|
T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
| Y A Z A R L A R | 21 ARALIK 2005 ÇARŞAMBA | ||
|
|
Hasan Cemal ve Cumhuriyet tartışmasını hayırlısıyla geride bıraktık... Çok şükür Orhan Pamuk meselesini de hallettik... Bazı arkadaşlarımız, bu iki ciddi sorunsal arasından "İclal ile Tuna" konusuna yeniden "girer gibi" yaptılar ama, kahramanlarımız susma haklarını kullandıkları için buradan da ekmek çıkmadı. Bu haftanın konusu, Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu Eşbaşkanı Joost Lagendijk'in Türk ordusu ve resmî Türk muhalefeti hakkında demiş bulundukları... Ne demişti Lagendijk? Başlıklar halinde aktarıyorum: "Türk Silahlı Kuvvetleri PKK ile çatışmayı seviyor, çünkü gücünü buradan alıyor. Hükümet, Kürtlerle bir diyalog zemini kurdu ama PKK ve Türk ordusu buna uygun davranmadı. Ordu, gizli servisin bir bölümü ve muhalefet, AB konusunda hükümete yardımcı olmuyor. Kürt kökenli belediye başkanları açıkça PKK terörünü kınamıyor ve bu durum da barış çabalarını sabote ediyor. Türkiye başörtüsü sorununu çözmelidir." Bu açıklamaya ilk tepki, sürpriz bir şekilde, CHP'den geldi. Niçin "sürpriz bir şekilde" diyorum? Lagendijk çünkü, muhalefet partilerinin de şekvacı olması lazım gelen konularda açıklama yapmıştı ve ortaya serilen düşünceler, hükümeti destekliyor görünse de, "icra"yı köşeye sıkıştıracak doneler içeriyordu. Pekala işini bilen bir muhalefet partisi ve hassas bir Onur Öymen, Lagendijk'in söylediklerinden yola çıkarak, hem icra yetkisini kullanan hükümetin "devlet iktidarı" karşısındaki pozisyonunu sorgulayabilir, hem de "siyasal meşruiyet" ve "muktedir olma" konularını tartışmaya açabilirdi. Buradan puan da toplardı. Böyle bir şey olmadı... CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen'e göre, Lagendijk, "yurtiçinde ve dışında Türkiye'ye karşı yıkıcı ve bölücü emeller besleyen çevrelerin etkisi altında" böyle konuşuyordu ve söyledikleri "tam bir hezeyan örneği"ydi. Son günlerin yıldız ismi Cemil Çiçek geri kalır mı? Söylenenleri şiddetle kınayan ve Avrupalı konuklardan Türkiye'nin hassasiyetlerine ve değerlerine saygı bekleyen değerli Adalet Bakanı Cemil Çiçek'e göre de Lagendijk, PKK ile TSK'yı aynı kefeye koyuyordu ve çok ayıp ediyordu. Lagendijk, tamam, kurumlara (örneğin Türk Silahlı Kuvvetleri'ne) karşı ifadelerinde saygısız bir dil kullanmış, "içişlerine müdahale" olarak yorumlanabilecek konulara ceffelkalem girmişti ama, söylediklerinde hiç mi haklılık payı yoktu? Madem "içişlerine müdahale" kabul edilemez bir durumdu, Amerikalı yetkililerin, örneğin canı sıkıldıkça "Türk ordusuna liderlik görevini hatırlatan" Wolfowitz'in söyledikleri, Lagendijk'in söylediklerinden çok daha mı hafifti? Avrupalı parlamenteri menfur bir konumda gösteren siyasilerimiz, neden Wolfowitz'in söylediklerine karşı kurumlarımızı koruma refleksine girmediler? Kaldı ki, Lagendijk'in söyledikleri, bizim yıllardır "tabu" sayıp konuşmadığımız, azıp yanılıp konuşanları da "ihanet" terimleriyle yargıladığımız, ama günün birinde mutlaka konuşacağımız konulardı. Gelgelelim, "söyleten saiklere" değil, her zaman yaptığımız gibi "söyleyene" baktık ve verimli olması beklenebilecek bir tartışmayı daha başlamadan bitirmiş olduk.
|
![]()
| ||||||||||||||||
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
| Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |