T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
Y A Z A R L A R | 3 ARALIK 2005 CUMARTESİ | ||
|
Büyük devletlerin kıta aşırı seferlerinden yüz geri etmeleri, dış maceralardan çekilmeleri zordur; bu sebeple, yükselen bir tempoyla Amerikan toplumunda dillendirilen "Irak'tan çekilelim" talepleri bazıları için fazla bir anlam taşımıyor. "ABD Irak'tan çekilmez" görüşü tersi görüşlerden çok daha güçlü yankı buluyorsa bu yüzden… Oysa geçmişine bakıldığında ABD'nin birçok maceradan yüz geri edebildiği görülebiliyor. Vietnam bunun son örneği… "ABD Irak'tan çekilmez" görüşünü seslendirenler iki gruba ayrılıyor. Birinci grup, ABD'nin 'emperyalist' sıfatına vurgu yapıp istediği sonucu almadan Irak'ı terk etmeyeceğine inananlardan oluşuyor. ABD Irak'a belli bir (muhtemelen birden fazla) sebeple girdi; kendisine ne kadar pahalıya mâl olursa olsun hedeflerine varmadan oradan ayrılmayacağına inanıyor bu grup. İkinci grup ise, ABD ile işbirliği yapmış ve işgal ile kader birliği etmiş olanlardan oluşuyor; bunlar da Amerika'nın kendilerine ihanet etmeyeceğini düşünüyorlar… Oysa ABD, geçmişte hedefine varamadan ve işbirlikçilerinin gözyaşlarına aldırmadan geri çekilmeyi bilmişti. Örnek arayanlar Vietnam Savaşı'nın son dönemine bakabilirler… Günümüzün teknik imkânları, demokrasilerde de, politikacıların gözünü döndürecek denli kitleleri manipüle etme imkânları sağlıyor ve bu yüzden insanları aldatmak eskisinden kolay. Irak'ın ABD tarafından işgali, sadece askerî güç kullanımıyla gerçekleşmedi; şimdilerde iyice sırıttığı üzere, baştan sona yalan-dolan üzerine oturan bir 'psikolojik savaş' ürünü aynı zamanda bu işgal. İstihbarî bilgiler kirletildi, dostlar satın alındı, düşmanlar yıldırıldı, uluslararası örgütler, devletler aldatıldı ve işgal öyle gerçekleştirilebildi. Demokrasilerde, teknolojik imkânlar kullanılarak kitleleri aldatmak mümkün; ancak bunu yapanların ipini çekmenin aracı yine demokrasi. ABD'de Bush'un kitle desteği yok olmaya yüz tuttukça işgali sürdürmek de zorlaşıyor. İnandırıcılığını yitiren her politikacının başına geleni George Bush da yaşıyor şimdilerde: Sesinin tonu, konuşmasının içeriği söylediklerinin kabulü için yeterli olmuyor. 'Emperyalist' sıfatına takılarak "ABD Irak'tan çekilmez" tezini savunanlar yanılıyorlar. İki hafta sonra Irak'ta yapılacak seçim, çekilme konusunda, önemli bir dönüm noktası teşkil edecektir ABD için; işgali sona erdirme takviminin ilânına hazırlıklı olalım. Ancak, 'emperyalizm' teorisinden hareket ederek "Çekilmez" tezini savunanların yanılgısı fazla önem taşımıyor; onların beklentileri çıkmadı diye kimse bir bedel ödemek zorunda kalmayacak. Oysa işbirlikçiler ve işgalde ABD ile kader birliğine gitmiş olanlar açısından Washington'un vereceği çekilme kararı hayatî önem taşıyor. Amerika savaş gücünü göndermesinden on yıl sonra Vietnam'dan çekilme kararı vermişti. Karardan en fazla etkilenen ABD'ye güvenerek onunla aynı safta savaşan yerli güçler oldu. ABD, bölgeden çekildikten sonra, işbirlikçi Güney Vietnamlılara bir kez bile dönüp bakmadı… Niye baksın ki? Tarih şuna tanık: Washington'un çekilme kararlarını uzun süreli 'içe kapanma' dönemleri izliyor… Bu defa da benzer bir gelişme yaşanacağı şimdiden belli. Dün, burada, Türkiye'nin ne zaman ve ne biçimde olacaksa olsun, sanki yarın gerçekleşecekmiş gibi, ABD'nin bölgeden çekilmesini öngören politikalar üretmesi gerektiğini vurgulamıştım. Iraklı Kürtlerin de hesaplarını iyi yapmaları şart. ABD ile 1990 öncesinde başlayan işbirliği onlara Irak'ta önemli mevziler sağladı; buna hiç kuşku yok. Ancak, o imkânların devamlılığını işgalci gücün varlığına bağladılarsa, Washington'un içine kapanmayı da getirebilecek bölgeden çekilme kararı en çok onları zora sokacaktır. Bush ve etrafındakilerin hesabı şaştı, yanlış hesap bir kez daha Bağdat'tan döneceğe benziyor. Burası hesapları şaşırtan özelliklere sahip bir bölgedir çünkü. Bu gerçeği bölgenin içinden güçlerin bilmekte olduğunu varsaymak zorundayız. Iraklı Kürtler, dışarıya (ABD, Şah İran'ı ve İsrail'e) güvenerek başlattıkları bir önceki ayaklanmada, 'destekçi' bildikleri Şah, Saddam'ın manevrası sonucu devreden çıkınca (1975), büyük bir hayal kırıklığı yaşamışlardı. Tarih bir daha tekerrür etmemeli. Herkes hesabını doğru yapsın.
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |