|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Hayatın tuzaklarla örüldüğü "zor" zamanlarda kendi günahlarımla çıldırmak istedim. Bazen, rock müziğinin "hüzünlü entelektüeli" Jim Morrison'un gerçekliğin sınırlarını zorlayan müziği, bazen John Lennon'un "imagine" şarkısıyla, bazen de Led Zepleen'in uçurumlarda dolaşan sesiyle kendi sınırlarımı zorladım. Ama şimdi görüyorum ki hepsi boş. Günahların bu kadar zalim, isyanınsa kardeşim olduğunu bilseydim, aşkın sınırlarında günahlarımdan çok rüyalarıma güvenirdim. Kalbinizden başka kimseye güvenmediğiniz gecelerde, acınıza kadife çiçekleri gibi damlayan gözler nasıl yanılır bilir misiniz? Şimdi aşkın merkezi "keremli Mekke"de uzak gözlerin rüyaları çok uzaklarda kaldı. Dünyanın "günah balkonu"ndan da umut yok artık. Hacerül Esved'in aşk pervanesinde sevgililer sevgilisine yaklaştıkça günahlara karşı isyanım artıyor. Her dönüşte yeniden, yeniden "sonsuz sırrın" imkansız denizine atıyorum aşkımı. Hayatın ve ölümün vuslat denizinde, aşkın ve zamanın sırrıyla buluşup ateşinle yanıyorum. Yalnızlıklar burcunda kırmızı ve beyaz güllere düştü sonunda yolum. Artık rahmet denizinde benim de ağlayan bir yıldızım olacak. Arafat'ta resüllerin, nebilerin, velilerin peşinde günahlarımın zarfını açıp, sesimin ırmaklarına bırakıyorum çığlıklarımı. Biliyorum, rüyalarımın içinden geçen günahlar yüzünden melekler benden yüz çevirecek, ama vazgeçmem ne rüyaların hikmetinden, ne de melekler katından... Her gün bin kerre tevbe etsem, sevgililer sevgilisinin merhamet ırmağına sığınsam, şafakta eriyen kardelenlere seslensem duyar mısınız? Uzakları yakın eden, ruhlarımızı aşk katında buluşturup ateşlere atan peygamberler peygamberinin aşkından öte bir aşk var mıdır? Kalbimi onun kalbine atacak, kendimi kendime açıklayacak, ruhumu "melekler gecesi"ne yazacak bir ateş var mıdır? Mahşerin büyük provası Arafat'ta ateş düştü bir kere yanmasam olmaz, çaresi yok günahlarımla yüzleşmeliyim, yoksa yalnızlığın dayanılmaz ıstıraplarından geçemem, bakamam Hacerül Esved'de O'nun gözlerine. Aşkın, kalbin sırat köprüsü üzerinde yürümek olduğunu çok geç öğrendim, geç farkettim dünyaya güvenmenin bu kadar zalim, günahlarınsa hoyrat ve mütehakkim olduğunu. Günahlarımın içinde yankılanıp çoğalan çığlığı özleyerek uyandığımda, aşkın nehirlerinden ezelde yazılan kendi şarkılarımla geri döndüm. Kalbinizin en sizin olan köşelerinde kendinizle başbaşa kaldığınızda, hayatın yalancı aynalarından silinir bütün kayıtlarınız. Yorgun ve biraz da tevbekar bir bakışla tararsınız dünyayı. Kalbinizin üzerindeki "sırat köprüleri"nden bunca günahın nasıl geçtiğini hiçbir zaman kimseye itiraf edemezsiniz. Gün olur Sezai Karakoç'un dizeleriyle haykırırsınız gecenin kıyılarından:
"Sevgili, ey sevgili, en sevgili
Peygamberler peygamberinden bir hasret, bir ateş akar gözlere, yanmasam olmaz...
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |