|
AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ |
| |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Haziran sonunda Irak'ta yönetimi İyad Allavi başkanlığındaki geçiş hükümetine devreden ABD, bu değişiklikle tüm dünyaya, "Irak'ı artık biz değil Iraklılar yönetiyor" mesajını vermek istedi. Hemen ardından ABD'li yöneticiler tribünlere çıkarak sahadaki maçı sanki "gözlemci" sıfatıyla izliyorlarmış gibi bir izlenim yaratmaya büyük çaba gösterdiler. Mesela; daha önce neredeyse her taşın altından çıkan Paul Bremer'in aksine ABD'nin yeni Bağdat Büyükelçisi John Negroponte, gözlerden uzak kalmayı tercih etti. Daha doğrusu, yeni Irak senaryosundaki rolüne uygun davrandı. Hatta Negroponte, Saddam Hüseyin'in eski sarayına taşınmayarak Iraklıların duygularını incitmemeye özen gösterdi. Bu politika değişikliğinin iki önemli nedeni vardı. Birincisi, Iraklılara "Kendi kaderinizi kendiniz tayin ediyorsunuz" mesajını vererek, sözde bölgede istikrarı ve barışı sağlamakla görevlendirdikleri hükümetin güçlenmesini sağlamak. İkincisi, yaklaşan başkanlık seçimleri öncesi Irak politikasından kaynaklanan ABD iç kamuoyundaki yüksek tansiyonu düşürmekti. Bu yönetim değişikliğinden sonra ABD'de Irak konusu gündemde alt sıralara düşmeye başladı ama Irak halkının direniş gücünü kıramadı. Herkes biliyor ki, ABD, Irak'ı yönetmeye devam ediyor. Iraklılar, geçmiş dönemde CIA ile çalışan Allavi yönetimini "işbirlikçi" olarak görüyor. Irak'ta görev yapan binlerce ABD askerinin, Hz. Ali'nin türbesi gibi kutsal mekanları, sivilleri ve direnişin sembolü haline gelen merkezleri sürekli bombalaması, Allavi yönetimine güven duygusunu her geçen gün giderek azaltıyor. Şimdi ABD, iki soruya yanıt arıyor. Birinci soru şu: Saddam Hüseyin rejimi sürerken ABD ile yakın temasta olan, sürekli CİA ile irtibatlı Şiiler dahil tüm muhalif gruplar, neden şimdi ABD'ye karşı savaşıyor? İkinci soru ise şöyle: Irak'taki geçici hükümet istikrarı ve barış ortamını sağlayabilir mi, yönetim Irak halkının güvenini nasıl kazanır? Geçen temmuz ayında Washington'da Dışişleri Bakanlığı'nda ilginç bir toplantı vardı. Ev sahibi, Dışişleri Bakanı Colin Powell'dan sonra ikinci adam konumundaki Ortadoğu'dan sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı Richard Armitage'ydi. Toplantıya, NATO üyesi 16 ülkeden parlamenterler davet edilmişti. Armitage ve uzman kadrosu, parlamenterlere Irak'taki son gelişmeler, Ortadoğu'daki yeni dengeler, Büyük Ortadoğu Projesi hakkında brifing verirken, yukarıda sözünü ettiğim iki soruyu da tartışmaya açtılar. Amerikalılar Irak'taki gelişmelerden son derece tedirginlerdi. Richard Armitage, Irak'taki tablodan duyduğu rahatsızlığı dile getirirken, "Başarılı olmak zorundayız, bu sorunun mutlaka üstesinden gelmek durumundayız" diyor ve ekliyor: "Bunun için öncelikli olarak ABD aleyhtarlığını bizim kırmamız gerekiyor." Armitage, bu sorunun çözümü için milletvekillerinin görüşlerine de başvuruyor. Bir parlamenter, ABD yönetimi ile Irak'taki Allavi yönetimi arasında kimi zaman doğan gerginlikleri hatırlatarak, "Aranızda böyle bir çatışma var mı?" diye soruyor. Bu soru karşısında Armitage gülüyor: "Hayır. Irak'taki mevcut hükümetle elbette zaman zaman suni bir çatışma içinde görüneceğiz. Çünkü o hükümetin güçlü görünmesi bizim için çok önemlidir." Armitage ve uzmanlar, parlamenterlerin farklı sorularıyla da karşılaşıyorlar. En çok merak edilen konu, ABD'nin Irak'ta daha ne kadar kalacağı konusu. ABD'liler, Irak'ta kalıcı barış ve istikrar ortamı sağlandıktan sonra tamamen çekileceklerini anlatırken, ısrarlı sorular karşısında bu süre için "1 yıl, en fazla 1.5 yıl" gibi ifadeler kullanıyorlar. Parlamenterlerin "kuşku" dolu soruları karşısında Armitage, kararlı bir tavır sergileyerek "Zaman alabilir ama bu problemi mutlaka çözeceğiz" diyor. Armitage'nin bu itirafı, Irak geçici hükümeti ile ABD arasında ortaya çıkan bazı görüş ayrılıklarının tamamen "hikaye" olduğunu ve "suni" olarak çıkartıldığını gösteriyor. Hakim Zuheyr el- Maliki'nin Irak Ulusal Kongresi lideri Ahmed Çelebi ile Saddam Hüseyin'i yargılayacak mahkemenin başkanı olan yeğeni Salim Çelebi'ye yönelik suçlamaları da bu kapsamda mı, bilemiyoruz. Çelebi sahte dinar basmakla, yeğeni cinayetle suçlanıyor. Oysa düne kadar Çelebi, ABD'nin en çok önem verdiği isimlerden birisiydi. CIA Başkanı'nın Çelebi'yi Iran'a istihbarat sızdırmakla suçlaması da rol icabı mı, bilinmez. Bunları yazarken, bir Türk vatandaşı olarak benim de aklıma, ABD'li yöneticilerin Kuzey Irak'taki PKK/KONGRA-GEL terör örgütüne yönelik açıklamaları geldi. Hani ABD Başkanı Bush, Ankara ziyareti sırasında Başbakan Erdoğan'a "Bizim için el-Kaide neyse sizin için PKK odur, hassasiyetinizi biliyoruz" diyordu ya... Hani, aynı saatlerde Kuzey Irak sınırında "kuru gürültü" yaratılıyordu ya... Armitage'nin sözlerini düşününce, içimden "demek hepsi rol icabıymış, ince bir taktik izleniyormuş, çatışmalar suniymiş" demek geldi. Bakalım, yalancının mumu nereye kadar yanacak?
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |