T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
"Tarihten ders almak"

Tarihte bazı olaylar vardır ki, "tarihten ders almak" bahsi çerçevesinde anılmaları haddinden fazla uygunsuz kaçar. Aklı başında hiç kimse, tarihin üzerinden hiç güzel kokular yükselmeyen bu sayfalarına atıfta bulunarak bugün ve yarınlar için "ders çıkarma"ya kalkışmaz. Çünkü bu sayfalar, insanoğlunun "kötü yüzü"nün en çok ortaya çıktığı ve dolayısıyla insanlığın ancak "keşke yaşanmasıydı" diye hatırladığı sayfalardır.

Peki böyle düşünmeyip, bu "uygunsuz" karşılaştırmalar da ısrar edenlere ne diyeceğiz? Mesela Fransız Devrimi'nin "Terör" olarak adlandırılan dönemi. Bu dönemden de, daha sonraları bazı devrimciler kendisine olumlu anlamda atıfta bulunularak "ders" çıkartmadılar mı? Evet çıkarttılar; ama sonunda tarih dersinden kim geçti, kim çaktı? Devrimin "kansız" olamayacağında ısrar edenler mi, yoksa adı nasıl konursa konsun "şiddet"ten iyi şeylerin türeyemeyeceğini savunanlar mı? Düşünün; bugün "Şiddetsiz devrim mi olurmuş" diyen bir Lenin, ya da "Bu iş olacak ama belki epeyce kafa uçacak!" diyen bir başka devlet adamı, bu yönleriyle kime yakın gelebilir?

Her ülke gibi Türkiye'nin yakın tarihinde de "ders alınmayacak" sayfalar var. Mesela çok yakın tarihin askeri darbeleri... Siz bakmayın kimilerinin arada bir kendilerini ortaya atıp "12 Eylül tabii ki gerekliydi" diye yazıp çizmelerine. Bu kalemler sözü edilen dönemde işkence gören yüzbinlerce insanla en ufak bir "insani yakınlık" kurabilmeyi başarabilselerdi, bu ayıptan fersah fersah uzak dururlardı. Yakın tarihin haklı olarak çok sözü edilen "Deniz Gezmiş ve arkadaşları"nın hazin sonu için de aynı durum söz konusu. Dönemin yöneticileri "Hikmet-i hükümet"le yatıp kalkmaya bir gün ara verebilip büyük bir "soğukkanlılık"la idam sehpasına yolladıkları üç genç ile biraz "insani yakınlık" kurabilmiş olsalar, bugün yine o "soğuk" yorumlarında ısrar edebilirler miydi?

Yakın tarihin "ders çıkarılamayacak" bir başka önemli olayı da, tabii ki 27 Mayıs askeri darbesiydi. Bugün o günlerin gazetelerini açınca karşımıza gelen haber ve yorumları hangimiz yüzümüz kızarmadan okuyabilir. Hadi gelin istersiniz bu konuda küçük bir test yapalım: 4 Haziran 1960 tarihli Tercüman gazetesinin manşeti şöyleymiş: "Hürriyet Şehidi Gençlerimiz Hakkında Dün Milli Birlik Komitesi Açıklama Yaptı: Cesetlerin Makinada Kıyılıp Toz Haline Getirildiği İhbar Edildi". Hadi kimsenin hatırı kalmaması için bir küçük alıntı da 31 Mayıs 1960 tarihli Cumhuriyet'ten yapalım: Cumhuriyet, Milli Birlik Komitesi'nin yayınladığı belgelere atfen "Bir Kürdistan Hükümeti Tesisi için DP Grubu İçinde Çalışanlar" olduğunu belirtmektedir.

Ne hüzün verici bir manzara... Hiç şüphesiz, devleti yönetenler açısından olduğu kadar, devleti yönetenlerin fikriyatını okurlara ballandıra ballandıra taşıyan basın açısından da...

Peki biz bu konulara niçin geldik? Hürriyet'ten Tufan Türenç'in 1 Ocak tarihli "Üniversitelere tuzak" başlıklı yazısından dolayı. Türenç, önce soğukkanlı bir biçimde Yassıada'dan bir hikaye anlatıyor. Mahkeme Başkanı Salim Başol, Menderes'i sorgulamaktadır. Konu Menderes'in Meclis'te sarfettiği "Arkadaşlar müsterih olunuz, üniversiteye gireceğim... Hem de temeline gireceğim" şeklindeki sözleridir. Mahkeme Başkanı, Menderes'ten bu sözlerin ne anlama geldiğini soruyor. Menderes her zaman ki gibi yine nazik: "Bu bir üslup meselesi muhterem reis beyefendi. Sadece bir üslup efendim..."

Neyse, uzatmayalım... Türenç bu hikayeden ilk olarak şu sonucu çıkarıyor: "Üniversitelere yapılan bu baskılar, Yassıada mahkemelerinde Merderes'in başını ciddi olarak belaya sokmuştu." Türenç bu "sonuç"la yetinmeyip ikinci bir sonuç daha çıkarıyor: "Aradan yllar geçti ama geçmişten hiç ders almamışcasına yine aynı oyun sahneye koyulmaya çalışılıyor. Bu kez AKP, üniversiteleri zapturapt altına almak, bunun için de YÖK'ü dağıtmak istiyor."

Yani özetle, "Gelinim sana söylüyorum...." durumu.

Hem de 12 Eylül döneminde, askeri rejimin getirdiği bir yenilik olan YÖK vasıtasıyla üniversitelerinin "temeline" kadar inilmiş bir ülkede...

Ne demiştik yazının başında. Tarihte öyle olaylar vardır ki, "tarihten ders almak" bahsi çerçevesinde anılmaları haddinden fazla uygunsuz kaçar.


4 Ocak 2003
Cumartesi
 
KÜRŞAT BUMİN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat| Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED