|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Türk sinemasının iki devini buluşturan Yusuf Kurçenli imzalı Gönderilmemiş Mektuplar, siyah-beyaz film-
lerden tanıdığımız tüm klişeleri cömertçe kullanıyor ve ağlatmak istediği izleyiciyi 'kıkır kıkır' güldürüyor.
FADİME ÖZKAN
Aşk, pişmanlık, ihanet Yusuf Kurçenli'nin senaryosunu yazıp yönettiği film, Cemal'in 20 yıl aradan sonra babasının cenazesi için Amasra'ya dönüşü ile başlıyor ve 'flashback'lerle tohumları yıllar önce atılmış bir sevda, ihanet, pişmanlık ve dava öyküsünü anlatıyor. Bu geri dönüşlerde Cemal'in aslında Cem olduğunu, jandarmadan kaçabilmek için kendisini korumak isterken vurulan kardeşi Cemal'in yerine geçtiğini, bu yüzden de hem memleketini, hem de sevgilisi Gülfem'i bırakıp uzak denizlere açıldığını, o uzun yıllar boyunca Gülfem'e mektuplar yazıp göndermediğini öğreniyoruz. Onun geri dönüşü; annesini, evlenip bir kız annesi olan Gülfem'i ve Gülfem'e onsuz yaşayamayacak denli âşık olan kocası Ali'yi tedirgin eder. Peş peşe gelişen olaylar; yaşanan bunca acının zannedildiğinin aksine kaderin cilvesi değil hain bir tuzağın ağları olduğunu ortaya çıkarır. Filmin ikinci yarısında öğrenilen her yeni bilgi, kahramanlarımızı oradan oraya savurmakta, birbirlerine göre durumlarını, duygularını ve ileriye dönük kararlarını habire değiştirmektedir. OYUNCULAR NE YAPSIN Kİ! Filmin Atilla Özdemiroğlu tarafından yapılan müziği, Mehmet Aksın'ca belirlenen mekan ve ışık kullanımı gayet başarılı. Kurgusu dakik. Ancak tragedya çizgisinde yürüyen senaryonun akıllara ziyan bir zikzakta ilerleyişi, Kadir İnanır'ın film boyunca aynı donuk / buruk yüz ifadesiyle, Türkan Şoray'ın titreyen dudaklar ve salkım saçak kıyafetlerle dolaşması, Melike Demirağ'ın 'ağlama omuzu' dışında bir işlevinin bulunmaması, Türkan Şoray'ın kızını canlandıran Rojda Demirer'in "bakın bu evin mutluluk kaynağı benim" şeklindeki gereksiz şen şakrak halleri oyuncular cephesinin de (Aytaç Arman'a rağmen) filmi kurtarmaya yetmediğini gösteriyor. Komik kaçan klişeler filmin kırılma noktası Gençliğinde siyasi olaylara karışan Cem'in, gidişini yıllar sonra Gülfem'e "Seni seviyordum ama ülkemi de çok seviyordum" diye açıklaması "dava"nın sığ hatta adi bir olay gibi aktarılmasına; Cem'i ihbar edenin Ali olduğunun telefondan duyulan "gırç gırç" sesiyle anlaşılması ile, Cem'in yıllar önce bir ağacın dalına astığı bileziği o dalın büyüyüp genişleyeceği gerçeği dikkate alınmaksızın 20 yıl sonra aynı şekilde bulması, filmin inandırıcılığında ciddi yaralar açıyor. Gülfem'in kızı Ceren'e, Cem'i ne kadar sevdiğini son derece duygusal, şiirsel sözlerle anlatırken Cem için "o benim ilk erkeğimdi" demesi, bir zamanlar geçerli olan bir klişenin artık komik kaçtığının gözardı edildiğini gösteriyor. Ceren'in, Ali'nin değil de Cem'in kızı olduğunun ortaya çıkmasıyla gelişen olayların film için yeni ama izleyici için hayli eski bir durum olduğu da öyle. Hasılı, ağlatmak isteyen Gönderilmemiş Mektuplar, güldürmeyi başarıyor.
Yönetmen:
Yusuf Kurçenli
Senaryo:
Yusuf Kurçenli
Müzik: Atilla Özdemiroğlu
Oynayanlar:
Türkan Şoray, Kadir İnanır, Aytaç Arman, Suna Selen, Rojda Demirer
|
|
|
|
|
|
|
|