|
T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
| Y A Z A R L A R | 21 ARALIK 2005 ÇARŞAMBA | ||
|
|
Yaklaşık 15 yıldan beri seçimden söz açılınca ben hep tercihli sistemi savunmuşumdur. Bu konuda yazdığım yazıların sayısını hatırlamıyorum. Özellikle her seçimde milletvekili listeleri açıklanınca arka sıralarda yer alan adaylar kendilerine haksızlık edildiğini aslında parti teşkilatlarının ve seçmenin kendisini daha çok desteklediğini söyler dururlar. Çoğu kez de arka sıralarda kalan adaylar partilerine küserler, genel merkezlerine ve genel başkanlarına karşı tavır alırlar ve gerçekten tabanları varsa o partiye oy da kaybettirirler. Mevcut seçim sistemi aday belirleme işini genel merkezlere bıraktığı için adaylar seçmenden ziyade genel merkez ve genel başkan nezdinde öne çıkmayı yeğlerler. Beğenmediklerini seçmek zorunda kalan halktan da zaman zaman itiraz sesleri yükselir. Özetle milletvekili olmak ve milletvekili kalmak için işini genel merkezde sağlama almak, siyasetin yerleşik kuralı haline gelmiş bunun doğal sonucu olarak da milletvekili seçmenin sorunlarına kulak vermek yerine genel merkezlerin emirlerine kulak vermeye yönelmiştir.. Parti içi demokrasi genel merkezlerin demokrasi anlayışıyla sınırlı kalmış, partisiyle sorun yaşayanlar da genel merkezlerine bu cepheden saldırmayı tercih etmişlerdir.. Ben AK parti programında yer alan ön seçim, tercih ve dar bölge tespitlerinden hareketle hazırlanacak yeni yasaya katkıda bulunmak amacıyla, milletvekili seçildikten sonra 2003 yılı Ekim ayında bir teklif hazırlayarak milletvekili adaylarının tespitinde önseçimsiz tercihli sistemi esas alan bir kanun değişikliğini parti disiplini gereği AK Parti TBMM Grup Başkanlığına verdim. Grup ilgili bakanlıklardan aldığı görüşü bana gönderdi bu görüşler doğrultusunda teklifte gereken değişikliği yaptıktan sonra 2004 Mayıs'ında tekrar grup başkanlığına gönderdim. O tarihten beri de teklif grupta bekliyordu. İç tüzük gereği teklifi genel kurula indirme hakkım olmasına rağmen parti disiplinini bozmamak için kararı gruba bıraktım. Grubun desteklemediği bir teklifi genel kurula indirmeyi düşünmedim. Geçen hafta sonu bir cenaze sebebiyle İstanbul'daydım mecliste görev yapan gazeteci arkadaşlar arayarak parti grubunun teklifimi genel kurula sevk ettiğini söylediler ve görüş talep ettiler. Ankara'ya döndüğümde parti grubunun teklifimi genel kurula sevk ettiğine dair bilgi notunun da büroma ulaştığını gördüm. Dünkü gazetelerde çıkan "seçim yasası değişiyor" haberinin seyri bundan ibaret. Teklifi imzaya açtığımda 49 arkadaştan imza almışım. Grubun teklifi meclise sev etmesi benim için de sürpriz oldu. Benim teklifim sadece 2820 Sayılı siyasi Partiler Yasasının 37.maddesi ve 2839 sayılı Milletvekili Seçimi kanununun 26, 28,32 ve 35'inci maddelerindeki milletvekili aday tespit ve seçimiyle ilgilidir. Sadece seçmene adaylar arasında tercih hakkı tanımaktadır. Oysa hem seçim kanunu hem de siyasi partiler kanunu köklü ve kapsamlı bir değişikliğe muhtaçtır. Benim şahsi kanaatim yasalardaki kapsamlı değişiklikten yanadır. Benim bu teklifim yeterli olmayacağı için bu şekilde yasalaşmasından yana değilim. Diğer kapsamlı değişiklikle birlikte meclise sevk edilmesinin daha uygun ve yararlı olacağını düşünüyorum.. Gazeteler bu tekliften yola çıkarak erken seçim haberleri yaptılar. Oysa bu teklif geçen hafta hazırlanıp verilmiş bir teklif değildir. İki sene önce hazırlanmış bir tekliftir.. Bu kadar güçlü bir gruba sahip olan hiçbir parti erken seçimi düşünmek bir yana aklının ucundan bile geçirmez. Bu dönemde anayasanın tanıdığı 5 sene nasıl dolduruluyor Türkiye ilk kez ona da şahit olacak. Öncekiler 5 seneyi dolduramadı diye bu dönem de doldurulmaz yaklaşımı yanlıştır. Malum, sui (kötü) misal emsal olmaz.
|
![]()
| ||||||||||||||
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
| Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |