AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
"İslami enerji"

-Çanakkale elden gidiyor! -Niye? -Gericiler sahip çıktığı için!

-Demokrasi elden gidiyor!

-Niye?

-Hep karşı devrimcileri iktidara getirdiği için!

-Özel okullar ve dershaneler elden gidiyor!

-Niye?

-Fethullahçı okul ve dershanelerde okuyan çocuklar birincilik madalyaları kazandığı için...

-AB hedefi elden gidiyor!

-Niye?

-AK Parti iktidarı sahiplendiği için!

-Yerel yönetimler reformu elden gidiyor!

-Niye?

-Ak Parti sahiplendiği ve İslamcılara faaliyet alanı açılacağı için...

Acaba şöyle on onbeş otobüs dolusu başörtülü kadın, Ramazan'da türbe ziyaret eder gibi Anıtkabir ziyaretine kalkışsa, çığlık çığlığa "Anıtkabir elden gidiyor" diye manşetler okuyacak mıyız? Laikliğin içi "inanç özgürlüğü" diye doldurulsa, islami özgürlükler artacak ve "laiklik elden gidecek", Cumhuriyet'in içi "gerçek halk yönetimi" ile doldurulsa, halk iradesi üzerindeki vesayetler kalkacak ve daha özgür bir sistem inşa edilecek, o zaman "Cumhuriyet elden gidecek!" vs... "Elden gitme korkusu", yürekleri sarsıyor.

Demirel'in bazı "doğru şeyler" söylediği zamanlarda söylediği bir söz var: "İslam'ı tehlike olarak niteleyemezsiniz, eğer öyle yaparsanız işin içinden çıkamazsınız. Çünkü bu ülke insanının yüzde 99'u Müslüman..."

"İslam'dan tehlike üretmek" Türkiye'nin ana paradokslarından biri...

Haluk Şahin'in Radikal'deki yazısında okudum, meğer Yerel Yönetimler Reformunun önündeki direnç, "islami enerji" korkusu imiş...

"Bırakın, vakıf kurmak serbest olsun. Böylece hem demokrasi sınavında, örneğin Avrupa Birliği'nden, yüksek not alırsınız, hem de birikmkiş islami enerjinin kullanılabileceği yeni bir alan yaratmış olursunuz. Ülkede 100 vakıf kurulursa bunların 80'i İslamcıların kontrol ettiği vakıflar olur. Bırakın, belediyeler eğitimde söz sahibi olsun, açtıkları okulların 10 tanesi laik amaçlı okullar olursa, 50 tanesi İslami amaçlı okullar olur. Kısacası ülkede gerçekleşecek, yerel yönetimleri güçlendirici, katılımcı adımlar, son tahlilde, toplumun islamileşmesine katkı sağlayacak adımlar olacaktır." (Radikal, 18 ağustos 2004)

Haluk Şahin bu yargıya Başbakanlık Müsteşarı Prof. Dr. Ömer Dinçer'in bir ara çok tartışılan, 1995'te yayınlanmış makalesindeki değerlendirmelerden geliyor. Prof. Dinçer orada şunu yazmış:

".....ülkemizde İslam adına (....) büyük bir enerji birikimi söz konusudur. Türkiye'nin değişimi ve dünyada yeni bir güç olarak ortaya çıkabilmesi, bu biriken enerjiyi kullanabilmesine bağlıdır. Eğer bugünkü bürokrasi bu dinamizmin önünü tıkamayıp yönlendirecek olursa, Türkiye (Haluk Şahin buraya 'islamileşme açısından' diye bir ek yapmış) büyük umutlar vaat ediyor diyebiliriz." (Aynı yazıdan)

H. Ş.'nin düştüğü şerhin ürettiği "paranoya"dan arındırdığınızda, Dinçer'in sözleri tamamen "Türkiye'nin potansiyeli" açısından yapılmış bir değerlendirme niteliğinde. Bunu herkes yapmalı, devlet özellikle yapmalı. Türkiye'nin fizik ve insani potansiyelinin hangi artı ve eksileri bünyesinde barındırdığı önemli değil mi? Bu açıdan "Müslümanlık Türkiye insanını hangi ölçüde motive ediyor?" sorusunun cevabı araştırılmalı değil mi? Ömer Dinçer diyor ki "Türk toplumunda islam bir enerji kaynağı olarak duruyor, bunun önü tıkanmazsa, hatta Dinçer "bu yönlendirilirse" ifadesini ekliyor, evet eğer yönlendirilirse, "Türkiye büyük umutlar vaat ediyor" diyor.

Türkiye oturup mukabil ihtimalleri de değerlendirebilir. Mesela, gençliğinin büyük kısmı zevk - eğlence peşinde koşan bir Türkiye, gençlerini uyuşturucu salgınının etkilediği bir Türkiye, Hristiyan misyonerliğinin sonuç aldığı bir Türkiye, çıkarcılığın, köşe dönücülüğün hakim yöneliş haline geldiği bir Türkiye, ortak değerlerin kaybolduğu, müthiş bir değer aşınmasının yaşandığı bir Türkiye, çıkarcılık ve materyalistleşme sonucu vatan savunması duygusunun aşındığı bir Türkiye... Acaba bunlar nasıl bir "enerji yapısı" ifade ediyor Türkiye'nin geleceği açısından?

Acaba Mustafa Kemal Paşa, "islami enerji"si tükenmiş, dolayısıyla "şehidlik" duygusu mevcut bulunmayan bir topluma "Sizi savaşmaya değil, ölmeye çağırıyorum" diye seslenseydi nasıl bir tepki alırdı?

İtalyan askerleri, savaş nutukları atıp "haydi, hücum" diye seslenip atını süren komutanlarına "Bravo kapitano!" diye alkış tutarlarmış... İçinden öyle askerler çıkaran bir topluma ne dersiniz?

"İslami enerji" Türkiye insanının hayatiyet kaynağıdır, hadiseye herkes bir de böyle bakmalı.


19 Ağustos 2004
Perşembe
 
AHMET TAŞGETİREN


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED