AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Üç yanlış, üç düzeltme

Birinci yanlış, gazetemiz yazarlarından Ahmet Taşgetiren'in 24 Mart 2003 tarihinde yayımlanan "Vahşete lânet" başlıklı yazısında karşıma çıktı. Yazarımız, "Köpektir zevk alan sayyâd-ı bî-insafa hizmetten" mısraını iktibas ederken bu mısraın Ziya Paşa'ya ait olduğunu yazdı. Herhâlde Ziya Paşa'nın Terkîb-i Bend'inin şöhreti yüzünden böyle bir iltibas vuku buldu. Halbuki bu mısra, Namık Kemal'indir ve Hürriyet Kasîdesi adıyla şöhret bulan Besâlet-i Osmâniye ve Hamiyyet-i İnsâniye adlı manzûmede geçer.

Muîni zâlimin dünyada erbâb-ı denâettir
Köpektir zevk alan sayyâd-ı bî-insâfa hizmetten

diyen Namık Kemal, zalime yardımcı olan alçakları insafsız avcıya hizmetten zevk alan köpeklere benzetmektedir. Tazılar için bir erdem olan hizmet, insanlar için aşağılık bir davranış olmaktadır.

İkinci yanlış, yine gazetemiz yazarlarından Taha Kıvanç'ın kaleminden çıktı. 26 Mart 2003 tarihinde Kulis'te yayımlanan "Muamma nihayet çözüldü" başlıklı yazısında Yunus Emre'nin "Bir sinek bir kartalı salladı vurdu yere / Yalan değil gerçektir ben de gördüm tozunu" dizelerini andıktan sonra şu cümleyi yazmış: "Edebiyat derslerinde, bize, bu dizelerin 'muamma' olduğu söylenmişti..."

Yunus Emre'nin "Çıktım erik dalına, anda yedim üzümü / Bostan ıssı kakıyıp der, ne yersin kozumu?" beytiyle başlayan şiiri, "muammâ" değildir, "şathiye"dir. Edebiyat derslerinde de, böyle öğretiliyor olmalıdır. Sanırım, Taha Kıvanç'ı ya eskiden edebiyat öğretmeni yanıltmış, ya da şimdi belleği yanıltıyor. Edebiyatta "muamma", bir bilmece (lügaz) türüdür ve özellikle bir insanın ismini soru konusu eder. Meselâ Namık Kemal, cevabı "Kemal" olan bir muammâ düzenlemiş. Şöyle:

Bir katre mâ düşünce gülün kalb-i pâkine
Nâmım yazıldı her varak-ı tâbnâkine

Kelimelerin anlamlarına baktığınızda "Gülün temiz kalbine bir damla su düşünce, parıltılı yapraklarının her birine adım yazıldı." gibi bir anlam çıkar karşınıza. Oysa, bu bir muammâdır ve şairin murâdı, "kâf" ve "lâm" harfleriyle yazılan "gül" kelimesinin ortasına "mim" ve "elif" ile yazılan "mâ" kelimesini yerleştirince, "Kemâl" kelimesine ulaşıldığını söylemektir.

Üçüncü yanlış, Milliyet Pazar ekinde İlber Ortaylı'nın yazısında karşıma çıktı. 30 Mart 2003 tarihinde yayımlanan "Biz Ortadoğu'yu tanıyor muyuz?" başlıklı yazısında İlber Ortaylı, "Ortadoğu; yani daha 80 yıl önce Osmanlı mülkünün parçası, dedelerimizin, babalarımızın memur olduğu yer hakkında" "bilgisizliğimizin sonsuzluğu anlaşıldı." derken, çok haklı. Fakat, "Refik Halit'in (Karay) "Memleket Hikâyeleri" gibi şaheseri velev vatana duyulan özlem dolayısıyla kaleme alınsa da, o ülkeleri çevre olarak seçen ve edebiyatımıza ithal eden bir eserdir." derken yanılıyor. Çünkü, Refik Hâlid'in Suriye, Lübnan coğrafyasından izler taşıyan eseri, Memleket Hikâyeleri değil, Gurbet Hikâyeleri'dir. 1918-1919 yıllarında yayımlanan Memleket Hikâyeleri, İttihat-Terakkî yönetimince sürüldüğü Sinop, Çorum, Ankara, Bilecik günlerinin birikiminden doğmuştur. Gurbet Hikâyeleri ise, 1922-1938 yıllarını kapsayan ve Beyrut-Halep arasında geçen sürgünlük dönemini yansıtır.


1 Nisan 2003
Salı
 
İBRAHİM KARDEŞ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED