|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Allah kimseyi Tony Blair'in durumuna düşürmesin. Televizyonda karşılarında oturduğu İngiliz vatandaşları arasından, 'Sayın Kuzey Teksas Milletvekili' ve 'Sayın Amerikan başkan yardımcısı' diye hitap edenler çıktığında, programı yöneten gazeteci, "Nelson Mandela, sizden 'O, Amerikan dışişleri bakanı' diye söz etti" dediğinde, hatta biraz ileri gitme pahasına "Bir de, Amerika'nın fino köpeği olma iddiası var" cümlesini kullandığında suratının karardığına tanığım... Önceki akşam, BBC-World televizyonunda, 'Newsnight özel' programına çıktı İngiliz başbakanı Tony Blair... Jeremy Paxman ile bir grup sıradan İngiliz vatandaşının kendisine yönelttiği soruları cevapladı. Colin Powell'ın BM'ye 'kanıt' sunduğu günün ertesiydi ve Powell sunumunda övülen Blair imzalı belgelerin 'apartma' olduğu henüz ortaya çıkmamıştı. Skandal patlamış olsaydı, Blair programa çıkmazdı; çıkmaya cesaret etseydi, tarihin en eğlenceli tv programının kahramanı haline gelebilirdi... "Blair'li Newsnight özel" çok uzun yıllar unutulmayacak bir program oldu yine de... Sonlara doğru, programı yöneten gazeteci Jeremy Paxman, "Bir Hıristiyan olarak, başlatmak istediğiniz savaşa, 'hayır-şer' ekseninden mi bakıyorsunuz?" diye sorduğunda sarsıldığını hissettim. Orada da durmadı Paxman, öldürücü yumruğu, az sonra, "Bush ile birlikte dua (ibadet) ediyor musunuz?" sorusuyla indirdi... BBC programcısının gözünde bile, olayın, bir 'Hıristiyan-İslâm çatışması' olarak görüldüğünü fark etmesi cakasını bozdu İngiltere başbakanının... Anketlere bakarsanız, ABD ve İngiltere'de, halkın yarıdan fazlası, Bush-Blair ikilisinin savaş heyecanını destekliyor. Oysa, stüdyoda yer alan katılımcıların, "Halk arkanızda değil" bastırması üzerine, Blair, "Ben de biliyorum; ama BM güvenlik konseyinden ikinci karar çıktığında destek artacak" itirafında bulundu. Paxman, 'dua' sorusu üzerine yüzüne gülme ile ağlama arası bir ekşilik gelen Blair'e, "Neden gülüyorsunuz?" diye sorduğunda, İngiliz başbakan, ne cevap vereceğini bilemedi... Halkıyla ters düşme cesareti göstermiş, ama birkaç soruyla yıkılan bir başbakan gördüm tv ekranında... Soruların cevaplardan daha anlamlı olduğu bir programdı izlediğim. Bir katılımcı, "Amerika'nın o kadar uydusu, âleti-edavâtı var da, Irak'ta bulunduğu söylenen kitle imha silâhlarının yerini tespitte nasıl zorlanıyor?" diye sordu sözgelimi... Blair'in cevabı 'kem, küm'den ibaret kaldı. Bir diğer katılımcı, Blair'in konuyu ısrarla Saddam Hüseyin'e çekme gayretlerine şu soruyla sınır getiriverdi: "Sayın başbakan. Bu savaşın, demokrasi diye bir derdi bulunmayan, istikrarı bozan, insan haklarını ihlâl eden bir diktatörden kurtulmak için yapılacağını söylüyorsunuz. Acaba, bunu, Bay Bush'a karşı açılacak bir savaş izleyebilir mi?" İşte size bir katılımcı bayanın sorusu: "Nükleer silâhlara sahip olmaya, geliştirmeye tamamen karşıyım. Bu yüzden ABD ve İngiltere'nin nükleer silâhları da beni rahatsız ediyor. Ülkemizin sayısız nükleer silâhı var; ABD'nin de... Unutmayalım, ABD, nükleer bomba fırlatmış bir ülke. Kendimiz elimizdeki nükleer silâhlardan kurtulmak için hiçbir şey yapmazken, Irak'ı nükleer silâh geliştirdiği için nasıl eleştirebiliriz? Bunu yapmak inanılmaz biçimde ikiyüzlülük olmaz mı?" Yazıya, "Allah kimseyi Blair'in durumuna düşürmesin" temennisiyle başlamamın sebebini herhalde anlamışsınızdır. İngiltere başbakanı, vatandaşlarının aklından geçen hemen her aykırı düşünceyi işitti önceki akşam katıldığı programda. Biri, "Kuzey Kore'nin elinde nükleer silâh var, bilgisini başkalarıyla da paylaşıyor, ama ona karşı sadece lâf üretiyorsunuz; farklı davranışınızın sebebi, Irak'ın petrolü bulunduğu halde Kuzey Kore'nin petrolden mahrum oluşu mu?" diye de sordu... Sorular pırıl pırıl parlıyordu, cevaplar "Lâf olsun, torba dolsun" cinsindendi programda; ama yine de, Blair'in cevaplarını da merak ediyor olabilirsiniz. O halde, 'petrol' ile ilgili soruya gelen cevabı size aktarayım: "Hayır, şu petrol şeyine değineyim; çünkü bu... Doğru da olabiliriz, yanlış da. Yani, insanların bizim bunu neden yaptığımızla ilgili değişik görüşleri var. Fakat, 'petrol komplo teorisi', biraz dibini eşerseniz, en tuhaf olanlardan biri. Gerçek şu ki, Irak'ın petrolü derdimiz olaydı, Saddam'la yarın petrol konusunda bir anlaşmaya varırdık. Konu petrol değil, silâhlar... Bu yüzden, silâhlarla ilgili BM kararları 12 yıldır sürüncemede ve Irak'ın petrolünü ihraç etmesine, gelirini özel bir hesapta toplayıp yiyecek ve ilâç almasına izin verdik... Aksi halde, o parayı silâh alımı için kullanırdı..." Amerika'nın Irak'a dönük en ciddi iddiası, Saddam'ın el-Kaide örgütüyle irtibatı olduğu, silâh temin ettiği... Karşısındakilerin külyutmaz olduğunu fark ettiği için, Blair, "Evet ben de Irak rejiminin lâik olduğunu, el-Kaide'yi desteklemeyeceğini biliyorum" gibisinden bir giriş yaptıktan sonra, bizi de ilgilendiren bir bilgi veriyor: Kuzey Irak'ta Saddam'ın denetimi altında olmayan bir zehir fabrikası varmış... Fabrikada sinir-gazı, bazı zehirler üretiliyormuş... "Bu gazları dünyaya dağıttıklarına inanıyoruz" dedi Tony Blair... Merak edersiniz diye kaydediyorum: Bush ile Blair hiç beraber dua etmemişler...
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |