T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Niçin Amerika'dan nefret etmeliyiz?

Doğruya doğru, bizim kuşak "anti-Amerikan" kültür ortamına doğdu. Karşı çıkışlarımızı belirleyen, büyük ölçüde "alışkanlıklar" ve buradan türeyen ideolojik tercihlerdi.

Aslında niçin Amerika'dan nefret etmemiz gerektiğini bilmiyorduk.

Çoğu zaman sığ, yüzeysel bilgiler ve "sloganlar"dı bu nefreti besleyen. Dünyayla, tarihle, gündelik siyasetle, hele "düşünce sorunları"yla ünsiyet kurmaya başladıktan sonra da nefretin mihveri değişmedi. Pek pek, sahih bir medeniyet çizgisine oturdu.

Bugün de Amerika'dan nefret ediyoruz.

Bugünkü, üstelik, haklı paradigmalara dayanan bir nefret.

Amerika derken, insan gruplarının oluşturduğu bir "yurtluk"tan, ya da o yurtlukta söz sahibi olan bir yönetici sınıftan değil, bir "bakış"tan, bir perspektiften, bir paradigmadan, bir "algılama biçimi"nden sözediyoruz.

Amerika, bir ülke değil...

Amerika, bir kavram...

Meşruiyet çerçevesi olmayan, "öteki'nin yokedilmesi" fikrine dayanan bir kavram...

Yalnızca biz mi?

Bütün dünya nefret ediyor onlardan.

Bütün dünya Amerika'yı kaypak, tarafgir, sözüne ve politikalarına güvenilmez bir ülke olarak görüyor.

Umum kamuoyu, Amerika'yı "siyonist çeteler"ce rehin alınmış, varoluşunu "insanlık değerlerine" saldırarak ikame etmeye çalışan "en büyük terörist" sayıyor.

Michael Moore'un filmini izleyin.

Mutlaka izleyin.

Şu sıralarda, İstanbul sinemalarında gösterimde.

Moore, "Benim Cici Silahım"da Amerika'yı, aptal beyaz adamları teşhir ediyor.

Niçin onlardan nefret etmemiz gerektiğini anlatıyor. Üstelik Moore da bir Amerikalı...

Tarih, belki bu "nefret"in nedenlerini anlamamıza yardımcı olur:

Vietnam Savaşı'nda, İkinci Dünya Savaşı'nda harcadıklarının iki katını, yani 4 milyon ton bomba ve napalm kullanmış, tam 3 milyon Vietnamlı'yı öldürmüşlerdi.

Kamboçya'da yaşananlar ha keza...

Kamboçya'yı bombalayan uçakların üzerinde "Öldürmek bizim işimizdir, işimiz ne kutsaldır" yazıyordu...

Bengladeş diktötörü Yahya Han'la anlaşarak, demokrasinin ilgasına karşı çıkan Pakistanlılar'ın katledilmesi de, bugün dünyaya "insanlık değerleri" pazarlayan Amerika'nın eseridir.

Şili'deki demokrat rejime vurulan darbe ve diktatör Pinochet'nin arkasındaki gizli el de Amerika'dır ve bu dönemde öldürülen, "gözaltında kaybolan" binlerce kişinin "birinci dereceden" mesulüdür.

Endonezya Devlet Başkanı Ahmed Sukarno'yu devirip Suharto'yu başa geçiren, yüzbinlerce insanın katledilmesine neden olan yine Amerika'dır.

Amerika için tek "dış politika" parametresi "terör"dür.

Bu nedenle, 60'lı ve 70'li yıllarda, CIA marifetiyle Afrika'da (Zimbabve, Zambiya, Namibya, Angola) çok sayıda örgüt kurup milyonlarca insanın telef edilmesine neden olmuştur. Birçok ülkede terör faaliyetlerini desteklemiş, askeri darbe tezgahlamış, iç savaş kışkırtıcılığı yapmıştır.

Biz bu Amerika'dan nefret ediyoruz.

"Ulusal çıkarlar, reel politik, aslında barış için savaş" lafları rencide ediyor bizi. "Amerika stratejik ortağımızdır, başka seçeneğimiz yoktu, bu kararı almak zorundaydık" sözlerini anlamıyoruz...

Çünkü Amerika'nın cinayetine ortakçı yazılmak istemiyoruz.

Biz iflah olmaz romantikleriz, savaşa karşıyız ve kaybedenlerdeniz.


10 Şubat 2003
Pazartesi
 
MEHMET E. YAVUZ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED