AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Ömer de kim?

Mehmet Akif'in "Kocakarı ile Ömer" isimli şiirinde, kocakarıya söylettiği sözler sade bir insanın "izzeti nefis sembolü" olarak hafızama kazınmıştır.

"Ömer de kim, benim ondan kerim adamdı babam!"

Ömer devlet başkanı ve bir köşecikte mağduriyetler içinde kıvranan anne ve çocuklarını görememiş. Sonra bir gün o gariplerin barındığı çadıra rastlamış, çocuklarını tencerede taş kaynatarak avutmaya çalışan anneye, "Ömer'e söyleseydin ya" demiş. İşte buna cevap o sözler...

"Ömer de kim, benim ondan kerim adamdı babam!"

Bu sözü, kendi içime veya bizi temsil edenlere izzeti nefis çağrısı yapma duygularım kabardığında hatırlarım. Şimdilerde içimizden birilerinin "Avrupa da kim..." diye seslenmesini bekliyorum... dedelerimizin "insanlık artıları"nı hatırlatmak üzere... Akif'in "Gelmişiz dünyaya insanlık nedir öğretmişiz..." dediği günleri...

Avrupa kapısında kıvranıyoruz.

6 Ekim'de "İlerleme raporu" ilan edilecek.

Diyor ki Verheugen:

"Çok ümitli olmayın, şaşırabilirsiniz, hoşunuza gitmeyecek şeylerle karşılaşabilirsiniz..."

Alın bakalım...

Diyor ki:

"Müzakarelerin ucu tam üyelikle bitecek gibi planlanmayabilir. Müzakerelerin ucu açık olacak."

Alın bakalım.

Diyor ki:

"Herhangi bir ülke istediği zaman müzakereleri durdurabilir."

Alın bakalım.

Strateji ve Tavsiye Belgesi'nde deniyor ki:

"Türkiye müzakere süreci boyunca yakından izlenecek. 7 kilit noktada eksikler devam ederse müzakereler askıya alınabilir."

Alın bakalım.

Üyelik müzakereleri en az 10 yıl sürecek, ama nasıl sonuçlanacak?

Yukardaki alıntılar, Avrupa'nın eski ifadeyle "zamir"inin yansımaları.. "İçinde sakladıkları"nın... O da gene Verheugen'in ifadesiyle "Türkiye tarafından reddedilme olarak algılanabilecek her karar, Türkiye'deki reform sürecinin sonu anlamına gelebilir. Tüm bölge istikrar kaybına uğrayabilir. Uzun vadede Avrupa'nın güvenliği bile tehlikeye girebilir" şeklinde ortaya konan risk ihtimaline rağmen... Böylesine bir risk ihtimaline rağmen Türkiye'nin önüne konan kırk katır - kırk satır modeli...

Biz tedavi kabul etmez mazoşistleriz ya...

İşkenceden zevk alırız ya...

Vur kırbacı! Nasıl olsa "daha çok, daha çok" diye ses veren birileri bulunur bizim vadilerde...

Başbakan Erdoğan "Ucu açık tarih olmaz" demiş....

Ne kadar ısrarlı olacağız bu tavrımızda? Avrupa, bunu nihai bir rest olarak mı okuyor, yoksa geçiçi bir pazarlık hamlesi olarak mı?

Avrupa, Rum baskısıyla İKÖ - AB toplantısının iptaline razı oldu. Hani medeniyetler arası buluşma vardı... Sildik onu...

Ferai Tınç, Verheugen'in Avrupalı liderler için hazırladığı ve "Türkiye gelirse ne olur?" konulu rapordan bazı paragraflar nakletmiş. Burada Türkiye'nin getireceği "artılar" var, "eksiler" var. İlginç bir husus, Avrupa için işaretlenen artılar içinde bile Türkiye için riskler bulunuyor. Mesela AB, "Ortadoğu'daki su kaynakları ile ilgili projeler geliştirmek"ten, "GAP'ın yönetimi ile ilgilenmek"ten, bu ilgilerin "İsrail açısından da önem taşıdığı"ndan söz ediyor. Gene bu çerçevede Türkiye - Ermenistan ilişkileri, bu arada "1915 - 1916'da cereyan eden trajik olayların yorumu"nun gündeme geleceği belirtiliyor. (Hürriyet, 3 ekim 2004)

Türkiye'nin stratejik değeri, genç nüfus yapısı, güvenlik katkısı gibi alanlarda AB'ye getireceği artılar da zikrediliyor bu raporda.

Bunlar üzerinde ayrıca durulabilir. Ancak, önce AB, Türkiye'yi dışlamak gerektiğinde bunları kolaylıkla gözardı edebiliyor, sonra da Türkiye'nin "rezervsiz AB'ciler"i, AB'den gelen her zılgıt karşısında bu ülkenin birikimlerini kolaylıkla unutabiliyor.

Onun için hatırlıyorum, Akif'in seslendirdiği "kocakarı dirayeti" ni...

"Ömer de kim, benim ondan kerim adamdı babam!"

Başbakan Erdoğan'ın "Ucu açık tarih olmaz" sözünün arkasında kararlılıkla durulacak bir söz olduğunu bilsek, "AB olmazsa Ankara kriterleri der, yola devam ederiz" sözünün arkasında bir Başbakan'ın samimi hislerinden öte bir devlet kararlılığı bulunduğunu bilsek, "Türkiye'nin global vizyon taşıyan her oluşum için olmazsa olmaz nitelikteki mevcudiyeti"ni, her pazarlıkta gerekli ağırlıkta devreye koyma iradesini taşıdığına tanık olsak... "AB'ye mahkum değiliz" iradesi sergileyebilsek... pekçok şey daha değişik olacak... "Biz AB'yi bıraksak AB bizi bırakamaz!" şeklinde bir değerlendirmenin gerçekliğine inansak... Biliyorum, bu tartışılabilir bir değerlendirme... Ama en azından "Biz AB'ye mahkumuz"dan daha gerçekçi bir değerlendirme... Ya da "AB bizi kara kaşımız için almıyor, çıkarı olmasa almaz, zaten Türkiye AB toplumlarına sunulurken bu gerekçelerle birlikte sunuluyor" gerçeği ortada... Bazen Türkiye'de pekçok insan bile "AB bizi almaz ama, gene de lutfediyorlar" yaklaşımı içinde davranıyor. AB toplumlarına sunulan "Türkiye'nin artıları" bile, bizdeki AB'ci çevreye sanki içi boş savunmalar gibi görülüyor...

Kendine saygı duymayana hiç kimse saygı duymaz...

Kocakarının Ömer karşısında sergilediği kadar izzeti nefis, diyorum. Lütfen!


4 Ekim 2004
Pazartesi
 
AHMET TAŞGETİREN


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED