AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y A Z A R L A R
Yabancılar hangi soruları gündeminden düşürdü?

ANAP eski Genel Başkanı Nesrin Nas ile karşılaştım. "Başkan, ne yapıyorsun?" dedim. "İyiyiz Bayramcığım. Yabancı (rating) kuruluşlarına ekonomik raporlar yazıyorum" dedi. Türkiye'ye not veren S&P, Moodys gibi 6-7 kuruluşa Türkiye konusunda ekonomik raporlar yazıyormuş. Bu işi bilirim, kazancı da iyidir aslında.

Ama asıl önemli olan adamların bu tür raporlar için siyasetin içinden gelen birini tercih etmiş olmaları… "Acaba siyasi bir değişim beklentileri mi var yine?" diye düşünerek sordum; "Size ilk sordukları soru ne oluyor çoğunlukla." Çünkü daha önceleri ilk soru hiç olamadık zamanda "Erken seçim olur mu?" diyorlardı. Ben de "Densizler" derdim. Ama genelde de 3-5 ay sonra adamların sorduğu açıkça tartışılır 6- 9 ay sonra da seçim olurdu.

Nesrim Nas, ilk sordukları sorunun, "AB ile ilgili 3 Ekim'de müzakereler başlamazsa Türkiye'nin bir B planı var mı?" sorusunu sorduklarını söyledi. Aslında "Oh be erken seçim gündemde yok, demek ki erken seçim olmayacak" diye içime bir su serpilmedi desem yalan olur.

"Ne cevap veriyorsun?" dedim.

Nas, " Türkiye'nin bir B planı olamaz, olmamalı da. Müzakere tarihi verilmezse bence bunu Türkiye'den çok Avrupa düşünmeli. Çünkü ekonomik ve sosyal açıdan Avrupa kendi sonunu hazırlar. Gerçek düşüncem de bu. Tabiî işadamları siyasilere göre daha rasyonel. Onlar da benim gibi düşünüyorlar" dedi.

Aslında hükümeti bu konuda ve yaptıklarında son derece başarılı buluyorum ve destekliyorum. Yaptıkları çok doğru. ANAP'ın başında muhalefeteyken de başarılı buluyordum ve destekliyordum. Benim için matematikte 2+2 her zaman 4 eder. Mantık bunu söylüyor. Körü körüne mahalefet etmedim, etmiyorum da…

Ya sonra ne soruyorlar?

Nas'a ikinci sorularının ne olduğunu sordum. Nesrin Nas ikici sorularının cari açık olduğunu söyledi. Bunun da tehlikeli boyuta henüz gelmediğine dikkat çekerek, "Gelişmelerin bir an önce sosyal refaha yansıması gerektiğini, aksi takdirde bu dönemleri birebir yaşayan Arjantin'in 2000'de yaşadığı gibi duvara toslarız endişemi de iletiyorum. Çünkü asıl reformlar daha yapılmadı. Bir an önce yapılması gerekiyor" dedi.

Üçüncü soru ise İran, Irak gibi ülkelerdeki gelişmelerin Türkiye'yi nasıl etkileyeceğini soruyorlarmış. Nas da bu soruya "Türkiye'yi çok olumsuz etkileyecek bir durum yok… Etkilemez de biz bu konuda tecrübeliyiz diyorum" seklinde cevaplıyormuş.

Bunlar tamam.. Önemli olan bana göre erken seçimin sorulmaması… Çünkü ABD ile ilişkiler ne zaman gerilse bu soru, baş sıraya oturuyordu. Oysa ilk kez ilk üçe girememiş. Ayrıca ABD ile yaşanan gerginliğin IMF'yi etkileyeceğini de kimse düşünmüyor ve sormuyor. Bu da en az erken seçim kadar önemli…

Valla gerisi bence önemi değil. İstikrar sürecek. IMF ile de ilişkiler de güven veriyor. Demek ki ufukta kriz de yok. Gerisini de biz ülke olarak hallederiz canım….

Chirac'ı iknaya Süleyman Çelebi'yi gönderelim!…

DİSK Başkanı Süleyman Çelebi ile geçen hafta bir toplantıda karşılaştık. "Başkan, yabancı şirketler iyi para veriyor. Erdemir'de herhalde tercihiniz yabancılardan yanadır" dedim. Amacım Erdemir'de işçinin tavrını öğrenmekti.

Öyle ya, patronlar Erdemir için bir anda ulusalcı olmuşlardı. Acaba işçiler de ulusalcı olmuşlar mıydı?

Çelebi açık yüreklilikle "Evet yabacılar genelde iyi maaş verir. Ama hepsi değil" dedi ve ekledi: "Bizim için farketmez, önemli olan çalışanların geleceği. Anlaşacağımız bir grup olması. Biz çatır çatır pazarlığımızı yine yapacağız." Israrla sormama rağmen renk vermemeye çalıştı.

"Biliyor musun, geçenlerde bir yabancı firma ile toplu sözleşme yaptık. Hem de serbest bölgede. Tam greve karar veriyorduk masaya geldiler. Hakkımızı sonuna kadar aldık" dedi.

"Hangi ülkedendi bu şirket?" diye sordum, Fransız olduğunu söyledi.

"Ne kadar artış aldıklarını sordum. "Yüzde 42" dedi.

"Yani enflasyonun tam 5 katı ücret artışı almışsınız, büyük başarı" dedim. Güldü.

Bunları sorarken bir taraftan da aklıma AB ile müzakereler ve Fransa'nın tavrı aklıma geldi.

"Vallahi bu müzakerecilikle siz AB müzakere masasında olmalısınız " dedim. "Zaten bu konuda bir vakıfta görevim var, ama daha aktif de katılabilirim? Gelecek teklife bağlı" dedi.

İyi müzakereci… İyi pazarlık yapıyor… Hakkını sonuna kadar arıyor. İkna edebiliyor… Fransızları bile ikna etmiş. Hem de masada… Acaba Türkiye'yi her koşulda zora sokan, elini zayıflatmak için her şeyi yapmaya çalışan Fransa Cumhurbaşkanı Chirac'ın karşısına acaba müzakereci olarak DİSK Başkanı Çelebi'yi çıkarsak… Benim ki yalnızca masumane bir öneri...


15 Ağustos 2005
Pazartesi
 
BAYRAM BAŞARAN


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu
Online İlan

ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Sağlık | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED