|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Denktaş bey son günlerde saldırgan bir üslubu tercih etmeye başladı. Halkın tepkisini üzerine çektikçe ve kamuoyundaki desteği giderek sıfıra doğruı yaklaştıkça hırçınlığı artıyor. Sadece Kıbrıs'ı değil, Türkiye'yi de yönettiğini sanıyor. Oysa Kıbrıs'ta halk desteğini çoktan yitirmiş bulunuyor. Aslına bakılırsa son iki mitingten sonra görevinden istifa ederek, güven tazelemek amacıyla seçime gitmesi gerekirdi. Kuşkusuz, Ankara'daki destekçileri onun, hükümete ve Kıbrıs'ta çözümden yana olanlara karşı taarruza geçmesi için gereken desteği esirgemiyorlar. Denktaş, Kıbrıs'ta halkın neredeyse üçte birini sokağa döken gösterilere meydan okuyor. Halkın kandırılmış ya da yanıltılmış olduğunu ileri sürüyor. Daha da ileriye giderek, şimdiye kadar hep söyleyegeldiği gibi, Kıbrıs'ın ve Kıbrıslıların Türkiye'nin menfaatleri açısından hiçbir önemi olmadığını haykırıyor. AKP hükümeti dahil, çözüm ve barış isteyenlere meydan okumayı sürdürüyor. Denktaş, mitinglere ve çözüm isteyenlere karşı giriştiği bu saldırılarda her yolu kullanmakta bir sakınca görmüyor. Baskı, tehdit, şantaj ve gerçek dışı açıklamalar onun en büyük yardımcıları... Şimdi, ''Ben bu anlaşmayı imzalamam. Çok istiyorlarsa imzalatacakları birini bulurlar'' diyerek hükümeti ve Kıbrıs Türklerini korkutmaya çalışıyor. Bunu yaparken de her türlü saptırmaya da başvuruyor. Sanki, ''Bu anlaşayı tartışmadan, olduğu gibi imzalayalım'' diyen varmış gibi feveran ederek gerçekleri gözardı etmeye çalışıyor. Ama edemiyor. İnsanları şimdilik yanıltabilse bile, gerçekler neyse ki belgelerde olduğu gibi duruyor. Nitekim geçenlerde, emekli büyükelçi İlter Türkmen, Milliyet'te Denktaş ve yandaşlarının, Kofi Annan belgesi konusunda dile getirdikleri yalan yanlış bilgilerin doğrusunu açıkladı... Türkmen yazısında, mesela, 1992'de o zamanki Genel Sekreter Butros Gali'nin sunduğu ''Fikirler Dizisi'' ile Kofi Annan'ın sunduğu öneriler arasında aslında çok büyük bir fark olmadığını belirterek şunları yazdı: ''Bazı marjinal konularda birisi, bazılarında da diğeri ilk bakışta Türk tarafının daha lehinde görünebilir. Fakat güvenlik, iki bölgelilik, sınırlar, ortak devlete katılım, gayrimenkuller gibi kritik alanlarda benimsenen kavramlar ve ileri sürülen çözümler birbirlerine çok yakındır. Kofi Annan'ın önerilerini hazırlayanlar ''Fikirler Dizisi''nden geniş ölçüde ilham almışlardır. Ancak her iki çözüm önerisine gerek Kıbrıs Türk tarafının gerek Türkiye'nin tepkileri taban tabana zıt oldu.'' O zaman Galli Fikirler Dizisini kabul eden Denktaş, şimdi Kofi Annan'ın paketine şiddetle karşı çıkıyor. Türkmen, birbirine benzer iki belgedeki yaklaşımları karşılaştırırken, Denktaş yandaşlarının Annan belgesinde an fazla karşı çıktığı, gayrımenkuller ve toprak dağılımı konularına ilişkin gerçekleri de dile getiriyor. Şunları söylüyor özetle: ''İki çözüm paketi arasındaki benzerlik konusunda aksi fikri savunanlar olduğunu biliyorum. Özellikle gayrimenkuller konusunda Gali planının mülk iadesine hiçbir suretle yer vermediği ve toptan bir karşılıklı tazminat ödenmesini öngördüğü ileri sürülüyor. Pek öyle değil. Gali'nin önerilerinde de mülkün iadesi ile tazminat arasında bir denge kurulmasına çalışılmıştı. Rumlara gayrimenkullerine dönme kapısı kapatılmış değildi. Kıstas yine aynıydı: Mülkiyet hakkının olduğu kadar iki bölgeliliğin de korunması. Nitekim Annan belgesinde, gayrimenkullerin eski sahiplerine iadesi prensibi benimsenmekle beraber bu hakkın pratikte sınırlandırılması için takas, tazminat, kiralama, tapu iadesinin ertelenmesi gibi çözümler öngörülüyor. Kaldı ki KKTC'nin elinde 1974'te Güney'den Kuzey'e göç edenlere ait takas edilecek 40.000 tapu bulunuyor.'' Görüldüğü gibi gerçek, Denktaş ve yandaşlarının başından beri yaymaya çalıştığı gibi değil. Rumlara, öyle birkaç yıl içinde Türkleri yok edecek bir imkan verilmiyor. Belki de Rumların önemli bir bölümü, zamanla değişmiş olan şartları zorlamak yerine, para ile bu işi halletme eğiliminde. Yılbaşından önce gittiğim Güney Kıbrıs'ta, bu eğilimden yana olan insanlarla tanıştığım için iyi biliyorum. Bu meselede Denktaş ve Kuzey Kıbrıs'taki yöneticilerin derdi başka… Bir anlaşma durumunda, el konularak eşe dosta ve hatta Türkiyeli sivil-asker bürokratlara dağıtılan Rum mülklerini nasıl boşaltırız diye kara kara düşünüyorlar. Biraz da bu nedenle, gerçek dışı bilgilerle haklılıklarını kanıtlamaya çalışıyorlar. Sanki Türklerin toprakları zorla Rumlara verilecekmiş gibi bir hava yaratıyorlar. Oysa tam tersi, söz konusu olan Rumların tapulu gayrımenkulleri. Aynı şekilde Türklerin de Güneyde toprakları bulunuyor. İlter Türkmen, Denktaş ve yandaşlarının feveran ettikleri diğer bir konu olan haritalar meselesine de açıklık getirerek Denktaş'ın 1992'de yüzde 29'un biraz üzerinde bir toprağa razı olduğunu ifade ediyor. Türkmen bu konuda da şunları söylüyor: ''Gali önerilerindeki harita, Annan'ın ilk önerilerinde Karpaz'ın tamamını Türklere bırakan harita ile hemen hemen aynı. Türk tarafına bırakılan alan yine % 28,5 idi. 1992'de Güvenlik Konseyi'ne sunduğu raporda Gali, Denktaş'ın % 29'un biraz üstünde bir oranı kabule hazır olduğunu, fakat haritaya itiraz ettiğini belirtiyor. Aradaki fark % 1'den ibaret.'' Gerçekler böyleyken Denktaş bey işi, halka toptan hakaret etmeye ve AKP hükümetine kafa tutmaya kadar vardırdı. Bakalım hükümet bu kafa tutmaya karşı ne yapacak? Ve Denktaş, siyasi hayatının sonunu nasıl noktalayacak? Hep birlikte göreceğiz.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat| Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |