AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y A Z A R L A R
'Bütün ve parça' meselesi (son!)

"Bütün ve parça" meselesinin bu kadar vaktimi (ve vaktinizi tabii ki!) alacağını düşünmemiştim. Bu konuda ilk yazıyı yazarken bu işin bu kadar uzayacağı aklımdan geçmedi. İki, üç derken geldik dördüncü yazıya. Ama söz, başlıktan da anlaşıldığı gibi bu sonuncusu...

Önünüzdeki yazıyı yazmaya Akşam gazetesinde karşılaştığım bir haber sebep oldu. Gazete baş sayfasının göbeğine yerleştirdiği bir fotoğrafın yanında şöyle diyordu: "TSK'nın imaj atağı".

Genelkurmay Başmanlığı, 30 Ağustos Zaferi'nin 83. yıldönümünde halk konserleri düzenliyor, Başkent'i "ordu-millet" temalı afişlerle donatıyormuş. Bu arada Çoşkun Sabah, Kamil Sönmez, Soner Arıca gibi sanatçılar da konserler verecekmiş. "TSK'nın imaj atağı" başlığı ile verilen bilgiler arasında bir ilişki kuramadım doğrusu. "Olsa olsa" dedim kendi kendime, "Ordu-Millet temalı afişlerdir bu kutlamaları 'atak' şekline dönüştüren." Ama o da olamaz, çünkü kaç gündür yazdığım gibi bu "tema" yeni bir tema değil ki...

Haberin devamında söz konusu "atak" hakkında daha çok bilgi vardı. Gazete burada da "Silahlı Kuvvetler halka açıldı" başlığını uygun görmüştü. Başlığın üzerinde de haberde sözü edilen afişlerden birinin tıpkıbasımı: "Türk ordusunun kışlası halkının yüreğidir". Haberi okumaya devam edince, şöyle bir afişin de dolaşımda olduğunu öğrendim:

"Aziz milletim parçan olmakla gururlu ve sevginle güçlüyüz". Bu arada bir başka afişin fotoğrafı: Asker elbisesi giydirilmiş bir çocuk bir komandonun (öyle olsa gerek) yanağına öpücük konduruyor. Yanında da şu cümle: "Sevginle güvenli geleceğe".

Evet görüyorsunuz, "bütün ve parça" meselesine girmiş bulunuyoruz tekrar... Mesela şu "Türk ordusunun kışlası halkının yüreğidir" afişi:

Genelkurmay'ın yerinde olsam, bu derece "iddialı" bir afişten kaçınırdım. Bu afiş, İşviçre'de olduğu gibi bizde de erkek vatandaşların "silah altına" alınmadan, muhtemel bir saldırıya karşı evlerinde-köylerinde -hazırlıklı olarak- vakit geçirmelerine izin verilseydi, makul sayılabilirdi. Ama böyle değil; hepimiz biliyoruz ki ülkemizde "kışla hayatı" denilen ve üniversite diploması olmayanların 18 ayını geçirdikleri bir hayat var. Ayrıca biliyoruz ki sadece bu hayata uğurlamalar değil, bu hayattan çıkışlar da davul zurna ile kutlanıyor. Yani gerçek şu ki, profesyonel askerler dışında kalan erkek nüfus "sivil hayat"ta vakit geçirmeyi "kışla hayatı"nda vakit geçirmeye tercih ediyor. Bu gerçeği yadırgamamak gerekir; çünkü sadece bugün değil, "savaş icat olduğundan beri" insanoğlu "sivil hayatı" silah altında bulunmaya tercih etmiş. Çünkü "sivil hayat"ta çok şey var; eşleri, çocukları, anabaları, arkadaş ve dostları, tarlası-bahçesi, işi gücü, evi barkı, kısaca "hayat" burada... İnsanlar yurtlarını ve onurlarını korumak için sırasında tabii ki "silah altına" alınmayı isterler; ama işlerin sakin geçtiği dönemlerde insanoğlunun tercihi her zaman "sulh"tan yanadır.

Bunları şunun için söylüyorum: Hele de günümüzde, "kışla"yı insanların yüreklerini açtıkları birinci-başta gelen bir "yuva" olarak takdim etmek ne derece doğru ve yerindedir? İnsanoğlu yüzyıllar süren macerasını "kışla"da yaşamak ya da "yüreğini kışlaya dönüştürmek" için yaşamadı ki...

Peki o zaman ne yapmak lazım? Lazım olan, insanların "militer" hislerine hitap etmekten vazgeçip onlar için "sulh"un ne derece önemli olduğunu hatırlamaya çalışmaktır. Tamam, sadece bizde değil en "medeni ülkeler"in silahlı kuvvetlerinin de fırsat buldukça "hislere" hitap etmeye çalıştıklarını biliyoruz; ama insaf, bu hitabın gazetelerin baş sayfalarına bir "haber" olarak oturduğu nerede görülmüş? Dolayısıyla bu çerçevede "orduları" çok mitleştirmek/mistifiye etmek de -hele de günümüzde- doğru değildir. "Sivil hayat"ın esas, "silah altında bulunmanın" arızi olduğundan söz etmek daha uygun değil midir? Hem zaten günümüz ordularının "hisler"den çok bilgi ve teknolojiden söz ettiklerine, güçlerini bunlara sahip oldukları ölçüde arttırdıklarını bilmiyor muyuz?

Bitirirken, konuştuğumuz "afiş"in barındırdığı şu problemi de hatırlayalım:

Biliyorsunuz, Türkiye'de her askeri darbeden sonra "Silahlı kuvvetler en kısa zamanda kışlasına çekilecektir" şeklinde açıklamalar duyarız. Peki bu durumda -yani "afiş" durumunda- işler biraz karışmıyor mu? Silahlı kuvvetler bu durumlarda "afiş"te ifade edildiği şekliyle "kışla"ya, yani "halkının yüreğine" mi çekilmiş oluyor!

Bu kadar yeter herhalde...


30 Ağustos 2005
Salı
 
KÜRŞAT BUMİN


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu
Online İlan

ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Sağlık | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED