T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Yine 'havaalanı", yine 'laiklik'!

Olanlar yetmiyormuş gibi bu yıl başımıza bir de "havaalanı" problemi çıktı.... Anlaşılan o ki bu milletin rahat-huzur görmesi yasak! "Havaalanı"nı bir çırpıda "kamusal alan" yapıp söyleyeceklerimizi tükettikten sonra, şimdi de "havaalanı-mayo reklamı afişi" tartışması... Öyle bir ülke ki, modern hayatın icaplarına kavuştukça, problemleri de artıyor... İnsanın "Aman istemem yeni havaalanı da yeni kamusal alan da istemem, hepsi yerinde kalsın!" demesi işten değil!

Duymayan kalmamıştır herhalde; İstanbul Atatürk Havaalanı dış hatlar yolcu salonunda yer alan epeyce büyük bir reklam panosu salonu kullanan hacı adaylarının şikayeti üzerine "poşete" sokulmuş. Söz konusu panoda Zeki Triko koleksiyonundan bir ürünün reklam afişi yer alıyormuş. Gözlerimle görmedim ama afişi gazetenin birinde inceleme fırsatım oldu. Milliyet'ten Mehmet Y. Yılmaz'ın ifadesiyle söyleyecek olursak reklam afişinde "Bikinili bir kız, sarı kumların üzerine uzanmış, geleni geçeni seyrediyor." Ancak Yılmaz'ın afişe pek dikkatli bakmadığı anlaşılıyor, çünkü afişteki manken kız üzerine "bikini"den ziyade "tek-kini"sini geçirmiş olarak gelip geçeni seyretmekte! Neyse, sonuç olarak güzel bir manken, güzel bir fotoğraf, güzel bir reklam afişi....

"İkinci havaalanı vak'ası"nın yol açtığı problem, tabii ki, reklam afişindeki genç kadının "gelip geçeni seyretmesi" değil. Problem, "gelip geçenlerin" afişteki "tek-kini"li genç kadını seyretmesinde....

İsterseniz karşımıza çıkan bu yeni problemi daha "bilimsel" bir tarzda ortaya koyalım: Havaalanı yolcu salonu bir "kamusal alan" olarak kabul edildiğinden, bu mekanda yer alan reklam afişlerinde dini-ahlaki nedenlerden dolayı bir sınırlandırmaya veya seçiciliğe gidilebilir mi, gidilemez mi? Yani örneğimizden hareketle bir kez daha söyleyecek olursak; hacı adaylarının doldurduğu bir yolcu salonunda, "tek-kini"li bir mankenin fotoğrafıyla hazırlanmış bir reklam afişinin yer almasına evet mi yoksa hayır mı diyeceğiz? Hadi oldu olacak soruyu daha açık formüle edelim: "Tek-kini"li mankenin gelip geçen hacı adaylarını, hacı adaylarının da –mutlaka saatlerce– "tek-kini"li mankeni seyretme imkanı bulmaları ve bulamamaları "laiklik" ve "şeriat tehlikesi" kutupları açısından nasıl değerlendirilmelidir? (Offf... Biraz zor oldu ama sonunda oldu! Bu "havaalanı" meseleleri zaten hep böyle zor oluyor...)

Elimde maalesef sadece "Asılan Afiş İnmez, Laiklikten Vazgeçilmez!" fikriyatının temsilcilerinin tezleri var. Dolayısıyla önce bu tezlere kısaca göz atacağız ve bunu takiben genel bir değerlendirme yapmaya çalışacağız. (Yani "çalışacağım"!)

İsterseniz. Söz konusu reklam afişinde yer alan ürünün sahibinin açıklamalarıyla başlayalım: Zeki Triko'nun sahibi Zeki Başeskioğlu, afişin yer aldığı panoyu yıllık 200 bin dolara kiraladığını, panoda dünyaca ünlü top model Adriana Karembeu'nun "bikinili fotoğrafının" (Yılmaz'a yaptığımız uyarıyı Başeskioğlu'na da yapıyoruz!) yer aldığını ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'ın talimatıyla afişin "poşite" sokulmasının "gasp" olduğunu ileri sürüyor. Görüyorsunuz; buraya kadar Başeskioğlu'na söylenecek bir söz yok. Fabrikasında bikini ve mayo üretmiş, satışı özendirmek için yılda 200 bin dolar verip bir pano kiralamış, bu amaca uygun da bir afiş hazırlatmış. Ancak Başeskioğlu'nun itirazı sadece "ekonomik" temelde delillerden oluşmuyor. Başeskioğlu'nun şu şekilde "ideolojik" delilleri de var: "Bu zihniyet yarın 'Atatürk'ün resminden de rahatsız oluyoruz. Kaldıralım' diyecektir."(!) Anlaşıldığı kadarıyla Başeskioğlu becerikli bir işadamı olduğu kadar çok da "kurnaz" birisi! Kurduğu eşitliğe bakar mısınız: "Adriana Karembeu'nun 'tek-kini'li fotoğrafı" = "Atatürk fotoğrafı!"(!) Ve tabii hemen buradan çıkan şu "aşırı uç" tarifi: "Adriana Karembeu'nun fotoğrafına hayır" = "Atatürk fotoğrafına (ve tabii bu arada Atatürkçülük ve laikliğe) hayır"(!) Başeskioğlu, bu tür uygulamalarıyla "AKP hükümetinin Türkiye'nin çehresini değiştirip kadınları çarşafa büründürmek istediğini" belirtmeyi de unutmamış. (Ne tuhaf bir "mayo dünyası"... Bu dünya içinde iki tür kadına izin var: 1- Adriana Karembeu'nun afişte yer alan "tek-kini"li dünyası. 2- Kadınların çarşafa büründüğü dünya....)

Biraz da şöyle bir değinip geçtiğimiz Mehmet Y. Yılmaz'ın yazısından bazı bölümler: Yılmaz, bir Müslüman için "aslonan niyettir" diyerek, panonun kapatılmasına karşı çıkıyor. Yani şöyle: "Bu resim içimde 'kötü duygular'ı harekete geçiriyorsa, böyle bir olasılık varsa, bir Müslüman olarak yapmam gereken şey o tarafa bakmamaktır."(!) Düşünebiliyor musunuz, dış hatlar salonunda kafalarını bir sağa bir sola çevirmekte olan binlerce hacı adayı! Ve tabii gecikmeden, "Adriana"ın fotoğrafının kapatılmasının çağrıştırdığı karanlık yarınlar: "Yarın aynı gerekçeyle, kendim gitmesem bile içkili lokantaların da kapatılmasını isteyebilirim, başı açık kadınların ortalıkta dolaşmalarından rahatsız da olabilirim......"(!) Yahu bu ne sürat böyle! Hacı adaylarının önündeki "bikinili" Adriana'ın fotoğrafının kapatılmasından "başı açık kadınların dolaşmalarından rahatsız olmaya" doğru bu ne süratli geçiş böyle...

Peki o halde bu hikaye karşısındaki tavrımız ne olacak? Bana göre, herşeyden önce "düzlemleri" birbirine karıştırmamamız gerekir. Bu dünyada mayo-bikiniye ve mayo-bikini reklamına bir şey diyecek halimiz yok herhalde... Bunlar tabii ki olacak, çünkü bunları seven var, kullanan var, reklamına bakmaktan hoşlanan var. Mesele, tabii ki, bu tür reklam afişlerinin nerelerde sergileneceği meselesi... Hacı adaylarını saatlerce "Adriana"ın karşısında bekletmek tabii ki büyük bir münasebetsizlik. Bu insanlar bambaşka bir ruh hali içinde uçak saatini beklerken bu "işkence"yi niçin çeksinler? Bu ülkede "Adriana"ın afişinin panolara konulabilmesi demek, bu afişin yer ve zaman ayırdetmeksizin sergilenebilmesi demek anlamına mı gelir? "Basiret" sahibi olmak ve "basiretsizlik" işte bu durumlarda ortaya çıkıyor. "Basiretsizlik" örneği verenlerin başında da tabii ki Devlet Havaalanları idaresi geliyor. Takvimden hiç mi haberleri yok? Panoları kiralarken takvime hiç mi bakmıyorlar? Hadi unuttun diyelim; Hacı adaylarının salonları dolduracağı dönemde Başeskioğlu'na gerekli ödemeyi yapıp afişi kaldırmak da mı aklına gelmez? Ayrıca unutmayalım; "Adriana"ın afişi belki de havaalanı için uygun değil. Bu afiş belki de sadece hacı adaylarını değil, "feminist" olsun olmasın birçok kadını ve beraberindeki yolcuyu da rahatsız ediyor. Ne yani; "laik bir cumhuriyet"te yaşıyoruz diye, "Adriana"ın afişini Sultanahmet Camii'nin ana kapısının karşısına zımbalayacak halimiz de yok herhalde!

Evet, öyle görülüyor ki herşeyin başı "basiret".


10 Şubat 2003
Pazartesi
 
KÜRŞAT BUMİN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED