Siyaset ve basın dünyası 17 Aralık tarihine kilitlenmiş durumda. Gün gün yaklaşıyoruz, göğüs kafesimizin içinden gelen güm güm sesleri eşliğinde.

Bizi nasıl bir gelecek bekliyor, hayatımızda neler değişecek, istediğimiz gelişmeler mi yaşanacak, istemediklerimiz mi?

Türk'ün AB ile imtihanı nasıl son bulacak?

Batıya doğru yürüyüşümüzde önemli bir ilerleme kaydedecek miyiz, etmeyecek miyiz?

Kartları yeniden dağıtacak ve yeni bir oyuna mı başlayacağız, yoksa bu oyunda ustalaşarak kazanacak mıyız?

17 Aralık randevusuna odaklanan medyamızın güzide yazarları, papatya falı gibi tarih verilecek verilmeyecek konusunu ele alma yarışı içinde.

Hani neredeyse bu konuyu işlemeyenler dışlanacak.

Böylesi bir riski göze almaktansa, ucundan kıyısından AB konusuna değinmek zorundayız gibi geliyor. Ancak itiraf edeyim ki çok da istekli sayılmayız..

Yasak savma kabilinden 17 Aralık tarihinden sonra neler olacağı üzerine birkaç söz edelim.

- AB'den Türkiye'yle müzakere tarihi verilecek.
- Fenerbahçe'nin UEFA'daki rakibi belli olacak.
- Türkiye, Güney Kıbrıs'ı tanıyacak.
- 18 Aralık gelecek.
- Hava soğuyacak.
- Kar yağacak.
- AB yolu açılırken, köy yolları kapanacak kardan, haber gelecek yardan..

ŞABAN'A BAK KARPUZ KESMİŞ

Evvelce bir aradayken söyleyip dinlediğimiz türküler üzerinde konuşur, uzun uzun anlatırdı. Sonra onları kaleme aldı, uzun aralıklarla dergilerde yayınlamaya başladı. Yalnızardıç, Yedi İklim, Kaşgar ve Kılavuz dergilerinin okurları, Şaban Abak'ın türküler üzerine yazdığı sohbet havasındaki yazıları severek okudular.

Alışılmışın dışında yaklaşıyordu türkülere. Bakışı pek bizdendi ve belki de o yüzden dergilerde yayınlanan türkü yazılarının arası bize fazlasıyla uzun geliyordu.

Nihayet, şair hassasiyetiyle kaleme alınan o yazılar bir araya geldi ve yenileriyle beraber bir kitapta buluştu.

"Karpuz Kestim Yiyen Yok" ismiyle Kaknüs Yayınları arasından çıkan kitaba Şaban Abak "Türkülerimiz ve simgelerimiz hakkında ezber bozan yorumlar" ibaresini eklemiş ki tam isabet!

"Bu kitabın bir diğer özelliği ise, birbirinden ilginç kültürel unsurlara ve onların şekillenişine getirdiği çarpıcı yorumlardır: Selçuklu medreselerinin taç kapıları niçin çok görkemlidir, bayraktaki hilal ve yıldız neyi simgeliyor, güneşin devlet arması olmasının anlamı nedir, bazı kapılar niçin iki kanatlı ve çift tokmaklıdır, kar beyaz olduğu haled niçin 'kara kış' deriz..."

PARA

TL'deki sıfırlara veda kararı almasaydık, bir vakitler Yugoslavya'da olduğu gibi, peşpeşe yola dizilmiş tır filosunun tekerleklerini andıran sıfırlara sahip banknotlarımız olacaktı. Neyse ki enflasyonu durdurabildik ve çok yakında gereksiz sıfırlardan da kurtulacağız.

Yugoslavya'da çok sıfırlı paraların kullanıldığı dönemde, paranın elden yere doğru düşüş hızı, değerindeki düşüşten daha yavaştı. O yüzden yere düşen parayı almak istemezdi kimse. Eğilip doğrulana kadar paranın değeri kayboluyordu çünkü.

KART LİMİTİ

Garanti Bankası Genel Müdürü Ergun Özen, kredi kartlarında limitin dörtte birinin kullanıldığını söyledi. "Sadece 9 katrilyon kullanıldığı halde 40 katrilyon liralık limit açılmış."

İnsanların cüzdanında birer tane kart yok ki.

En az olanda iki-üç kredi kartı bulunuyor.

Her bir kartın limiti hesap edildiğinde, toplam limit miktarı doğal olarak yükselmiş oluyor.

Kullanılan miktar elbette düşük çıkar.

Kaç kişi cebindeki kartların hepsini birden her ay son kuruşuna kadar kullanabilir?

SIRLARIMIZ

Özer Çiller, Tercüman'da genç kalmanın sırlarını yazıyor.

Geç kalmanın sırlarını kim yazacak? O kadar çok şeye geç kaldık ki... Geç kalmak âdetimiz oldu, beklemek geleneğimiz.

Artık bunun da bir sırrı olmalı. Ve birisi de çıkıp bunları açıklamalı.

Ki cümle âlem öğrensin.

CİK

- Bu kuşlar niye böyle ötüyor?
- Nasıl?
- "Ceza İnfaz Kanunu" diye...
- Hadi canım!

KİTAP

Kitap yardımı bekleyen bir okulumuz daha var.
Atatürk İlköğretim Okulu, Dündarlı Kasabası, Niğde.

HİÇBİR ŞEY

Öztürkçe konuşmak isterseniz 'hiç bir şey' diyemezsiniz. Zira 'hiç' Arapça, 'şey' ise Farsça'dır.
İsmet Özel

MEHMET ŞEKER

Künye

Temsilcilikler

Abone Formu

Mesaj Formu