AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Savaş üzerine düşünceler...

Herhalde sizin de öyledir; bulunduğum hemen her yerde 24 saat haber yayını yapan bir televizyon sürekli açık duruyor... Çoğu kez cihazın sesini kapalı tutuyorum. Gözümü her kaldırışımda, ekranın bir köşesindeki karede altında "Bağdat" yazan o manzara duruyor hep. Manzaraya bakıp, kendi kendime, "Bağdat sessiz" diyorum, ya da "Bağdat'a füzeler yağıyor", "Bağdat yanıyor"...

Dün, yine böyle bir anda, ekran kenarında okuduğum "Bağdat yanıyor" sözcükleri ağzımdan çıktığında farklı bir şey oldu: Kendimi o yanan Bağdat'ın sokaklarında dolaşırken buldum. Uygarlıklara merkezlik yaptığı günlerden beri o kentte yaşayan bir ailenin ferdi olarak gördüm kendimi. Düşen her bomba bana isabet etti; açılan her ateşle ben öldüm, ardından yeni bir ateşle ölmek için dirilmek üzere... O bir anlık 'transformasyon' sırasında, "Çarşıya bomba düştü, 15 Iraklı öldü" türü ruhsuz haberler benim için ete kemiğe büründü.

O andan itibaren ekrandaki manzaranın gözüme farklı görünmeye başladığını hissettim. Savaş, bir yerlerde can alıyor, uygarlık ürünlerini tahrip ediyor olabilir, ama en büyük etkisi onu an-be-an izleyen bizler üzerinde... Savaşı hafife alıyoruz, bir bilgisayar oyununda tuşa basınca sebep olduğumuz sanal ölümler gibi algılıyoruz bombaların tükettiği hayatları... Oysa, her ölüm, Amerikalı veya Iraklı fark etmiyor, herkesin özel kıyameti anlamına geliyor.

Savaş kararını almanın zor olmadığını biliyoruz. Başkalarının ölümünü umursamayan 'muktedirler', kendi 'grand dizaynları' için, dünyayı savaşa sürükleyebiliyorlar. Bugün daha iyi görebiliyoruz: Gücünüz varsa sizi kimse durduramıyor da... Öteki ülkelerin sağduyulu liderleri elleri-kolları bağlı birer izleyiciden farksız; böyle ortamlar için kurulmuş Birleşmiş Milletler de ne yapacağını bilemez halde...

Hesaplarınıza uygun gelişiyorsa savaşınız, sorun yok; istenildiği gibi gelişmeyen bir savaşı tadında bırakana 'lider' demiyorlar. Bugünün dünyasında, yanlışlığını itiraf etmeyendir lider... Yanlışlığı yeni yanlışlarla sürdürmenin bir yolu da, iyi gitmeyen savaşı başka ülkelere yaymak olabiliyor. Vietnam'daki kirli savaşta, Amerikalı karar vericiler, her köşeye sıkıştıklarında yeni bir cephe açmayı çıkış yolu olarak gördüler: Kamboçya, Laos... Her 'yenilgi' görüntüsünü 'daha fazla şiddet' takip etti...

Eskiden, çok eskiden, savaşlar kılıçlarla, ya da süngülerle yapılırken, insan insana bir temas söz konusuydu; o tür savaşların çok fazla kanlı geçmesi bu yüzden biraz imkânsızdı... Ancak 'delikli demir' icadı ile birlikte, araya mesafeler girmeye başladığı için, 'düşman' anonimleşti... Bugün ise, iki taraflı ölenler arasında hemen hiç temas bulunmuyor; füzeye basan el yüzlerce canı almayı hedefliyor, ama kimleri öldürdüğünü bilmiyor... Tıpkı, o füzeleri imal eden sanayi işçisinin, elleriyle vücut verdiği füzenin üzerlerine düşmesiyle bazı insanların öleceğini hiç düşünmemesi gibi...

Hunlar, savaştan çıkarı olanlar açısından 'fantazi' düşünceler, biliyorum... "Yağmur yağarken kovayı doldurmak gerekir" anlayışının geçer akçe haline geldiği bir ortamda kovayı ters tutarak dolaşanlara garip gözle bakıldığını da... Kan üzerinden ikbal ve iktidar hesapları yapılan bir coğrafyada "İhtilâflar barışçı yollarla çözülsün" formülünün fazla müşterisi bulunmaz; gözünü kan bürümemiş kişiler iktidarda tutulmak istenmezler... Hep iki taraflı keser bu coğrafyada bıçaklar: "Savaş olmasın" dediğinizde, "Ama Saddam da kendi vatandaşlarını öldürdü" derler; her iki halde de ölen insanların 'aynı' olduğu nedense düşünülmez...

Beni ise kan tutuyor; ekrandaki kan bile... En iyisi gidip televizyonun fişini çekmek...


1 Nisan 2003
Salı
 
FEHMİ KORU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED