T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Yeni bir medeniyet tasavvuruna doğru (3)

Küresel ölçekli sonuçları olacak bir savaşın arefesinde benim yeni bir medeniyet tasavvurundan sözetmem pek anlamlı (gerçekçi!) bir kaygı olarak görülmeyebilir.

Benim kaygımı gerçekçi bulmayabileceklerin zihin yapısını analiz edelim isterseniz: Bu tür insanlar, sadece vaziyeti idare etme kaygısı güderler: "Hele şu vartayı bir atlatalım da..." der dururlar hep. Ama hiç düşünmezler ki, yapıp ettikleri tek şey hep sürekli olarak "şu vartayı da atlatalım da..." avunmacasından ibarettir. Hep avunurlar ve bu avunmalarını gerçekçi bir savunma biçimiymiş gibi de cilâlayarak, boyayarak savunur dururlar.

Oysa bu avunmacalar ve savunmacalar, sadece bu insanları değil, aynı zamanda bütün bir ülkeyi / dünyayı oraya buraya savurmaktan başka bir işe yaramaz. Çünkü bu tavır, aslâ gerçekçi değil; aksine, her zaman asıl / kurucu irâdeleri (projeleri, eylemleri) her zaman geri-çekici ve dolayısıyla her zaman ârıza üreten marazî bir tavırdır.

İnsanlığın önünde iki yol var: Birincisi bizim dışımızdaki iradelerin [kültürlerin, aktörlerin, dünya tasavvurlarının icat ettikleri] idarelerin bize vaziyet etmelerine son verecek bir çıkar yol aramak yolu. İkincisi de, tüm çıkar yolları, bizi düzlüğe çıkaracak tüm yolları tıkayan, bizi sürekli olarak çıkmaz sokakların eşiğine getirip bırakan, vaziyetleri idare etmekten başka bir şey beceremeyen âciz, öz-güvenlerini yitirmiş, hep başkalarına bakan, kendi gölgelerinden bile korkan çıkarcıların marazî yolu.

Hep bir çıkar yol arama kaygısı güdenler, kısa vadeli, ayartıcı, şaşırtıcı, baştan çıkarıcı, yanılsatıcı, köleleştirici konjonktürlere teslim olmazlar: Uzun vadeli, uzun soluklu, ufuk ve çığır açıcı, bastığımız yere emîn ve sağlam adımlarla basmamızı mümkün kılacak büyük rüyalara tâlip olurlar ve bu büyük rüyâların hayat bulması, hayatiyet kazanması için geleceğe dönük kaygılar taşır; geleceğin yollarını döşeyecek taşları nasıl döşeyebileceklerinin hesabını yaparlar.

Çıkarcılarsa, sadece kendi bencil çıkarlarının zarar görmemesi için vargüçleriyle vaziyetleri idare etme numaraları çevirir dururlar.

Vahiy, aslî / çıkar yoldur; sekülerlik ("laiklik") ve neo-paganizm biçimleri ise arızî / çıkarcıların yoludur. Sekülerlik, tahripkârdır. Sadece insanın dış /arızî dünyasını tanzîm eder; iç dünyasını ise ıskalar ve sonuçta tahrip eder; dolayısıyla sürekli arıza üretir; ürettiği arızalar marazî taarruzları (saldırıları, harpleri) icbar ve davet eder. Vahiy ise, (bir insanı öldüren bütün insanlığı öldürmüş gibidir; bir insanı dirilten ise bütün insanlığı diriltmiş gibidir âyetinde nefis bir şekilde ifade edildiği gibi) hayat bahşedicidir: O yüzden vahiy, insanın aslî boyutuna / iç dünyasına hitap eder; insanın iç boyutunu imâr eder, asîl bir insan ve toplum tipi üretir.

Yaklaşan yeni savaş, seküler ve neo-pagan dinamiklere dayalı Batılı arızî (dış dünyaya çeki düzen verme kaygısı güden ve insanı dış dünyanın, aracın, gücün kölesi yapan) paradigmaların ürettiği son marazî savaştır.

Artık vaziyeti kurtarma acziyeti göstermemizin ne denli pahalıya patladığı gerçeğini görmek ve arızî vaziyetleri vaz' eden marazî iradelerin idarelerine son verebilmek için idareye vaziyet edecek yaratıcı ve kurucu iradeler geliştirmek zorundayız.

İşte insanlığın sorunlarına evrensel / küresel cevaplar üretebilecek yeni bir medeniyet tasavvuru geliştirme kaygısıyla yola koyulmak asıl şimdi yapılması gereken en asîl, en aslî iştir.

Vaziyetleri idare edenler, böylesi asîl bir işe soyunamazlar. Onlar vaziyetleri idare etmek gibi vaziyeti kurtaracak arızî işlerle haşır-neşir olurlar. Ancak arızî işleri esas alarak yola koyulanlar her zaman büyük arızalar üreten, büyük taarruzlara (kurtarma ve teslim alma operasyonlarına) maruz kalmaktan kendilerini hiçbir zaman kurtaramazlar. O yüzden hep vaziyeti idare ederler; idareye vaziyet etmenin yollarını, imkânlarını keşfetmelerini mümkün kılacak kurucu ve yaratıcı irâdeleri her fırsatta tehlikeli, hayalci, gerçekdışı bulurlar. Elbette ki vaziyeti idare ederek vaziyetlerini kurtarma kaygıları (marazîlikleri) bunları kendi iradelerini idareye vaziyet ettirecek bir şekilde hayata geçirme kaygıları gütmekten alıkoyar. Dahası iş burada bitmez, üstüne üstlük bunlar, vaziyete idare etme iradesi geliştirmek isteyenleri de yollarından alıkoyma kavgası vermekten çekinmezler (İslâm'ın tehdit olarak algılanması ve yaklaşan savaşın temel aslî nedeni budur).

O halde yapılacak iş, sürekli arıza üreten, bizi başkalarının taarruzlarına maruz bıraktıran arızî işleri aslî işlermiş gibi sunan marazîlere aslî bir itiraz geliştirebilmektir.

Bu itiraz, reaksiyoner olmamalıdır. Aksiyoner olmalıdır; kendi asîl ve aslî dinamiklerinizi insanlığa arz edebilme özgüveni, cesâreti, feraseti ve basireti ile kuşanmalıdır.

Bu da ancak aslî dinamiklerle (vahiy'le) yaratıcı, ufuk ve çığır açıcı şekillerde irtibata geçilebildiği zaman mümkün olabilecek bir şeydir. Bu toplumun ve içinde bulunduğumuz medeniyet havzasının aslî dinamiklerinin asıl ve asîl kaynağı İslâm'dır. Eğer biz, İslâm'ın aslî dinamikleriyle yaratıcı, ufuk ve çığır açıcı şekillerde irtibata geçmenin yollarını keşfedemezsek, hiçbir zaman vaziyete idare edecek kurucu bir irade geliştiremez; ve böylesi bir kurucu iradenin nasıl geliştirilebileceğinin usûllerini icat edemeyiz.

Bu işin usûlü aslî dinamiklerle ilişkiye geçmekten geçiyor. ASIL'la, aslî dinamiklerle ilişki kurduğumuz andan itibaren, vaziyete idare edecek bir irade vucûda getirebilmenin, dolayısıyla tüm insanlığın sorunlarına cevap üretebilecek bir medeniyet tasavvuru icat edebilmenin USULlerini de bulmamız kolaylaşır. (Dikkat: Asıl, aslî ve usûl sözcükleri aynı sözcükten türetilen ortak anlam kümesine âit sözcüklerdir).

Bu tartışmamız sürecek... Ve ilerde yeni bir medeniyet tasavvurunun nasıl icat edilebildiğini sinemadan örneklerle göstereceğim.

Not: Bütün Müslümanların Kurban Bayramlarını tebrik ederim.


10 Şubat 2003
Pazartesi
 
YUSUF KAPLAN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED