T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Anayasa Mahkemesi üzerine tartışmalar


TARTIŞILAN KONU
1961 Anayasası ile kurulmuş olan Anayasa Mahkemesi, o günden beri gerek verdiği kararlar, gerekse kuruluş biçimiyle sürekli bir tartışma konusu olmuştur. Bu tartışmaların bir yönü verilen kararların hukukiliği, diğer yönü ise kararlarda siyasi etkilerin bulunup bulunmadığıdır. Diğer bir tartışma konusu da bu mahkemece verilen kararların önceden kamuoyuna sızdırılması olmuştur. İşte bu tartışmalar sonundadır ki, 12 Mart muhtırasından sonra Anayasamız ve Anayasa mahkemesi kuruluş kanunu değiştirilmiştir.

12 MART MUHTIRASI ÖNCESİ

Bu tarihe kadar olan olayları mercek altına aldığımız zaman, 12 Mart Muhtırası arifesinde, TBMM kulislerinde cereyan eden bazı olayları hatırlamakta fayda vardır: 1969 yılında yapılan seçimlerde, Adalet Partisi büyük bir çoğunlukla seçimi kazanmıştı. Fakat kısa bir süre sonra, gerek bu partinin içerisinden koparak kurulan Demokratik Parti, gerekse CHP çok şiddetli bir muhalefet yürütmeye başlamıştı.

Muhalefetin en büyük kozu, Anayasa Mahkemesinin, alacağı kararlarla, Adalet Parti iktidarını çökerteceği yolundaki iddialarıydı. Bunlar açıkça diyorlardı ki; "Anayasa Mahkemesi dört tane bomba patlatacak…Adalet Partisi'ni bu bombalar çökertecektir."

Bir süre sonra bakıyorduk: Anayasa Mahkemesi bomba gibi bir karar almış; Siyasi Partilere yardım yapılmasına dair kanunu iptal etmiş. Muhalefet Partileri, kulislerde konuşmalarına devam ediyorlardı: "Göreceksiniz, bir bomba daha patlayacak." Bakıyorduk, Anayasa Mahkemesi milletvekillerine maaş ödenmesine dair kanunu iptal ediyordu.

Meclis koridorlarında fısıltılar devam ediyordu ve Anayasa Mahkemesinin kararları, birer bomba gibi Adalet Partisi iktidarının başında patlıyordu. Bunlardan bir tanesi de, özel şahısların yüksek okul açabilme hakkını ortadan kaldırıyordu. Herkes bu kararın, Süleyman Demirel'in kardeşi tarafından açılmış olan yüksek okulun kapanması için alındığı yorumunu yapıyordu.

Kulislerde yeni bir bombadan bahsediliyordu. Bu bomba, imam kadrolarının iptali olacaktı. Ancak bu bombadan evvel başka bir bomba patladı: 12 Mart 1971 muhtırası ile Adalet Partisi iktidardan uzaklaştırıldı.

Burada herkesin üzerinde durduğu nokta şu idi: Anayasa Mahkemesinin kararları, önceden bazı partililerin kulağına nasıl sızmaktaydı? Bu durum, kararların siyasi etkiler altında alındığı şüphesini uyandırmaktaydı.

BU MAHKEMEYE KARŞI SUÇLAMA

Anayasa Mahkemesinin bomba gibi kararlarıyla Adalet Partisi iktidardan uzaklaştırılmıştı ama siyasi karışıklığın faturası büyük ölçüde Anayasa Mahkemesine kesildi. "Gerekçeli kararı yazıp yayınlamadan önce kararını açıklaması yanlış." deniyordu. Bu sebeple, Anayasada ve bu mahkemenin kuruluş yasasında değişiklik yapılarak, gerekçeli karar yayınlanmadan, kararların açıklanması yasaklanıyordu.

1971 ile 1980 arasında Türkiye'de siyasi karışıklıklar devam ediyordu ve bu sebeple de 12 Eylül 1980 tarihinde Türk Ordusu idareye el koymuştu. Bu hareketin başında bulunan Org. Kenan Evren, idareye neden el konulduğunu anlatan konuşmasında, en çok Anayasa Mahkemesinden ve onun verdiği kararların yarattığı huzursuzluktan bahsediyordu.

Evren Paşa'nın bu konudaki sözlerini bu gün tekrar etsek suç işlemiş oluruz.. Fakat asıl önemli olan, iki askeri müdahalenin yapılmasında da Anayasa mahkemesinin verdiği kararlar etkili olmuştu ve buna rağmen hem muhtıracılar, hem ihtilâlciler Anayasa Mahkemesini suçlamaktaydılar.

AYNI TARTIŞMALAR

Bu günlerde de, Anayasa Mahkemesinin verdiği her karar bir bomba gibi patlıyor ve büyük tartışmalara sebep oluyor. Mahkemenin önce Refah Partisi, arkasından Fazilet Partisi'nin kapatılmasına dair kararları, bazı kanunları talep olmaksızın re'sen iptal etmesi, bu konudaki kararlarını yayınlamadan yürürlüğe koyması hâlâ tartışma konusudur.

Bu gün de Tayyip Erdoğan'ın Genel Başkanlığının esasen yok sayılması gerektiğine dair verilen karar sebebiyle benzer tartışmalar yapılmaktadır. Burada en çok üzerinde durulan konu, kanunun açık hükmüne rağmen, gerekçeleri resmi gazetede yayınlanmadan, kararların açıklanması hususudur. Anayasa Mahkemesi gibi bir yüce mahkemenin, kararını, gerekçeli karar resmen yayınlanmadan açıklamak suretiyle, kanunun açık hükmünü ihlâl ettiği söylenegelmiştir..

Bu konuda çok şey söylenebilir. Ancak, bir hususu belirtmekte fayda vardır: Anayasal bir kuruluş neden bu kadar tartışma konusu yapılmaktadır? Bu tartışmada kabahat, tartışmayı başlatanlarda mı, Mahkemenin kararlarının adil olup olmamasında mı, yoksa bu mahkemenin kuruluş ve işleyişindeki yanlışlıkta mıdır? Bu yüce mahkemenin kararlarını tartışılır olmaktan çıkarmak, demokrasimizin öncelikli meselesidir.

Demokrasimizin teminatı olması gereken Anayasa Mahkemesinin, bugün, iktidarların tepesinde Demoklesin kılıcı gibi durduğu ithamı vardır. Bu ithamı veya evhamı gidermek için, öyle sanıyoruz ki, yukarıda sorduğumuz suallerin tartışılmasının zamanı gelmiştir.


27 Ocak 2003
Pazartesi
 
CEVDET AKÇALI


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat| Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED