|
T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
| S P O R | 21 ARALIK 2005 ÇARŞAMBA | ||
|
|
Kulüpler Birliği’nin eski, Gençlerbirliği’nin ise halihazırdaki başkanı İlhan Cavcav yine ortalığı karıştıracak bir açıklama yaptı. Laf şu: “FB yönetimini Türkiye Cumhuriyeti içinde farklı bir Cumhuriyet kurma peşinde olan PKK gibi faaliyet gösteren bir örgüte benzetiyorum...” Hastalık da işte bu... Futbolu spor olmaktan çıkaran, futbol dünyasındaki simgeleri savaş, terör, “vatan, millet, Sakarya” üzerinden ucuz, keyfi bir faydacılığın aleti haline getiren yaklaşım işte budur. İşine gelen herkesin, siyasi meselelerle vatan, milletle uzaktan yakından ilgili bir faaliyet içinde bulunmayanların, milliyetçiliği, devlet bütünlüğünü, etnik yapıyı dillerine pelesenk edip, kendi çıkarlarına çevirmeleri spor dünyasına bu yolla, bu düzeyde sirayet etmeye başlamışsa işimiz zor demektir. Cavcav demiş ki: “Biz vatan olarak biriz. Türk’ü de olsa Kürt’ü de olsa Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşıdır. Bir bütünleşme içinde olmamız lazım...” İyi güzel de bunların futbolla, F.Bahçe’yle ilgisi ne? Bu nasıl bir benzetme ve hangi amaçla yapılmış bir benzetme? Fenerbahçe haksız imkan elde ediyorsa, korunup kollanıyorsa, böyle düşünülüyor, buna inanılıyorsa, bununla mücadele zemini de farklıdır, mücadele dili de... Spor kültürü böyle gelişir... Öbür türlü ise bu kültür Cavcav’a döner... Antrenör tokatlayan adamların, örneğin Cavcav’ın ego ve çıkarlarının ucuz aracı olur... Futbol Federasyonu’nun asıl bu tür ucuzluklara müsaade etmemesi, bu üslubu ve benzer konuşmaları ağır şekilde cezalandırması gerekir... Kimi ilke, değer ve tutumları ahlak sınırlarını zorlayan bir şekilde kendi faydasına alet etme, siyasileşme ve kutuplaşma daveti yapma, sporun ve futbolun verdiği meşruiyetin koruması altında olamaz... Tek adamlığı inanılmaz seviyeye çıkaran Cavcav’ın emekli olma zamanı çoktan gelip geçmişe benziyor... Unutmamak gerek, spor kültürü bir ülke kültürün temelini oluşturur. O bir efsaneydi: TİGANA
Mali’den Fransa’ya ailesiyle birlikte 3 yaşında geldi. Marsilya’da büyüdü. Futbola Caillols kulübünde başladı. Teknik ve usta bir orta saha oyuncusuydu. Sırasıyla Toulon, Lyon ve Bordeaux takımlarında oynadı. 80’li yıllarda Fransız milli takımında Platini, Giresse ve Fernandez’le birlikte orta sahadaki büyülü kare olarak anıldılar. 1984’de Avrupa Şampiyonu, 1984 ve 1986’da dünya üçüncüsü oldular. Futbolu 1991’de bıraktı. Lyon’a hoca oldu. Ardından Monaco’ya... 1997’de Monaco ile Fransa şampiyonluğunu kazandı. Sonra İngiltere’de Fulham’ı çalıştırdı, bu takımı 2. ligden 1. lige çıkardı. Tigana’lı Fransız Milli Takımı, tadına doyulmaz bir hücüm futbolu sergilerdi. 3-4-1-2 (ya 3-5-2) düzenini dünyaya tanıtan, orta sahada pres ve hücum futbolunun biraradalığını mümkün kılan onlardı. Hatta Brezilya’nın 1982 dünya kupasında yeni bir yüzle, mücadeleci orta saha anlayışıyla tekrar sahneye çıkışı onların açtığı çığır sayesinde oldu... Tigana böyle bir futbol geçmişine sahip. O bir sistem çocuğu... Onun kuşağı futbolcu olarak 1980’lere, teknik direktör olarak 1990’lı yıllara damga vurdu. Avupa futbolunun efendileri oldular. Bugün ise Platini’yle, Beckenbauer’le dünya futbolunun yöneticisi durumundalar. Beşiktaş doğru adamı getirdi takımın başına... Ama yanlış zamanda getirdi... Omurgası çökmüş, kaliteli futbolcu sayısı sınırlı, takımın moral çöküntüsü yaşadığı bir anda... Sabrederlerse kazanırlar... Mücadeleci ve ilkeli kişiliğiyle, futbolu sistem içinden okuma, sistem kurma gücüyle Tigana bu takımın omurgasını baştan kurup, yeni bir Beşiktaş yaratabilecek bir adamdır. Yeter ki Beşiktaş yönetimi içi kapalı dünyasından sıyrılıp uzun vadeli bir profesyonelleşme için ağırlığını koysun... Tribünler ve gruplarla futbol takımı yönetme çağının geride kaldığını anlasın... Nuri Albayrak
FB ile İstanbul’da 2-2 berabere kaldığı zaman, “yeni hocası ve sakatlıklarını atlatan usta oyuncularıyla Trabzonspor bu lige her zaman kalite katar ve katacaktır” demiştim... Karadeniz ekibinin Beşiktaş’ı İstanbul’da yenmesi bu görüşümü teyit etti. Yattara, Fatih, Gökdeniz, Szymkowiak, Lee, Erdinç gibi üst düzey futbolcularıyla çok iyi omurgası var Trabzon- spor’un... İki-üç ilaveyle bu takım Anadolu’nun bayrağını taşımaya ve İstanbul prensliklerine meydan okumaya aday tek takımdır. Geçtiğimiz hafta önemli bir hadise daha yaşadı bordo-mavililer... Nuri Albayrak yarıya yakın bir oy farkıyla bir umut beklentisi ve heyecan dalgasıyla başkan seçildi. Albayrak’la futbol dünyasına yeni bir aktör daha girdi. Heyecan ve iyi yönetim Albayrak’ı ve Trabzonspor’u başarıya taşıyacaktır. Nitekim bunun tüm emareleri şimdiden ortada... Yeni star Semih
Buralı ve bu ülkede yetişmiş bir futbocunun başarısı taraflı tarafsız herkesi mutlu ediyor. Bunun son örneği Fenerbahçeli Semih. Bir maçta attığı 4 golle bir anda öne çıktı. Futbol tekniği, topa her yerden vurma kalibiyeti, fırsatçılığı ve yer tutma içgüdüsüyle Semih zaten iyi bir futbolcuydu. Umarız benim de içimin hiç ısınmadığı Nobre’nin forması ona artık teslim edilir.
|
| ||||||||||||||
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Kültür |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
| Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |