T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Hükümet, 'Aferin' diyenlere aldanmamalı

'Olası Irak savaşı' dolayısıyla, çok öğretici, çok şaşırtıcı olaylara tanık oluyoruz. Savaşı destekleyenlerle, savaşa karşı çıkanların oluşturdukları ilginç birliktelikler, koalisyonlar bazen hepimizi hayrete düşürebiliyor. Öyle anlaşılıyor ki, olup bitene şaşarken kendimizi savaşın içinde bulacağız. Kofi Annan Planı dolayısıyla da öyle olmuştu. Normalde biraraya gelmesi mümkün olamayacak ya da bizim böyle düşündüğümüz kişiler ve kuruluşlar 'Anlaşmaya karşı çıkmak' konusunda aynı zeminde durabildiler. Milliyetçi Mukaddesatçılarla Ortodoks Komünistler, Nasyonalist solcularla Kemalistler ve daha neler, biraraya gelerek benzer sloganları attılar. Birlikte toplantılara katılıp, mitingler yaptılar.

Savaş konusunda da aynı şeyleri yaşıyoruz.

Şimdiye kadar AKP'yi yerden yere vurmak için fırsat kollayan savaş destekçisi çevreler, medya organları vesaire, AKP'nin rotası Milli Güvenlik Kurulu'nun 'tavsiyesi' doğrultusunda ABD'yi 'kayıtlı ve şartlı' desteklemeye doğru yöneldikçe 'Aferin' demeye başladılar.

"Hükümet bu konuda büyük bir basiret göstermekte ve sorumlu davranmaktadır. Başbakan'ı ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan'ı tebrik etmek gerekir." Arkasından da eleştirilerin dozunu azalttılar, birçok şeyi görmezden gelmeye başladılar. Meclis'teki gizli oturumu bile fazla önemseyip eleştirmediler. Hükümetin, bir yandan barış çabaları için Ortadoğu ülkeleriyle, nafile olacağını bile bile barış görüşmelerini sürdürürken, öte yandan ABD ile verilecek desteğin ayrıntılarını hazırlamaya koyulması, yine harika bir 'hükümet etme sanatı' olarak sunuldu. Bu manevralar sırasında Kıbrıs konusundaki, 'U' dönüş ya da daha doğru bir ifade ile 'gerçeğe dönüş' bu çevreler nezdinde hükümetin kredisini daha da arttırdı.

Şimdi, ufak tefek meseleler dışında, milli politikalarla çelişkisi kalmamış görünen, MGK ile görüş ayrılığı bulunmayan ve hatta MGK'nın bütün 'tavsiye'lerine eksiksiz uyan bir hükümet var karşımızda...

ABD'ye de biraz direnir görünmekle birlikte istediği desteği veren ve şu anda ABD'nin en büyük savaş müttefiki durumunda olan bir hükümet...

Şimdi savaş lobisi hükümetten yana...

Hükümeti laiklik karşıtı olduğu, takıyye yaptığı gerekçesiyle sürekli eleştiren bazı odaklar da şimdi hükümeti alkışlıyor.

Onların büyük bir bölümünün, Kıbrıs'ta da çözüme karşı çıktıkları için, hangi noktada durdukları, hangi politikaların takipçileri oldukları belli. Yarın savaştan sonra, ortaya çıkacak bütün ağır meselelerin sorumluluğunu AKP'ye yükleyerek onun yıkılması için çalışmaya başlayacakları da muhakkak... Ama, yine de aralarındaki farklı görüşlere rağmen, şimdi hükümetin sırtını sıvazlıyorlar. İlerde, belki de yine derin odakların düzenlediği bir operasyonla AKP hükümetinin parçalanması için düğmeye basıldığında, gereken kışkırtmaları ve yönlendirmeleri yapacak olanlar yine onlar... Karşı olanların ise işi, durumu daha karışık. Savaşa, bir insanlık suçu olduğu gerçekten karşı olanlarla, ABD'ye ve Kuzey Irak'ta bir Kürt oluşumuna karşı çıkmak amacıyla karşı olanlar aynı çizgide bulunuyor. Mesela Deniz Baykal ile Doğu Perinçek aynı çizgideler. Gerçi ikisinin de gerekçesi aynı. 'Savaş nedeniyle ya Kuzey Irak'ta Türkiye'nin başı derde girerse' diye endişeliler. Onlar birçok konuda aynı çizgide oldukları için bu beni fazla şaşırtmıyor. Kıbrıs'ta bir çözüme de, özgürlüklerin genişletilmesine de karşılar. "Bu nasıl çelişkidir?" diyeceksiniz.

"Kıbrıs'ta çatışmadan yana olanlar, Irak'ta niye barıştan yana olsunlar?"

Böyle bir çelişki olabilir mi?

Oluyor işte... Burası Türkiye...

Halkın büyük desteği ile işbaşına gelip de halkın eğilimlerine pek oralı olmaz görünen AKP'nin kısa iktidar serüvenine bakınız, bunu açıkça göreceksiniz. AKP, gerek Kıbrıs meselesinde MGK politikalarına dönüşünü, gerekse savaşa girmek zorunda kalışını destekleyen çevrelere bakıp, nerede ve kimlerle aynı çizgide olduğunu ve neden böyle olduğunu iyi düşünmek zorundadır. AKP, İMF mirasını kendisine bırakan bir hükümetin ardından iktidara gelirken nasıl bir hükümet devralacağını tahmin etmiş olmalı. O nedenle savaşa karşı çıkamayacağını, buna mecbur olduğunu bütün açıklığı ile vatandaşlara anlatabilmeliydi. Gerekirse bu uğurda iktidardan ayrılmayı bile göze alabileceğini hissettirebilmeliydi. Çünkü, uyduruk belgelere dayandırılmak istenen böylesine bir haksız savaşa katılma kararı AKP iktidarının ömrünü uzatmaz. Üstelik de Türkiye'nin devlet tarafından konulmuş Kuzey Irak hedeflerini savunarak bir yerlere varılamaz. Kıbrıs'a ilişkin sözleri unutarak, Denktaş'ın ve askerlerin yaklaşımlarını kabullenerek iktidar pekiştirilemez.

Bunlar olsa olsa zaaf olarak değerlendirilir.

Derin güçlerin, AKP'yi bölme planlarını öne çekmeleri için onların iştahlarını kabartabilir. AKP, savaş kararı aldığı için yükselen alkışlara ve eleştiri dozunun azaltmasına bakıp da fazlaca iyimser olmamalı...

Fatura askerlere ve savaş lobisine değil, sadece onlara yazılacak...


10 Şubat 2003
Pazartesi
 
KORAY DÜZGÖREN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED