|
AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ |
| |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
İki hafta arayla meydana gelen iki ciddi tren kazasıyla sarsılmak üzücü. Ölenler, yaralananlar yürek dağlayıcı görüntüleriyle belleklerimize kazındı; kazaların etrafında meydana gelen tartışmalar ise, temelleri Osmanlı döneminde atılmış, Cumhuriyet'in ilk on yılının medâr-ı iftiharı millî bir kurumu yaraladı... Türk halkı sürekli hareket halinde; bu özelliğimizde 'göçebelik' geleneksel kodlarımızın payı olduğuna hiç kuşku yok. Hergün yüzbinlercemiz hava, kara ve demiryollarını kullanarak bir yerden diğerine akıyoruz. Kargo firmalarının sayısı ve yaygınlığı eşyalarımızın da akışkan olduğunun işareti. En yoğun trafik de, tahmin edilebileceği gibi, en büyük kent İstanbul ile başkent Ankara arasında yaşanıyor. Mâlî gücümüze ve konfor anlayışımıza göre, ulaşım araçlarından birini tercih edip sefere çıkıyoruz... En çok tercih edilmesi beklendiği halde en az gelişmiş ulaşım yöntemi demiryollarımız... Devlet politikaları, biraz da çıkar gruplarının etkisiyle, kara yollarından yana oluştu. Türkiye, bu sebeple, övünebileceği bir karayolları ağına sahip. En büyük yatırımlar karayoluna kaydırılınca motorlu araçlara duyulan rağbet de artıyor. Şaşırtıcı büyüme rakamlarını bile otomotiv sanayiine borçluyuz. Kara ulaşımının kendince bir üstünlüğü var; hava ve demiryolu ile ulaşımın güdük bırakılmasına yol açmaması şartıyla karayollarının nitelik ve nicelik olarak yaygınlaşmasından elbette rahatsızlık duymamalıyız. Son kazalar, demiryolu altyapısında yeterli iyileştirme yapılmaksızın hızı ve kapasitesiyle oynamanın akıllı bir yöntem olmadığını hatırlattı. İyi niyetli olduğu kuşkusuz iyileştirmelerle ulaşım sektörünü 'zıplatmak' mümkün değil. Bu sektörün de kendine özgü kuralları var ve acelecilik özünde dev sorunları taşıyabiliyor... Türkiye'de yıllar içerisinde 50'den fazla 'trenin raydan çıkması' olayı yaşanır. Trenlerin çarpışması pek sık görülmese de, insanî hatalar dünyanın her tarafında acı kazalara sebep olabilir. Çok ölümlü bir raydan çıkma ile çarpışma kazasının üst üste gelmesi, genel olarak ulaşım sektöründe özelde de demiryolu konusunda iddialı hükümet açısından ciddi bir talihsizlik. İlk kazada yaşanan 'kriz yönetimi zaafları' da kazaların olduğundan daha büyük görünmesine ve olumsuz etkisinin kalıcılığına yol açıyor. Kazaların raporları sebebini öğrenmemizi sağlayacaktır; ancak hükümet görünmeyen sebepleri de göz ardı etmemeli. Ak Parti 'liyakat' konusunda titizlik sözü vermişti; acaba kamu ulaşım araçlarının işletilmesinde 'liyakat' esasına riayet edildi mi? Demiryolları bu alanda eğitim almış 'en iyi' makinistler ve teknik elemanlar mı kullanıyor? THY'den şikâyetlerin bir miktarı 'kasıtlı' olsa bile, bazı rahatsızlıkların ardında yanlış elemanlarla çalışma tercihi rol oynuyor olabilir mi? Türkiye, 'eş-dost-ahbap çavuş' ilişkilerinden hayli çekti; Ak Parti geçmişin 'nepotist' kadrolaşmalarından çok farklı 'liyakata dayalı' bir yöntem benimseyecekti. İşlerin başına getirilenler kurumlarda bu titizliğe dikkat ediyorlar mı? Bizde, bu tür konular, iktidarla muhalefet arasında 'inatlaşma'yı getirir; medya da, tanımı gereği, muhalefet cephesinde yerini alır. İktidarın bunu doğal karşılaması şart. 'Sorumlu' aranırken, bunun illâ kırmızı ışıkta geçebilen uykulu bir makinist, ya da hız kesecek yerde gazlayan bir teknik eleman olması gerekmez... Raporlar o tür 'suçluları' tespit eder; ancak, her yanlışın o yanlışı yapanın ötesinde bir 'sorumlusu' da olabilir pekâlâ. Hakkı olmadığı halde yetersiz bir makiniste, başka bir özelliği sebebiyle, milyonlarca dolarlık bir ulaşım aracını ve yüzlerce insanın canını emanet eden yetkili 'sorumlu' sayılmayacak da kim sayılacak? İktidar süreci pile benzer. Kullanılmayan pil nasıl bir süre sonra kendiliğinden tükenirse işlevini yerine getirmeyen iktidar da gücünü sıfırlar. Her geçen gün ve karşılaşılan her olay pilin ömründen bir miktarı nasıl götürürse, zamanın da iktidarlar üzerinde benzer bir etkisi vardır. Hükümetler, bazen gerekmediği halde, sırf 'pili doldurma' amacına hizmet edeceği görüşüyle bazı unsurlarıyla yollarını ayırırlar. İnadın iktidarın pilini zayıflatma etkisi olduğu unutulmamalı... Olayın bir de 'üslup' boyutu var, ama buna bir soruyla dokunup geçelim: İktidar icraatlarını fazla özdeşleştirmese, yararı olacağı hesabı ile her yapılanla hükümet arasında birebir ilişki kurulmasa, kazaların hükümet üzerindeki etkisi bu kadar yıpratıcı olur muydu? Bereket, Tayyip Erdoğan ve arkadaşları her olaydan ders çıkartmasını biliyor.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |