AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Medeniyet iddiası

AB üyeliğinin Türkiye'nin Batılılaşma macerasında atacağı kaçınılmaz son adım olacağı söyleniyor.

Peki, ne demek bu? AB'ye üye olursak, Türkiye, kesinkes medeniyet mi değiştirmiş olacak? Eğer böyle bir şey olacaksa ya da olacak olan buysa, o zaman Türkiye, İslâm'dan vaz geçmiş mi olacak? Çünkü bizde medeniyetin yegâne kaynağı İslâm'dır; hâl böyle olunca Türkiye, medeniyet değiştirmekle İslâm'la ilişkisini de askıya alacak ve İslâm'ı terk etme sürecine girmiş olacak demektir.

Arnold Toynbee, Tanzimat'la birlikte giriştiğimiz modernleşme serüvenini "Türkiye'nin kültür ve medeniyet değiştirme süreci" olarak tanımlar. Benzer tespitleri, sosyal teorisyenlerimizden Şerif Mardin de yapar ve çalışmalarında Toynbee'nin bu tespitine de atıfta bulunur. Ama Mardin, daha kesin ve keskin bir gözlemle bizim modernleşme serüvenimizi Bediüzzaman kitabında "Türk modernleşmesi, Türkleri İslâm kültüründen uzaklaştırma çabasıdır" diyerek özetler. (Mardin'den yaptığım bu alıntı, Bediüzzaman kitabının İngilizce'sinde yer alıyor; umarım, Türkçe çevirisinde de vardır. Ayrıca burada modernleşme ile Batılılaşmayı aynı anlamlarda kullandığımı da not etmek isterim).

Türkiye, Batılılaşma serüveniyle, bir kültür ve medeniyet değiştirme sürecine girdi. Bu doğru. Ama bu serüvene, Türk toplumu değil, Türkiye'deki bir avuç elit soyundu. Elbette ki, modernleşme veya Batılılaşma serüveni, bu ülkenin mecrasını yitirmesi, sonu nereye varacağı belli olmayan bir maceraya soyunması demektir.

Türkiye'deki birtakım güç odakları ve çıkar çevreleri, Türkiye'yi medeniyet değiştirmeye zorlayarak, Türkiye'nin mecrasını yitirmesine yol açan bir maceraya soyunmuş olabilirler; ama bu, bu toplumu bağlamaz. Bu toplum, hâlâ Müslümandır; Müslümanlıkla ilişkisi yaralanmış olsa da, Müslümanlıktan vazgeçmiş değildir; böylesi bir şey sözkonusu bile olamaz. Eğer bu toplum, Müslümanlığı terkedecek olursa, bu ülke biter. Bu gerçeği, en fazla görmemiz gereken bir zaman diliminde yaşadığımızı bu ülkeye vaziyet edenlerin çok iyi bilmeleri gerekiyor.

Türkiye, ancak İslâm'ın iddialarına sahip çıkabildiği, İslâm'ın iddialarını bir medeniyet projesine dönüştürebildiği ölçüde ve sürece bu dünyaya esaslı bir şeyler söyleyebilir ve iddia sahibi olabilir. Öbür türlüsü Batılıların gönüllü acentalığını ve kendi-kendini sömürgeleştirme aymazlığını sürdürmeye devam etmek demektir. Böyle bir Türkiye'nin dünyaya söyleyeceği hiçbir esaslı sözü, dünyaya sunacağı hiçbir özgün iddiası olamaz, olmayacaktır. Dolayısıyla böyle bir Türkiye, bir süre sonra yutulmaktan, yokolmaktan aslâ kurtulamayacaktır.

Bir medeniyet iddiasına sahip olmak, böyle bir iddiayı hayata geçirmek için gerekli hazırlıklara şimdiden yapmak, bizi yeniden özne konumuna yükseltecek; tarihin yapılmasında yeniden kurucu ve kilit bir rol oynamamıza imkân sağlayacaktır. Medeniyet iddiasına sahip olmayı reddeden bir Türkiye, köleliğe mahkûm olacaktır!

AB, bir uygarlık projesidir ve bu projenin kurucu dinamikleri ve temelleri Hıristiyan-Yahudi gelenek değil, antik Yunan ve Roma'nın seküler ve pagan geleneklerinin yeniden üretilmiş paradigmalarıdır.

Dünya, 500 yıldan bu yana Batılıların küre ölçeğinde gerçekleştirdikleri saldırılar, terör ve yıkım harekâtı nedeniyle büyük bir kaosun, felaketin ve savaşların eşiğine sürüklendi. Bu süreçte tarih sahnesinden çekilen tek medeniyet İslâm medeniyeti olmadı; tüm diğer dünya medeniyetleri de ya tümüyle Batılılar tarafından yok edildiler, ya da fosilleştirilerek katafalka konuldular. Bugün İslâm'ın dışındaki diğer dinlerin yeniden güçlü bir medeniyet sıçraması gerçekleştirecek mecalleri kalmamıştır.

Bugün Batılıların İslâm dünyasının kalbini yangın yerine çevirerek işgal etmeye soyunmalarının nedeni, Batılıların, bu büyük saldırılarına dur diyebilecek yaratıcı ve kurucu paradigmaları sadece İslâm'ın sunabileceği geçeğini çok iyi kavramış olmaları gerçeğidir.

İşte Türkiye'nin AB üyeliğini hem AB'nin, hem de ABD'nin zorunlu olarak desteklemelerinin en temel nedeni, Türkiye'nin yepyeni bir medeniyet iddiasına soyunma ve böylesi bir iddiayı yegane dava hâline getirme ihtimalini topyekûn ortadan kaldırmak istemelerdir. AB'nin de, ABD'nin de Türkiye'nin AB'ye üyelğine şimdiye kadar çekinceli davranmalarının ve bizi 40 küsûr yıldır kapıda bekletmelerinin nedeni ise, Türkiye'nin dün olduğu gibi yarın da AB içinde kontolden çıkarak AB'yi şekillendirebilecek bir medeniyet iddiasını AB'nin içinde dillendirmeye ve hayata geçirmeye kalkışabileceği korkusudur.

AB ve ABD, artık Türkiye'yi daha fazla kapıda bekletmenin tehlikelerinin daha fazla arttığını, örneğin D-8 Projesi örneğinde görüldüğü gibi Türkiye'nin AB'ye alınmadığı, kendi haline bırakıldığı takdirde Batı yörüngesi dışında yeni bir yörünge oluşturmaya kalkışabileceği gerçeğini farkettikleri için Türkiye'yi kapıdan içeri buyur etmeye karar vermişlerdir.

Dünya, yaklaşık iki yüzyıldan bu yana esaslı bir bunalımdan geçiyor; bir geçiş süreci yaşıyor. Dünyanın geleceğinin nasıl bir şekil alabileceği, Türkiye'nin yeniden bir medeniyet iddiasına sahip olup olmayacağıyla yakından ilgilidir.


4 Ekim 2004
Pazartesi
 
YUSUF KAPLAN


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED