AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Şamar yemiş büyük devlet

"Bizler şamar yemiş büyük bir devletin adamlarıyız. Şamar yememiş bir takım büyük devletlerin bizim tecrübelerimize ihtiyacı var" Bu sözler Devlet Ana romanın yazarı Kemal Tahir'e ait. Komunistlik suçundan 14 hapis yatan Kemal Tahir'in; "son üç yüz yıldır dünyada barışı sürekli ihlal edenlerin bizler değil, Batılılar" olduğu tespiti bugün daha iyi anlaşılıyor.

Kemal Tahir'le ilgili alıntıyı Ayşe Şasa'nın hiç de siyasi içerikli olmayan denemelerini topladığı "Delilik Ülkesinden Notlar" (Gelenek y.) isimli kitabından yaptım.

Ayşe Şasa, modern batının tek geçer akçe saydığı aklı aşmanın tehlikeli yolculuğu sırasında tuttuğu seyir defterinin sayfalarını okuyucuya açıyor. Adeta aklı akılla yenerek sahile ulaşmanın öyküsü. "Dünyayı modern batının sıg, hastalıklı, perişan ölçüleriyle değerlendirme çabası beni otuz yaşımda şizofreniye götürdü." Delilik ülkesi yaşadığı şizofrene mi yoksa modern batının yaslandığı aklın tükenişine mi gönderme yaptığını sinemacı duyarlılığı ile yazdığı notların ilk satırlarında başka bir dünyanın kapısını araladığında anlıyorsunuz. Aslında Ayşe Şasa delilik ülkesi dediği modern aklın sınırlarını aşmanın, gemisini yalçın kayalıklara çarparak batma noktasına geldikten sonra başka bir aklın varlığın keşfedişin serüvenini yazmış. Maddi aklın dibe vurduğu anda gemisini sahile getirecek olan şey; modern dünyanın görmediği, kavrayamadığı, dahası yok saydığı inancın, irfanın kılavuzluğudur. Ayşe Şasa'nın modern dünyanın tek düzlemde ele aldığı, tek boyuta indirgediği insan tekine karşı bir tür kurtuluşa götüren modern dünyanın dışladığı, modern aklın anlamakta zorluk çektiğiaşkın boyutu dile getiriyor.

Delilikle eş görülen bu aşkın boyutu dile getirirken modern dünya ile müthiş bir hesaplaşmaya giriyor.

Mistik bir huzur arayışından çok modern dünya ile felsefi bir hesaplaşma ile karşı karşıya bırakıyor sizi. Sanatçı duyarlılığının keskin sezgisiyle yakaladığı kimi tespitler sinemacı yanı kadar entelektüel birikiminin boyutlarını yansıtıyor.

Ayşe Şasa'nın bireysel deneyimi, modern aklın esiri olan insan tekinin kurtuluşunu bir tür delilikten, başka bir deyişle divaneliği göze almaktan geçtiğini söyleyenleri haklı çıkarıyor. Ayşe Şasa'nın seyir defteri aslında 68 kuşağının bir başka öyküsüdür. Hakikat sandığı idealler ugruna gemisini kayalıklara sürme cesaretini göstermiş bir neslin farklı bir hikayesi bu. Ne moderniteyi kavrayabilmiş ne de gelenekle sağlıklı ilişki kurabilmiş nesilleri üreten çağdaşlaşma projesinin tükendiği noktaya işaret ediyor; kendi bireysel deneyimi ışığında.

Bireysel kurtuluşun, modern hakikat kavrayışına karşı deliliği göze almakla ne kadar alakası varsa toplumsal olarak var olabilmenin de o kadar ilişkisi var. Hayatiyetini sürdürmenin ancak "güçlüden, kazanacak taraftan" yana olmakla mümkün olacağını savunanlara karşı divanelik sayılacak bir tutum takınanlar arasındaki çelişki; modern aklın bize gösterdikleri ile gizledikleri,örttükleri arasındaki uçurumdan farksız duruyor.

Yazının başında kitaptan yaptığım alıntıya dönecek olursak; Kemal Tahir'in deyimiyle, şamar yemiş bir devletin çocukları olmak Türk toplumunun özellikle yakın tarihle kurduğu bir tür travmatik ilişkiye de işaret eder. Bir yanda muhteşem bir imparatorluğun çocukları olmak ama diğer tarafta şamar yemenin ezikliğini hissetmek. Ancak tarih, bilinç, kimlik de çoğu zaman acı sonuçları olan büyük olaylarda şekillenir. Türkiye de yaşayan insanlar sadece tarihleriyle kurdukları ilişkide değil bugünü yaşarken de benzer duygular içindedir. Hapsedildiği durumla olması (çok) mümkün konumu arasındaki çelişki benzer bir sosyal psikolojiyi doğruyor.

Bu tarihi deneyimi aslında tüm Ortadoğu coğrafyasına uygulayabiliriz. Amerika'nın Irak'ta sükutu hayale dönüşen yanılgısını büyük ama tarihte şamar yememiş devlet olmasından başka ne ile izah edilebilir? Çok şamar yemiş Avrupa'yı köhnemişlikle itham edecek kadar tarihsiz bir küresel güçün Kerbela çölünde paniklemesinden doğal ne olabilirdi.

Divaneliği göze alanlar ancak Amerika gibi bir güce şamar atabilir. Akıllı olmak adına güçün ve kazanacak tarafın yanında olmayı seçenlerin bir ulus olarak varolma iddiaları da olamaz. Türkiye'de galip tarafın yanında olmayı seçerek, tarihten hiç şamar yememiş bir ülke gibi davranırsa akıllı davranmış olabilirdi belki ama varolma hakkını, onurunu kendinde bulamazdı.

Her düzlemde varoluş hakkı mutlaka bir bedel karşılığıdır.


1 Nisan 2003
Salı
 
AKİF EMRE


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED