|
AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ |
| |
|
|
|
Bugünkü Yeni Şafak |
|
|
|
|
|
|
Tekrarlamaya gerek yok ama ben yine de ne olur ne olmaz diye hatırlatayım: Cem Uzan hakkında olumlu hiçbir düşüncem yok... Kahramanımızın "iş hayatı"na ilişkin bilgilerden herkes gibi tabii ki ben de haberdarım. Bırakın diğerlerini, Uzan baba ve biraderlerin sadece İmar Bankası'nda tasarlayıp uyguladıkları "cinlik" bile, tek başına, bir kanaate varmak için yeter de artar bile.. Benim açımdan, Uzan baba ve biraderlerin medyaya yansıyan "hayat tarzları" da "geçer" not almaz. Cem Uzan'ın "siyasi hayatı"nı ise hiç sormayın! Bir ara pek çok kişiye "oldu bu iş" dedirten bu sayfa başından beri karanlıktı. Zaten hatırlarsanız, bugün hakkında atıp tutan birçok çevrenin ağzını bıçak açmadığı günlerde bile önümüzdeki oyunun başaktöründen "genç führer" diye söz ediyordum. Gömleği "bembeyaz"dı, ama benim açımdan söylemi epeyce "isli"ydi. Benim açımdan, Cem Uzan'ın bugünlerde (nedense?) Cumhuriyet gazetesinde yer alan ilan ve açıklamaları da sınıfta çakan cinsten. Hele o "milli" sözcüğünün sürekli tekrarı yok mu? Baba ve biraderinin "milletlerarası" sürekli seyahat halinde olduğu bir dönemde bu sözcüğün tekrarı çok etkileyici oluyor doğrusu... Neyse, bu kadar hatırlatma yeter sanıyorum. Şimdi de gelelim işin bambaşka bir cephesine: Yakınlarda bizim "Kronik Medya" sayfasında da yazmıştım, insan "Bir kere düşmeye görsün." Gazeteler geçen kasım ayı içinde Uzanların çiftliğine yapılan bir "baskın"da "Çalışma odasında Hitler kitabı, sinema salonunda mafya dizisi" ele geçtiğini de duyuruyordu. Okurların kitaplıkta "Hitler'in Generalleri Konuşuyor" adlı kitabın, sinema salonunda "Sopranos" dizisinin DVD'lerinin ele geçmesinden, "Bak sen şu ailenin işine, üstüne üstlük hem Hitler hayranı hem de mafya dizisi düşkünüymüşler!" gibi bir sonuç çıkarmaları isteniyordu. Dedim ya, "Bir kere düşmeye gör, bak başına neler gelir!" hesabı.... Peki ya şu "askerlik" meselesine ne diyeceksiniz? Cumhuriyet gazetesinde (6 Aralık) Leyla Tavşanoğlu'nun Cem Uzan ile yaptığı bir röportaj yayımlandı. Tavşanoğlu, Cem Uzan'dan bu "askerlik" meselesine açıklık getirmesini de istemiş. Buraya kadar okuduklarınızdan sonra belki şaşıracaksınız ama, açıkça söyleyeyim ki Cem Uzan'ın bu konuda yaptığı açıklamalar bana basbayağı inandırıcı geldi... Cem Uzan'ın açıklaması aşağı yukarı şöyle bir şey: 1983'te ailenin Suudi Arabistan'da ortak olduğu şirkette çalışma izni alıyor; bir yıl sonra ABD'de yüksek öğrenimini tamamlayıp yine bu ülkeye dönüyor; 1985'te yine bu ülkede kendi şirketini kuruyor; daha sonra bedelli askerlikten yararlanmak için başvuruyor; 1986'da (yani neredeyse 20 yıl önce) iki ay askerlik yapıyor; terhis sonrası da İstanbul, Suudi Arabistan ve Libya üçgeni arasında çalışmaya devam ediyor. Amma, ne zaman ki hava dönüp Uzanlar hakkındaki dosyalar peş peşe sökün etmeye başlıyor, Cem Uzan'ın 1986 yılında yaptığı askerlik hizmetinin geçerli olmadığı da su yüzune çıkıyor! Cem Uzan, Tavşanoğlu'na işin bu faslına ilişkin olarak da ayrıntılı bilgi vermiş. İnanmamamız için ortada bir neden yok, çünkü söz konusu dönemde zaten ailecek Suudi Arabistan'dalar... Cem Uzan'ın Cumhuriyet'te yer alan röportajda "askerlik" meselesine ilişkin açıklamalardan sonra sözü yine "milli"liğe getirip "Türkiye'de milli sermaye olarak yapayılnızım. Yabancı ortaklarım olsa bunların hiçbiri başıma gelmeyecek" demesi benim açımdan hiçbir anlam ifade etmiyor. Ama Cem Uzan'ın aradan yirmi yıl geçtikten sonra tekrar askere çağrılmasını bu şekilde değerlendiremem doğrusu... Olacak iş midir bu? Sen tut 20 yıl bekle, ama Cem Uzan'ın eski Cem Uzan olmaktan çıktığı gün de vakit geçirmeden eline "Şubeye buyurun!" yazısını tutuşturuver! Ayrıca (Sabah'tan Mehmet Barlas'ın haklı olarak yazdığı gibi) işin şu boyutu da var: "Neticede 1986'dan sonra arada geçen sürede 27 gün, üstelik bedelsiz kısa dönem askerlik de vardı. Cem Uzan onu da yapabilirdi." Cem Uzan, röportajda, "16 Aralık'ta Askeri İdare Mahkemesi'nde duruşma var. Duruşmaya gideceğim ve size anlattıklarımın hepsini aynen orada anlatacağım. Her bakımdan inanılmaz bir linç" diyor. Oysa Vatan gazetesi (27 kasım) "Cem Uzan Aralık'ta asker" başlığını çoktan atmış bile! Derdimi anlatabildiğimi umarım. Tekrarlamak gerekirse: Cem Uzan'ın gerek "iş hayatı" gerekse "siyasi hayatı"na ilişkin değerlendirmem belli. Ama bu "askerlik işi"nin üzerinden iyi kokular yükselmiyor doğrusu... Ayrıca adım gibi biliyorum ki "Türk medyası"nın büyük bir çoğunluğu Cem Uzan'ı "saçları kazınmış" olarak talim yaparken resmeden bir fotoğrafı baş sayfadan yayımlayabilmek için can atıyor ve gün sayıyor... Belki de şöyle bir manşet altında: "Herkesi aldatabilirsin ama TSK'yı asla!" Ne kadar "çocukça" bir heves ve istek....
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |