T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
R Ö P O R T A J 20 ARALIK 2005 SALI
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Hal bu ki
Fadime ÖZKAN

Sivil Türkiye AB için ÇOK ÖNEMLİ

FOTOĞRAF: FERHAT ULUDAĞLAR Alman Yeşiller Partisinin Avrupa Parlamentosu'ndaki Türk asıllı milletvekili Cem Özdemir, Türkiye'nin Avrupa için taşıdığı önemi anlattı.

Alman Yeşiller Partisi'nin Avrupa Parlamentosu'ndaki Türk kökenli milletvekili Cem Özdemir, Türk kamuoyunun yakından tanıdığı bir isim. Orhan Pamuk davasını takip etmek için İstanbul'a gelen ve adliye önündeki kargaşada tartaklanan Özdemir, ifade özgürlüğünün AB ile müzakere sürecine giren Türkiye'de bir an önce yerleşmesi gerektiğine inanıyor.

1965 yılında Almanya'da bir işçi ailesinin çocuğu olarak dünyaya gelen Cem Özdemir, sosyal pedagoji eğitimi aldı. 1981'de Yeşiller Partisi'ne girdi, göçmen ve mülteci politikasıyla ilgilendi. 1994'te, 29 yaşında, Federal Meclis'e giren anne-babası Türk ilk milletvekili oldu.

Özdemir'ın hızlı ve parlak siyasi kariyeri 2002'de sekteye uğradı. Statüsünün getirdiği imkanları suistimal ettiği ortaya çıkınca, başkaları da benzer durumda olmasına rağmen istifa etti. Bu, ona 'siyasi itibar' olarak geri döndü ve Haziran 2004'de Almanya'dan Avrupa Parlamentosu milletvekiliğine seçildi.

Kültürler ve dinlerarası diyalogdan yana bir Avrupa'yı savunan, Arjantin asıllı Pia Castro ile evli olan Cem Özdemir, şimdilerde çok mutlu. Çünkü iki ay önce doğan kızı ile hayatının yenilendiğini düşünüyor.

Orhan Pamuk davası Türkiye-AB ilişkileri açısından ne anlama geliyor?

Davanın açılmış olması da, dava günü adliye önünde yaşananlar da Avrupalılarda 'acaba Türkiye değişmedi mi, hâlâ o 20-30 yıl önceki Türkiye mi' şüphesi uyandırdı. İnsanların düşüncelerinden dolayı cezalandırıldığı bir ülke olmamalı Türkiye. Üstelik bu dava, Türkiye'nin AB'ne girişine karşı olanların işine yarıyor. Hükümeti zora sokmak için kullanılıyor.

Davanın görülmemesi en azından ertelenmesi olumlu bir gelişme mi?

Ben bu davanın düşeceği kanaatindeyim.

CEMİL ÇİÇEK DOĞRU SÖYLÜYOR

Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in davanın gündeme gelişiyle ilgili olarak medyayı suçlamasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Cemil Çiçek doğru bir şey söyledi aslında. Orhan Pamuk'un İsviçre gazetesine verdiği demeç Türk basınına yansıdığında çok çirkin yazılar yazıldı, manşetler atıldı. Daha sonra aynı gazeteler aksi istikamette yayınlar yaptılar. Benzer bir şeyi ben de yaşadım. Milletvekili seçildiğimde basında bayram havası estirenler, eleştiri içeren görüşlerimden dolayı yerden yere vurdular beni.

Orhan Pamuk'a verdiğiniz destek sadece ona mı yoksa Türkiye'de ifade özgürlüğünün gelişmesine mi?

Sırada Hrant Dink, Murat Belge, Hasan Saltık ve Ferhat Tunç davaları var. Biz bu davalarda da desteğimizi gösterecegiz ifade özgürlügü kısıtlananlara. Bu ülkede bir politikacı şiir okudu, bir yazar bir cümle sarfetti, bir prodüktör Kürtçe albüme imza attı diye yargılanmamalı artık.

Türkiye'nin son yıllarda gösterdiği perfor-mansın; haklar, özgürlükler ve demokratikleşme alanında gerçekleştirdiği reformların sadece bu dava üzerinden değerlendirilmesini haklı ve yerinde buluyor musunuz?

Bu davanın bu kadar dikkat çekmesinin nedeni, Türkiye'de son yıllarda yaşanan gelişme-lere rağmen, tüm dünyada tanınan, romanları pek çok dile çevrilmiş bir yazarın düşüncelerin-den dolayı hapis cezası istemiyle yargılanıyor olması. Dolayısıyla bu da normal bir tepki.

AK PARTİ SOLUN YAPMASI GEREKENLERİ YAPIYOR

Demokratikleşme, insan hak ve özgürlükleri, gelir eşitliği dünyada solun davasıdır. Mevcut durumda Türkiye'de bu davayı AK Parti hükümeti götürüyor. Bu durum, Türkiye'yi AB'ye taşıyan partinin AK Parti olması sizin için, Avrupa için şaşırtıcı mı?

Türkiye'deki sağ-sol klişeleri, Avrupa'dan çok farklı. Hatta tam tersi. CHP statükoyu savunuyor. Avrupa standartlarına göre sol politika değil bu. AK Parti, solun yapması gerekenleri yapıyor. Türkiye'yi kararlılıkla AB'ye taşıyacak olan partiye destek vermemiz normal. Bu ister CHP olsun, ister AKP. Ayrıca AB meselesi sadece elitlerin, siyasi partilerin meselesi değil, bunu halk istiyor.

AK Parti hükümetini AB hedefinde samimi ve gayretli buluyor musunuz?

Ana hatlarıyla bakıldığında hükümet AB yolunda başarılı ve cesur bir performans sergiledi. Detay sayılabilecek ama yine de önemli hususlarda kimi yanlışlar yaptılar. Orhan Pamuk davasında örneğin. Dava açılmış olsa bile, dava görülmeden önce Türk ve dünya kamuoyunu bilgilendirip, Avrupa'dan gelen parlamenterlerle görüşerek "Türk yargısı bağımsızdır, müdahale edemeyiz. Biz davanın sağlıklı bir şekilde görülmesini sağlayacağız. Herkesin can güvenliğini temin edeceğiz" diyebilselerdi keşke.

TÜRKİYE'Yİ EN ÇOK KIBRIS ZORLAR

Türkiye, Avrupa için nasıl bir anlam taşıyor?

Türkiye'de Avrupa standartlarında şeffaf bir demokrasinin yerleşmesi, ekonominin gelişmesi Avrupa için çok önemli. Sivil bir Türkiye, doğusundaki istikrarsız bölgeyi mıknatıs gibi çekecek. Türkiye böylece jeostratejistlerin kendisine biçtiği rolü yerine getirebilir. Bu yönde gelişmeler yaşanıyor zaten. Asker ve bürokratların seçilmişler üzerindeki baskısı giderek zayıflıyor.

Eğer müzakereler sonucunda beklenen olmaz ve Avrupa Türkiye'yi içine almazsa; Avrupa ne kaybeder, Türkiye ne kaybeder, dünya ne kaybeder?

Bunun olacağını sanmıyorum. Ama eğer olursa Avrupa Ortadoğu, Arap yarımadası, Kafkasya ve Türk cumhuriyetleriyle olan bağını yitirecek, çok önemli bir ortağını kaybedecektir. Ve buna da en fazla Arap ülkelerindeki diktatör rejimler sevinecektir. Türkiye, halkı müslüman bir ülkenin de demokrat olabileceğini dünyaya gösterdi çünkü. Başbakan Erdoğan'ın çok önemli bir sözü var: 'Bu iş olmazsa Kopenhag Kriterlerinin adını Ankara Kriterleri koyar, yolumuza devam ederiz' diye. Bu bakış açısı hedefi gösteriyor zaten. Çalkantılı Ortadoğu'da istikrarlı bir çizgi tutturan Türkiye, tüm dünya için çok önemli.

Mevcut durumda Türkiye'nin AB üyeliğini en fazla zorlayacak sorunu ne?

Kıbrıs. Bu konu AB içinde Türkiye'ye karşı olan çevrelerce de kullanılıyor. Türkiye, sayın Denktaş'ın çizgisinden ötürü çok şey kaybetti Kıbrıs'ta ama ben çözüm konusunda umutluyum.

Herkes heyecandan titrerken ben soğukkanlıydım

Hızlı ve parlak bir siyasi kariyere sahipken 2002 yazında bir tökezleme yaşadınız. Yaşadıklarınız size ne öğretti?

Azınlıktan gelenler için farklı ölçüler olduğunu, daha dikkatli olmak zorunda olduğumu öğrendim. Hele bir de bir şeyleri eleştiriyorsanız. Başkalarının yaptığı bir hata, sizde bambaşka yorumlanabiliyor. Hırant Dink ile dertleşir, bunları konuşuruz. O burada, ben Almanya'da yaşıyorum aynı sorunu. Almanya'daki Müslüman kökenlilerle, Türkiye'deki Ermeni kökenliler birbirini çok iyi anlar o yüzden.

Nasıl girdiniz siyasete?

Almanya'da Türkiye'deki gibi olsaydı hiçbir zaman milletvekili olamazdım. Zengin bir aileden değil, işçi ailesinden üstelik azınlıktan gelen birisiyim. Başta partiye çok fazla oy getirebilecek kapasitede de değildim. Bölgemdeki insanlar sevdiler, desteklediler beni.

Siyaset yapıyor olmasaydınız şimdi ne yapıyor olurdunuz?

Mesleğimi yapıyor olurdum herhalde. Mesleğim sosyal pedagogluk ve eğitmenlik. Çocuklarla çalışmak bana her zaman zevk verdi. En büyük hayallerimden biri bir çocuk kitabı yazmak.

Sosyal pedagoji eğitiminin siyasette de faydası oldu mu size?

Kesinlikle büyük faydası oldu. Mesela, Orhan Pamuk davasının yapıldığı günkü olaylarda da herkes heyecanlanıp titrerken ben bu sayede gayet soğukkanlı davrandım. Orada bağırıp çağıranlar aile sevgisini yaşamamış belki de, çocukluğunda dayak yemiş olan insanlar. Bu ülkede çözülmemiş travma yaşayan çok fazla mağdur insan var. Bunlar sadece yasalarla çözülemeyecek olaylar. Bunu düşünmek gerek.

Heyecanlıyım çünkü kız babası oldum

Çok heyecanlı görünüyorsunuz...

Ah evet, iki ay önce baba oldum çünkü. Kızımızın adı Mia Raşa. Mia'yı eşim istedi, Arjantince 'benden' anlamında. Raşa'yı da ben istedim. Abhazaca 'doğru' demek.

Mia Raşa ile ne değişti hayatınızda?

Baba-kız ilişkisinin çok özel olduğunu, çok mutlu olmam gerektiğini öğrendim. Hayatta en güzel şey başka bir insana hayat verebilmek.

MİLLİYETÇİLERİ AFFETMEM ASLA!

Gelecek planınız ne?

Yakın gelecekte kızımı görmek için Pazartesi günü (dün) Arjantin'e gitmek. Onlar anne kız Arjantin'deler. Ne kadar mutlular! Ben önceden gidecektim, ama Orhan Pamuk davasından ötürü geciktim. Bu yüzden de çok kızgınım milliyetçilere. Beni kızımı görmekten uzak tuttular çünkü! Asla affetmem onları.

BEBEK BAKIMINI İYİ BİLİRİM

Bebek bakımında yardımcı oluyor musunuz eşinize?

Olmaz olur muyum? Birkaç hafta gitmedim Meclise. Sordum 'Meclis'te resmi bir baba tatili var mı' diye. Yok, dediler. Ben de 'kusura bakmayın ben yokum o zaman' dedim. Bebeklerin altını değiştirmeyi, beslemeyi, yıkamayı falan iyi bilirim.

ALMAN VATANDAŞIYIM AVRUPALIYIM VE TÜRKÜM

Kendinizi nasıl tanımlıyorsunuz? Türk müsünüz, Alman mı? Öncelik sıralamanız var mı?

Bu bir alt kimlik üst kimlik meselesi. Ben Alman vatandaşıyım. Avrupalıyım. Aynı zamanda Türk kökenliyim. Biraz da Çerkezlik var. Eşim Arjantinli. Onun da kökeninde İtalyanlık var. Ben Müslümanım o Katolik. O benim dinime saygılı, ben de onun dinine. Hiçbir sorun yaşamıyoruz.

KIZIM VAFTİZ DE EDİLDİ KULAĞINA EZAN DA OKUNDU

Farklı dinlere mensup kişilerin evliliklerinde sorun genelde çocukları yetiştirirken çıkar.

Bunun olmaması için şöyle bir formül geliştirdik biz. Çocuk dinini kendisi seçsin, o özgürlüğe sahip olsun istiyoruz. Eşim kızımızın vaftiz olmasını istedi, ben de isminin kulağına ezan okunarak konulmasını. Ve ikisini de uyguladık.

Çocuktum ve işim maceraydı

Türkiye'deki akrabalarınızla görüşüyor musunuz?

Evet ama eskisi kadar sık değil. En fazla altı hafta kaldım ben Türkiye'de. Çok güzel anlar yaşadım. O zamanlar köy hayatı çok farklıydı. Çocuktum ve işim maceraydı. Turhal'da bir Çerkez köyü. Cereyan yok, yol yok. Su çeşmeden. Su taşımak benim için bir zevkti ama o suyu her gün taşımak zorunda olan zavallı kadınlar için şüphesiz sert bir yaşamdı. Aklımda o kaldı hep.

Türkiye'de doğup büyüseydiniz, nasıl bir hayatınız olurdu?

Hiç düşünmedim ki, bilmiyorum. Ama ya toplu taşıma sistemleri ya da yeni enerji konusunda bir şeyler yapardım. Çevre konusunda bu ülkede yapılacak çok iş var.


Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi