T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 20 ARALIK 2005 SALI
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Kürşat BUMİN

'Kimlik' hikayeleri (1)

Önce kimsenin "hayır" diyemeyeceğini sandığım şu tespiti yapalım: Şu nedenden ya da bu nedenden (her neyse) özellikle büyük şehirlerimizin cadde ve sokaklarının güvenliği artık, bu işi sağlamakla görevli polis teşkilatının ilgi alanının dışına çıkmış görünmektedir. Özellikle büyük şehirlerimizin cadde ve sokaklarının güvenliği artık büyük ölçüde Allah'a emanettir... En ufak bir sokak gösterisinde, en ufak bir "basın açıklaması"nda hemen o an (ve çok sayıda) olay yerine "intikal" edebilen emniyet kuvvetleri ile şehirlerin normal-gündelik güvenliği söz konusu olduğunda karşılaşabilmek artık imkansızdır. Şehir hayatında giderek her kurumun kapısında bacasında karşımıza çikan "özel güvenlik görevlileri"nin varlığı da -hiç şüphesiz- bu kayıtsızlığın, daha doğrusu bu "görev-yetki devrinin" bir sonucudur. Bankan ya da göze dokunur bir işyerin mi var, o halde hemen kafi sayıda "özel güvenlikçi" istihdam et... Şehirde "güvenlikli" bir sitede mi yaşıyorsun, o halde güvenliğini bu iş için tutulmuş elemanlara emanet et... Bu gidişle sokaklarımızın güvenliğinden sorumlu "özel güvenlik görevlileri"nin giderek artan sayıda işbaşı yapmaları yakındır.

Hatırlayın, birkaç gün önce TRT kameramanı Serdar Arslanoğlu (32) Adana'da nasıl öldürüldü. Yolunu kesen kapkaçcıların saldırısına uğrayan Arslanoğlu canını kurtarmak için kendisini "güvenlikli" Damla Sitesi'ne atınca, sitenin özel güvenlikçilerinin ellerinde can verdi. İnsan ancak bu kadar canavarlaşabilir... Ölene kadar sopalarla dövülen ve bıçaklanan Arslanoğlu'nun cesedi bir elektrik direğinin altına bırakılmış... Kafatası kırılıncaya kadar süren bir dayak söz konusu...

Söyler misiniz, "hırsız" sandıkları bir genci öldürene kadar dövebilen bu güvenlikçilerin "kimlikleri" nedir? "Alt"ı ya da "üst"ü farketmez, "kimlikleri" nedir?

İşte alın size "güvenlikli bir site"nin güvenliğini sağlamakla görevli güvenlik görevlileri... Polise ancak can vermekte olan Arslanoğu'nu hastaneye kaldırmak görevi düşüyor...

Çünkü şehirlerimizin cadde ve sokaklarının güvenliği önce Allah'a sonra "özel güvenlikçilere" emanet... Buralardan (çok eskiden olduğu gibi) varlığıyla en başta caydırıcı bir rol oynayan polisin muntazam aralıklarla arada bir geçmesi -devriyesi- filan artık söz konusu değil.

Güvenlik kuvvetlerinin bu şekilde ortadan kaybolmasının vardır muhakkak bir açıklaması. Yeterli sayıda polis mi yoktur, işleri çok mu yoğundur, bilemem. Bildiğimiz tek şey, İstiklal Caddesi bir uçtan öbün uca katedildiğinde bile devriye gezen üniformalı iki polisle karşılaşma ihtimalinin sıfıra yakın olduğudur.

Haaa bilemem, metrekareye on kişinin düştüğü bu caddede belki de görevli pek çok "sivil" vardır. Ama bu aynı şey midir? Bir şehrin güvenliği herşeyden önce (üniformalı polisler aracılığıyla) "caydırıcılık" düşünülerek mi sağlanır, yoksa olan biten vak'lara "siviller" vasıtasıyla el koymak yoluyla mı?

Peki bu sorun nasıl çözülür ve şehirlilerin şehirlerinde gezip dolaşırken "güvende" olduklarının bir delili olan üniformalı devriyelerle karşılaşmaları nasıl sağlanır?

Bana göre bu işin çözümü de idarede uygulanması gereken "ademi merkeziyetçilik"ten geçmektedir. Dolayısıyla, bir takım özel hizmetleri yerine getirenler dışında kalan ve şehrin güvenliğinden sorumlu olarak "ortada", yani "görünür" olmak zorunda olan güvenlik elamanlarının vakit geçirmeden yerel yönetimlerin emrine verilmesi kaçınılmazdır. Böylece şehirlerin cadde ve sokak güvenliği çok daha akılcı ve etkili bir biçimde sağlanabilecektir. Önerime katılıyor musunuz bilemem... Ama unutmayın ki "şehir bir bütündür" ve tabii olarak şehrin yönetimi de (suyundan güvenliğine) bir bütünlük arzetmelidir.

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi