|
AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ |
| |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
TBMM'nin olağanüstü toplantıya çağrılması Hükümet, 14 Eylül tarihinde TBMM'yi toplayarak yeni Türk Ceza Kanunu'nu çıkarmaya karar vermiştir. Medyada ifade edildiğine göre, bu kanunun alelacele ve olağanüstü toplantıda çıkarılmaya çalışılmasının gerekçesi, Kopenhag kriterlerinden olduğu söylenen "kadın-erkek" eşitliğinin AB yolunda bir engel teşkil etmemesinin teminidir. Bu gerekçeye baktığımız zaman, akla üç sual gelmektedir: Birinci sual, bu kadar uzun bir kanunun bu kadar kısa zamanda görüşülmesi nasıl sağlanacaktır? İkincisi, bu kanunun kabulüyle, Türkiye'de var olduğu söylenen kadınlarla erkek arasındaki "eşitsizlik" tamamen ortadan kalkacak mıdır? Üçüncü sual, bu kanunun içeriği tam olarak tartışılmış mıdır? Üç suale üç cevap
Bu suallerden birincisine verilecek cevap şudur: TBMM İçtüzüğü tadil edilecek, bu kanunun görüşülmesi için özel bir mekanizma getirilecek ve bir kaç celsede bu iş bitirilecektir. TBMM İçtüzüğü'nde yapılmak istenen değişiklik aşağı yukarı bellidir. Cumhuriyet döneminde, iktidara gelen partilerin bir yanlışı vardır. Bu partiler, kendileri ilelebet iktidarda kalacaklarını zannederek hareket ederler ve iç tüzük değişikliklerini ona göre yaparlar. Ancak siyasi tarihimiz göstermiştir ki, iktidarlar, kendi çıkardıkları kanunlarla mahkûm edilmişlerdir. 1961 yılından beri, TBMM'de tartışılan bir içtüzük maddesi vardır. Bu iç tüzük maddesine göre bazı önemli ve hacimli kanunların görüşülmesi özel usule tâbi tutulmalıdır. Düşünülen usule göre, kanunun tümü hakkında tartışmalar yapılacak, tümü kabul edilirse maddeler de komisyondan geçtiği şekilde kabul edilmiş sayılacaktır. 1969 seçimlerinde iktidarda olan Adalet Partisi, "bir tasarının, bütün maddelerinin bir bütün teşkil ettiği, hükümet tarafından yazılı olarak bildirilirse, o kanunun sadece gerekli olup olmadığı tartışılıp oylanır. Bunun kabulü halinde bütün maddeler kabul edilmiş sayılır" şeklinde yapılmış bir teklif vardı. Adalet Partisi iç tüzük teklifindeki bu maddeyi o kadar benimsemişti ki, bu maddenin komisyonda aynen kabul edilmesi için grup kararı almıştı. O zaman Adalet Partisi yöneticilerini de ikna ederek o maddeyi komisyonda reddettik. Ayni teklif, 1987 ve 1995 yıllarında tekrarlandı ve reddedildi. Ancak Bülent Ecevit'in Başbakan olduğu dönemde koalisyon partilerinin işbirliği ile bu madde kabul edildi. Ancak Fazilet Partisi'nin başvurması üzerine içtüzüğün bu maddeleri Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildi. Bu gün yapılmak istenen şey, içtüzükte iptal edilen bu maddeye benzer bir değişiklik yapılarak TCK Tasarısı'nı kabul ettirmektir. Bu madde, komisyonu TBMM'- nin yerine koymakta, adeta devre dışı bırakmaktadır. Şunu açıkça söyleyebiliriz ki, bu yola başvurulması, demokrasiye indirilmiş bir darbe olacaktır. Kadın-erkek eşitliği sağlanıyor mu?
Yeni Ceza Kanunu'nda kadın erkek eşitliğine ait maddeler sayılıdır. Bunlardan belli başlısı, zinanın suç olmaktan çıkarılmasıdır. Yeni Ceza Kanunu, kadını sadece tasallut edilen bir varlık olarak kabul etmiş ve tasallutu 7 ile 10 sene gibi ağır hapis ile cezalandırmıştır. Maddede tasallutun tam tarifi yapılmadığı için uygulamada büyük zorluklar çıkacaktır. Bu maddenin kapsamına eşlerin de alınması işi daha da karmaşık hale getirmiştir. Ceza Kanunu'nun maddeleri arasında medyaya intikal etmiş sadece iki madde tartışılmıştır. Bu kanunda türban takmanın yasaklandığı (1) ve izinsiz dershane (2) maddesiyle de Kur'an Kursları açılmasının kısıtlandığı. Konuya sadece türban, sadece Kur'an Kursu yasaklanması gibi yaklaşılması, işin tartışmasını başka bir zemine kaydırabilir. Ancak, dershanenin tarifi yapılmadan yasaklanması, eskiden olduğu gibi pekçok yanlış uygulamalara yol açabilir. Kanunda çelişkiler
Kanun öyle çelişkilerle doludur ki, biz sadece bunların bir tanesinden bahsedeceğiz. Tasarının bir maddesine göre, bir suçun varlığını öğrenen kimse, o suçu ilgili makamlara bildirmek zorundadır.(3) Başka bir maddeye göre, suç duyurusunda bulunulan kimse, beraat eder veya takipsizlik kararı alırsa, suç duyurusunda bulunan kimse cezalandırılmaktadır.(4) Bu durumda, bir suç işlendiğini görse ve bilse bile bu riski kim göze alabilir? Hakkında suç duyurusunda bulunulan kimse hakkında takipsizlik kararı verilmeyeceğinin bir ölçüsü yoktur. 1980 yılındaki askeri müdahaleyi gerektiren olaylar anlatılırken, TBMM'de bir rektörün acı acı dert yanması kulaklarımızdadır. Üniversite olayları hakkında konuşan rektör aynen şunları söylemiştir: "Biz suç işleyenleri polise teslim edip mahkemeye gönderdik. Mahkeme beraat ettirdi. Bu tip kararlar o kadar üst üste geldi ki, adeta bir suç tabanı oluştu. O tabanın altında kalan fiiller suç sayılmadı." O dönemde öyle bir devir geçirmişiz ki, ruhsatsız tabanca ile yakalanan bazı kişiler, "hayatımız tehlikede olduğu için bunu taşıyoruz" dediği zaman beraat ettirilmiş ve tabancaları da kendilerine geri verilmişti. Büyük olaya gölge düşürmek
Yeni Türk Ceza Kanunu'nun kabulü olayını küçümsemiyoruz. Ancak acele edilerek veya usuller zorlanarak böyle bir kanunun çıkarılmasının "ceza kanunu" yerine "eza kanunu" olmasından korkuyoruz. TBMM bu gibi önemli kanunları usulleri zorlamadan çıkarmamış mıdır? Başka bir misale gerek yok. 1973 yılında TBMM İç Tüzüğü 162 madde olduğu halde genel kuruldan ittifakla geçmiştir. İktidarla muhalefetin menfaatlerinin çatıştığı iç tüzüğü ittifakla kabul eden Meclis önemi ve hacmi ne olursa olsun usuller zorlanmadan her kanunu kabul edebilir. Dediğimiz gibi, yeni TCK'nın kabulü büyük bir olaydır. Bu büyük olayı, AB'ye yetiştirmek için içtüzük hükümlerini değiştirmeye çalışmak suretiyle bu başarı gölgelenmemelidir. Başka bir yönüyle söylemek gerekirse, bu kanunda hukuk terimleri, deyimleri değiştirilmiştir. Hukukta her terim, her ibare bir cilt kitap demektir. Hukukta bir kaide vardır. Bir kimsenin haksız yere mahkûm edilmesinden, binlerce suçlunun sokaklarda dolaşması daha iyidir. Yeni TCK'da suçların tarifi iyi yapılmamıştır. Bunlar dikkate alınarak, kanun daha geniş bir zamanda, enine boyuna tartışılarak kabul edilmelidir. Acele ile yanlış yapılır, yapılan yanlışlar tekrarlanırsa, sadece ülkeye değil, bu başarının sahibi AKP iktidarına da yazık olur.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |