AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Muhafazakar düşünce

Muhafazakarlıkla ilgili son dönemde ciddi tartışmalar yapılıyor. Yöneltilen eleştirilerden birisi muhafazakarlığın çok sistemli ve bütüncül bir düşünce sistematiğine sahip olmadığı. Doğrusu Cumhuriyet dönemi muhafazakarlığının bu eleştirileri haklı çıkaran bir geçmişi var.

Türkiye'de muhafazakar düşüncenin tarihi gelişimine bakıldığında kimi zaman "tepkisel", kimi zaman ise "sentezci" veya "eklektik" bir yaklaşım görülüyor. Muhafazakarlığın modernizme, dine, milliyetçiliğe ve devlete bakışı tek bir çizgiyle ifade edilemiyor. Her ne kadar muhafazakarlığın mukaddesatçı ve milliyetçi anlayışlarla yoğrulan bir geçmişi olsa da tek bir görüşten bahsedilemiyor. Ancak bu sorun diğer ideolojik hareketlerin beslendiği düşünce dünyaları içinde geçerli. Bugünün muhafazakar düşüncesinin bu tarihi birikimden dersler çıkararak yeni bir anlayış üretmesi gerekiyor. Şimdi bu geçmişte kısa bir yolculuk yapalım:

Peyami Safa, Ahmet Hamdi Tanpınar, Yahya Kemal Beyatlı, Nurettin Topçu, Necip Fazıl Kısakürek, Mehmet Akif Ersoy, Hilmi Ziya Ülken, İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu, Erol Güngör ve Sezai Karakoç muhafazakar düşünceyle bir şekilde irtibatlandırılabilir. Bu düşünürlerin farklı konularda farklı duruşlara sahip olduğu görülüyor.

Tanpınar modernleşmeye yakın durmuş, ama yerel özellikleri dışlamamıştır.

Baltacıoğlu İslam'a yakın durmuş, ama İslamcılığa soğuk bakmıştır.

Güngör, milliyetçiliği önemsemiş, ama ırkçılığı reddetmiştir.

Topçu, anti-modernist bir tavır takınmış, ama kendi modernleşmemizi başarmamız gerektiğini vurgulamıştır.

Bu noktada muhafazakarların genellikle "ihtiyatlı bir yaklaşım" içinde olduğu söylenebilir.

"İhtiyatlılık" kimi zaman modernizme, kimi zaman resmi ideolojiye, kimi zaman aşırı milliyetçiliğe karşı olmuştur.

Muhafazakarların bir kısım değerlere önem vermek ve siyasette esin kaynağı kabul etmekle, bu değerleri ideolojiye dönüştürerek katı ve mekanik bir hale getirmek arasında bir fark göz ettiği anlaşılıyor.

Muhafazakarların tamama yakını "Milli Mücadele"yi desteklemiş, hatta önsaflarda yer almıştır. Mehmet Akif'in rolü bu noktada kritiktir. "Vatan ve istiklal vurgusu" Yahya Kemal'in de sembolleştirdiği kavramlardır.

Yine muhafazakarlar, Cumhuriyet döneminde Türkiye'nin ayakta kalabilmesinin ciddi bir dönüşümle mümkün olabileceğine inanmış, ancak köktenci değişimlerin geleneksel yapıyı tahrip edebileceğinden de endişe duymuşlardır.

Dönemin muhafazakarları önemli ölçüde "Cumhuriyetçi"dirler.

Bu süreçte bir kısmı ulus-devletin kimi olumsuzluklarını eleştirirken, diğer bir kısmı milli ve manevi değerleri esas alarak ulus-devlet yapısı içinde yeni bir ruh üretmeye çalışmışlardır.

Muhafazakarların tavrı aslında hızlı modernleşmenin gelenek üzerindeki yıkıcı etkisini azaltmak ya da modern kültürün içinde zayıf kalan yerliliği ikame etmeye çalışmak olarak da görülebilir. Nurettin Topçu gibi İslami kültürün yeniden ihyasını amaçlayan muhafazakarların anti modernist tavrı, aslında kendi modernleşmemizi üretme arayışıdır.

Bazı muhafazakarların sahiplendiği "Anadoluluk" kavramı ise hem Orta Asya üzerinde yoğunlaşan Turancılığın, hem de daha geniş bir birliktelik üzerinde duran Ümmetçiliğin zaman zaman arkaplana ittiği bir kavram olmuştur.

İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu ve Mustafa Şekip Tunç Ziya Gökalp'in sosyolojisine karşı çıkarken özellikle Henri Bergson'un "sezgicilik" anlayışından esinlenmiştir. Pozitivizme karşı çıkan muhafazakarlar, aslında "akılcılığa" önem veren insanlardı.

Peyami Safa'ya göre İslam akılcılığı emrettiği halde aklı arkaplana atan bir tarih, Hıristiyanlık mistik anlayışa önem verdiği halde, akılcı bir tecrübe ortaya çıkmıştır. Bunda dinin değil, müntesiplerin yanlış algıları rol oynamıştır.

Baltacıoğlu gibi birçok muhafazakar, "organik toplum" anlayışına, "anane" ve "örfe" vurgu yapmıştır. Baltacıoğlu, Ziya Gökalp'in toplum anlayışını özetlerken bireylerin bir toplum meydana getirmelerinin bu bireylerin bir araya gelerek "karışmaları"ndan değil, "kaynaşmaları"ndan oluştuğunu vurgulamıştır.

Bugünkü muhafazakar düşüncenin seleflerinden alacağı dersler varken, aşması gereken hususlar da bulunmaktadır. Sadece ilk dönem muhafazakarları üzerinde kapsamlı, bütüncül ve sağlıklı bir düşünce üretmek mümkün değildir. Olması gereken bugün yeni bir fikri ameliyede bulunmaktır.


22 Ağustos 2004
Pazar
 
YALÇIN AKDOĞAN


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED