AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Hem Diyanet, hem vakıf ve hem de...

"Facia kim tarafından?"başlıklı yazımı yazıp, Moskova üzerinden Moğolistan'ın başkenti Ulanbator'a uçtuğum günlerde, "bir sendika" sapla samanı karıştırarak, bize ve dolaylı olarak "dünya ve ahiret kardeşlerime" polemik konusu olacak saldırgan bir cevapla, kamuoyunun kafasını karıştırmak isitemiştir. Ne zaman ki, yurda döndüm, olaya muttali oldum.

Bu bakımdan, şahsım ve yakınlarım hakında herhangi yanlış bir zehaba/anlayışa meydan vermemek için, şunları söylemek istiyorum:

Bendeniz, hayatım boyunca, hiçbir zaman "profesyonel imam"lık yapmadım. Dinî ibadetlerime de, hiçbir zaman "sendikal" hareketlerin karışmasını istemedim.

Bu doğrultuda, hayatının tümünü mihrapta secde içinde geçirerek Allah'ın rahmetine kavuşan "merhum" imamları ve Hademe-yi Hayratı rahmetle anarak, şunları söylemek istiyorum:

Onbinlerce "Hademe-i Hayrat"ın aksine, bir avuç imam ve müezzinin profesyonel -sendikalı- olanları, 24 saat içinde, günde, 657 Sayılı Personel Kanunu'nun ön gürdüğü maaşı almak için, ancak bir saat iş görürler. Yani beş vakit namaz için, harcadıkları zaman, sünnetleri de hesaba katarak, 40 rek'at için, birer buçuk dakikadan, bir saat "emekleri" geçer. Bu da ayda kaç saat eder, siz hesaplayın. Günde sekiz saat mesai yapan işçi-emekçilerle, sendikal hak arayan "profesyonel dinci emekçileri"n maaşını siz hesaplayın da kimin dini sömürdüğünü görünüz de, ibret alınız... Budist rahiplerin -Orkun vadisinde- yaptıkları fedakarlığı, profesyonel tinsel emekçiler(!) de bir bir örnek alsalar... demek istedik.

Değil mi ki, "Türk Diyanet Vakıf Sen" bize karşı, hem de "Yeni Şafak"ın üstüne gelerek "Haddini bilmeye çağırmak"gibi bir ifade ile, kuruluş olarak sendikalaşmaya varmakta,"faşizan bir korku ve tehdit" havası estirmek için, Küba'ya gitmeye gerek yoktu. Önce Ulanbator ve Karakurum ileTonyukuk ve Bilge Kağan Kitabeleri'ni görmek ve ibret almak için seyahat etmeleri gerekirdi.

Bir de bu "sendika" niye 56 ve 57. Hükümetler'le değil de 58 ve 59. Hükümetlere karşı, sol ve militan sendikalarla işbirliği yapıp, "hak arayışı"na girişti?

Hayret edilecek bir durum değil mi?

Ben ve "Yeni Şafak" hiçbir zaman, Anadolu İslamı olan ve Osmanlı ile bu topraklarda bin senedir yaşayan din inancı ve ibadet aşkı'ndan sapmadığı içindir ki; biz, kimi zaman Balkanlar'a , kimi zaman da Orta Asya "Türk ülkeleri"nine "sıla hasreti"ni gidermek ve geçmiş acıları dindirmek için gezip duruyoruz.

Amma tam aksine bir avuç "sendikalı" kişi, işi siyasete döküp, cami ve ibadet yerlerinde nerede ise "greve gidecek eylem tehdidi" ile sol ve militan lâiklerin saptırıcı eylem ve protestolarına çanak tutmaktan çekinmemektedirler.

Amma bize, saldırıyı yaparken, bardağı taşırıp, üslup zaafı içinde, bir de, eğer bu "Türk Diyanet Vakıf Sen" mensupları, 657 sayılı kanuna tâbi iseler, tezkiye amirlerine, bühtan ve iftirada bulunmakta, ancak siyasilerin yapmayı kendilerine prim için reva gördükleri polemikleri dillerine pelesenk etmemelidirler.

Aksine bu durum, "Türk Diyanet Vakıf Sen"in ne menem şey olduğunu göstermektedir.

Amma bize vaki saldırıyı ele alanlar; bilmeliler ki, biz hiçbir zaman "özel bir din sendikası" gibi bir kuruluştan bahsetmedik."Bir kısım dinci emekçi imamlar" derken, ne diye bu sendika kendini "hoppala Zeyt'un!" diye kamuoyu önüne atıyor ki?

Anlaşılan bu "din-sen" kurucuları içinde olmasa bile, bunlara fikir veren bir takım "12 Eylül artığı militan tinsel adamlar" var ki, bizim "Diyanet"teki dosyamızın içeriğini "muharref din bezirganları" gibi kalemlerine malzeme ve dillerine pelesenk etmekten kaçınmamaktadılar.

Biz ise deriz ki bu ahval içinde, bu "Din-Sen" mensuplarına:

"Tahir Efendi, bize kelb demiş...
İltifatı bu sözde zahirdir...
Zira ki, Malikiyem, mezhebim...

İtikadımca, kelb, Tahir'dir." benzetmesini hatırlatırız. (Kelb: Köpek; İltifat: Övgü; Zahir: Açık, beyan, belli; Tahir: Temiz, saf ve berrak)

Bu da olmazsa,veya bundan da bir şey anlamazlarsa, Namık Kemal'in Bolayır'dan gelen sesini salık veririz:

"Muin-i zalimin dünyada, erbab-ı denaettir.
Köpektir zevk alan, seyyad-ı bî-insafa hizmetten."

Zira ki, bendenize karşı saldırıya geçen kim olursa olsun, hepsi, gerek sözlerim ve gerekse eserlerim vasıtasıyla, verdiğim cevaplar karşısında yere serilmişlerdir.

Çünkü, bize saldıranların hepsinin "Cemaziel- evvellerini mübeyyin" nice belgeler vardır bizde...

Haliyle, sendikalaşmayı mihrap ve minbere kadar getirip dayatmak isteyenler, ilk önce, cemaatlerini "cehennem azabı"ndan kurtarmak için biraz da "Kamus"a bakıp, kültürlerini arttırsalar iyi olur. Öyle ki:

"Nadan ile mücalesedir, ehl-i dânişe;
Dünyada çeşnisi, azab-ı Cehennemin!"

Dünya, açlık ve sefalet içinde yüzerken, bir kısım "Türk Vakıf-Sen" mensubu, Cumhuriyet'in başında, Diyanet İşleri Başkanı Rıfat Börekçi'nin imzasıyla çıkan "hutbe" kitabını ele alıp, "hükümet-i Cumhuriye'mizin payidar olması için gereken dualar"ın nasıl olması gerektiğini anlayıp idrak ederek, bize saldıracağına, ona göre hareket etseler, daha iyi olmaz mıydı?

Ne acıdır ki, hiç kimse, işi başından düşünüp, gelecek için bir plan ve programla yola çıkmıyor. Facia kapımıza dayanınca, feryadı basıyoruz.


www.sadikalbayrak.com

8 Ağustos 2004
Pazar
 
SADIK ALBAYRAK


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED