T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Üçüncü dünya savaşı çıkar mı?

Ee, olacağı buydu... Avrupa genişlemesinin ne anlama geldiğini, azıcık "savaş tarihi" karıştırmış ilkmektep talebeleri de çözecektir

Ayıptır söylemesi, fakir de işaret etmişti buna.

Hani, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in protesto edip gitmediği tarihi "Kopenhag zirvesi" vardı ya...

Kopenhag, Aralık ayında, (Türkiye'ye müzakere tarihi verilip verilmeyeceği tartışmaları bir tarafa), yarım yüzyılda dünyayı iki kere ateşe veren güçlerin (daha doğrusu Almanya ve yeni dönemde Alman kankalığına soyunmuş Fransa gibi ülkelerin) "Avrupa Birliği" etiketiyle ispat-ı vücut ettikleri "tarihî bir toplantı"ya sahne oldu.

Nedir Avrupa Birliği tasarısı?

Bunu, tasarının entelektüel zihinlerde belirmeye başladığı ikinci büyük savaş sonrası koşullarını dikkate alarak (değerlendirmeye tabi tutarak) cevaplamak lazım.

Avrupa Birliği, kısaca, bir "genişleme ve büyüme tasarısı"dır.

Çeyrek yüzyıl önce "iktisadi ortaklığı" hedef almıştı ve tek genişleme dinamiği "karşılıklı ekonomik çıkar"dı.

Ama şartlar değişti.

Daha doğrusu, köprülerin altından çok sular aktı.

De Gaulle ve Fransız düşünüşünün önde gelen kalemlerinin tartışmaya açtığı tasarıdan farklı olarak, "Avrupa Birliği Tasarısı", aynı zamanda "siyasî genişleme"yi hedefliyor ve (bunu herkes görüyor) emperyal bir hüviyete sahip.

Bu da son derece doğal.

Genişleme iradesi gösteren ve mevcut dünya dengelerini değiştirecek (değiştirmeye aday) bir oluşumun, daha doğrusu bir "süper gücün" emperyal hüviyet taşımasından daha doğal ne olabilir?

Hani, Romain Gary diyordu ya, "Bu tasarı, sömürgelerini, sömürge imparatorluklarını unutmamış Avrupalı eski büyük güçlerin, bu hayali, bazı sömürgen ülkelerle anlaşmalar yaparak yaşatmak istemesinden ibarettir" diye...

Malraux'nun görüşleri de aynı istikamettedir.

Daha da genişleyecektir.

Tek bayrak, tek para, tek gümrükten sonra, kimbilir, belki de "tek parlamento" ve "tek icra"ya gideceklerdir.

Tabii, mevzuata boğulup kalmazlarsa.

Çünkü, birlik genişledikçe, bürokrasi de genişliyor ve genişlemenin doğal sonucu olarak hantallaşıyor.

Eh, ordusu da olacak bu birliğin.

NATO'yla idare edemeyeceklerini kendileri de biliyor.

Alman-Fransız silah sanayiinin üreteceği yeni "savunma gereçlerine" sahip olacaklar filan.

Birleşik Amerikan Devleti'ne karşı, Birleşik Avrupa Devleti...

Al sana ikinci bir kutup.

Bizim burada gördüğümüzü, Le Carre üstadın yerinde saptamasıyla, "McCarthy günlerinde olduğu gibi, tüm dünyanın kıskandığı özgürlükleri sistemli bir şekilde yok eden" Bush cuntası göremiyor mu?

Görmez olur mu?

Gördüğü için Rumsfeld'e "Avrupa, bunak ihtiyar" filan dedirtiyor.

Çatışma, şimdilik, Irak üzerinden yürüyor.

Yarın mutlaka aleniyete dökülecek...

Bin Ladin ve Irak olmasaydı, George W. Bush, yine Carre üstadın söylediği gibi, "Her şeyden önce nasıl seçilebildiği gibi karmaşık birtakım konuları ve BM kararlarını sürekli çiğneyen İsrail'e neden destek verdiğini açıklamakla" uğraşıyor olacaktı ama, savunma bütçesini 360 milyar dolara çıkarması da kurtarmayacak Amerika'yı.

Acaba bir "üçüncü savaş" mı geliyor?


27 Ocak 2003
Pazartesi
 
MEHMET E. YAVUZ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat| Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED