T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Davos'tan canlı yayın

"Aaa, Dora Bakoyannis burada..." Gözlerin üzerine çevrildiği Atina'nın bayan belediye başkanı, yanımdan geçerken, "Dâvetinize teşekkür ederim" demeyi ihmal etmedi... Etraftakiler, "Dâvetiniz?.." şaşkınlığına düşmüştür sanırım...

Oysa, ünlü Yunan politikacı Mitsotakis'in kızı olan, eşini yıllar önce teröre kurban veren, iki ay önce kendisi de terörle tanışan Dora Bakoyannis'i, "Türkiye'den çiçekler" adı uygun görülen 'Davos'taki Türk Gecesi'ne gelmeye gerçekten de ben ikna ettim. Sokakları dolduran göstericilere yakalanmamak için, yanındakilerle birlikte Victoria Otel'e sığınmıştı. Sohbet sırasında geceden haberdar ettim...

Geceye Yorgo Papandreu da katıldı. Dâvete gelen en ünlü konuklar Yunanlılar değildi: Fin Cumhurbaşkanı'ndan başlayarak para sihirbazı George Soros'a kadar onlarca çok, yüzlerce az ünlü, dâvetin verildiği Seehof Sheraton Otel'e koştular. Bir köşede korumalarıyla, IMF başkan yardımcısı Anne Kruger'i görüyordunuz; öteki köşede karşınıza, kendine özgü giysisiyle Hintli dinadamı Ravi Shankar çıkıveriyordu... Hepsinin arzusu, Başbakan Abdullah Gül ve Ak Parti lideri Tayyip Erdoğan ile tanışıp iki lâf edebilmekti...

Onlar da bizim medyanın bazı bayan konuklara gösterdikleri sıkıcı ilgiye şaşırmışlar mıdır acaba? Emine Erdoğan ve Hayrünnisa Gül'ün geceye katılmalarını, bizim medya, olağanüstü bir olay gibi gördü; muhtemelen öyle de yansıttı... Oysa, Davos'un duayenlerinden, Almanya'nın Die Zeit gazetesi yayın yönetmeni Theo Sommer, bana, "Ben liberalim ve ülkemdeki Müslüman bayan öğretmenlerin başörtüsüyle derse girmelerine destek çıkıyorum" diyordu...

Çok şey konuştuk da, Theo Sommer'dan bir tespiti daha buraya aktarmalıyım: "Aralarında ciddi ideolojik farklar ve parti bağlantıları bulunan değişik Alman vakıflarını tek bohçaya tıkıp haklarında DGM'lik dâvâ açmanız var ya, bizim kamuoyunu ve iktidarı AB konusunda size karşı kilitleyen o gelişmedir..."

Önceden tanıdıklarımla konuşup yanımdan geçen âşina yüzlere "Acaba o mu?" merakıyla bakmaktan boynum tutuluyordu. Evet, şu, CNN'nin ünlü spikeri Christian Amanpour ile evlenip Londra'ya yerleşebilmek için ABD dışişleri bakanlığı sözcülüğünü terk eden James Rubin'di; el sıkıştık... Biri, yanıma gelip, babasının işi sebebiyle 1980 başlarında Türkiye'de yaşadığını düzgün bir Türkçe'yle anlattı; Faruk Eczacıbaşı, Türkçesi için "Mükemmel" sıfatını kullanınca Amerikalı'nın neşesini görmeliydiniz... Türkçe'yi iyi konuşanlardan biri de Harvard profesörü Dani Rodrick; o da geceye katılan onlarca dünya çapında akademisyenden biriydi...

Dünya seçkinlerini biraraya getiren Davos'u ülkesi ve kendi tanıtımı için iyi kullananların başında Turgut Özal gelir. Daha İsviçre'ye ayak basmadan Türkiye'yi bir "Davos" dalgası sarmalar, dönüşe kadar ülke Davos'u konuşurdu... Buraya geldiğinde de, gerek ikili temaslar gerek toplantılarda sarf ettiği keskin cümleler yoluyla, Davos gündemine ismini sokar, ziyaretini bazen bir dâvetle bütünlerdi... Davos'a İsviçre'de ilk kez katılmalarına rağmen, Abdullah Gül - Tayyip Erdoğan ikilisi, burayı aynı beceriyle kullandılar...

Hani pek çok devlet ve siyaset adamı kendileriyle randevulu-randevusuz görüştüler, ama merakımı çeken Ukrayna başbakanıyla Meksika cumhurbaşkanının Abdullah Gül'le görüşme arzusu oldu. İki devlet adamı, Türkiye'nin başlattığı 'Irak inisiyatifi' ile ilgili bilgi almak, girişime destek vermek üzere gelmişler... Ukrayna Irak'ın en yakın ticari partneri; Meksika ise ABD'nin NAFTA'da önemli ortağı...

"Türkiye'den çiçekler" gecesinde, Yunan, Alman, Amerikalı, Fransız, Meksikalı ünlüler yanında, Arap Dünyası'ndan, Malezya, Hindistan, hatta Japonya gibi uzak diyarlardan önemli konuklar da vardı. Hepsi, bir yandan Kuruçeşme Divan Lokantası şefi Hüseyin Usta'nın nefis yemeklerini tadarken, bir yandan da 20 dakikaya sığdırılmış gösteriyi izlediler...

Böyle sıkıştırılmış gösteriler beni hep tedirgin eder; tuğla kalınlığında bir kitapla anlatılabilecek gerçekleri gösteri ile ifadeye kalkmak zaten bir cesaret işi; bir de bunu birbiri ardına değişen tablolar halinde sunmak... Çetin bir iş... VİP Turizm'i anne-babaları Fethi ve İnci Pirincçioğlu'nun kurallarıyla başarılı biçimde sürdüren Ceylan-Yasemin Pirincçioğlu kardeşler bu çetin işin üstesinden geldiler... Gösteri sıkmadı, soyut kalsa bile yavanlaşmadı, kafaları karıştırsa da mesajı aktardı...

Böyle ortamlarda insanlar birbirine takılır. Bir dostun, "En fazla hayret uyandıran ne oldu?" sorusuna şu cevabı verdim: "Osmanlı'dan çizgiler de sunan giysileri üzerlerinde taşıyan mankenlerin, sahnede kaldıkları sürece yüzlerine verdikleri donuk ifade..." Robot gibi oynattıkları kol ve bacaklarına bir de donuk gözler eşlik edince, canlı bir gösteri değil de bir tv şovu seyrettiği izlenimine kapılıyor insan... Bu vesileyle, bunun, son yılların moda tavrı olduğunu öğrenmiş oldum.

Bu yıl Londra'da yapılan yarışmada 'dünya güzeli' seçilen Azra Akın da özel hazırlanmış Türk-işi giysisiyle geceye katıldı. Emine ve Hayrünnisa hanımlar kendisine özel ilgi gösterdiler. "Burada o kadar çok kişiyle tanıştım ki, kim kimdir karıştırıyorum" diye yakındı... "Ben de, ben de..." diyesim geldi.

Davos'tan canlı yayın bu kadar...


27 Ocak 2003
Pazartesi
 
TAHA KIVANÇ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat| Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED