|
T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
| Y A Z A R L A R | 21 ARALIK 2005 ÇARŞAMBA | ||
|
|
Bence moda, bireylerin kısa ve orta dönemli ortak beğenilerini, yoğunlaşan ortak tercihleri doğrultusunda biçimleyen düşünce ve davranış tayfı oluşturmaktır. Günlük hayatımız, bazen açılım kazanabilmek için moda tarzında kavramları keşfedip kullanmayı gerektiriyor. İşte 'yaşam kalitesi' böyle bir kavram olarak algılanabilir. Kanımca bu, bireylerin özlem duyduğu çalışma, üretim, tüketim, sağlık, dinlenme vb yaşam alanlarındaki kaliteyi yakalayabilmeleriyle bağıntılı bir kavramlaştırma. Çeşitli felsefi ve dini düşüncelerin ana hedefi de bence 'yaşam kalitesi'nin yükseltilmesi.. Konuyu biraz açımlayabilmek için, 'dünya ve ahiret mutluluğu' düşüncesiyle 'cennete ulaşma' özlemlerinin tümü, 'yaşam kalitesi' kavramıyla bağıntılandırılabilir. Cennet, elbette soyut bir ahiret -öbür dünya- düşüncesi değil; dünyadaki günlük yaşamımızla, hatta bu yaşamın tüm kılcal yapılarıyla doğrudan irtibatlı bir öbür dünya -ahiret- kurumu. Bu bağlamda günlük ibadetlerimiz de günlük yaşamımızın bir parçası olarak yaşam kalitemizin yükseltilmesinin bir gerekliliği. Ve huşu ile ibadet, yüksek yaşam kalitesinin şaşmaz bir göstergesi. Diğer bir deyişle dengeli bir günlük yaşam olmadan ahirete de iyi hazırlanamıyoruz. Öyleyse 'yaşam kalitesi'nin yükseltilmesi, vazgeçilmez bir zaruret. Ve bu çabanın başında sağlık bilinci ve sağlık sorunlarının çözümlenmesi geliyor. Çünkü sağlık herşeyin başı. Öyleyse 'sağlık' nedir? Dünya Sağlık Örgütü, "sağlık" kavramına bakışını değiştirmiştir. Bu nedenle "yaşam kalitesi" ve "yeti yitimi" kavramlarına karşı ilgi, son yıllarda oldukça artmıştır. Bu anlamda 'yaşam kalitesi', kişinin içinde yaşadığı sosyokültürel ortamda kendi sağlığını öznel olarak algılayışını tanımlamaktadır. Başkalarının, ailesinin veya sağlık çalışanlarının o kişinin sağlığını nasıl algıladıklarını veya gördüklerini belirtmemektedir. Yeti yitimi ise kişinin hastalıkların oluşturduğu bozulmaların sonucunda, hijyen, kendine bakım, çalışma ve dinlenme, aile ve sosyal ilişkiler gibi günlük yaşamın birçok boyutunda kısıtlılıklar yaşamasıdır. Hastalıklarla boğuşmak yerine, "yaşam kalitesi"ni yakalamak için sağlık bilinçlenmesi sürecine bir an önce girmeyi başarabilmenin düşünce alt yapısını oluşturmayı kendine dert edinmiş bir doktoru tanıyorum. Bu doktor, Doç. Dr. Kemal YEŞİLÇİMEN. Kendisi Siyami Ersek Kalp ve Göğüs Cerrahisi Hastanesi Kardiyoloji Şefi. Sanıyorum bu sıralar, bu alanı da kapsayan bir kitap çalışması yürütüyor. Umarım okuyucularım ve ben, kısa sürede bu kitabı okuma imkanına kavuşuruz. Yaşamının kalitesini sürekli yükselten bireylerden oluşan bir Türkiye için Genel Sağlık Sigortasını da çok iyi esaslarla kurabilmeliyiz. Bu yapılanmada koruyucu hekimlik gibi sağlık bilinçlenmesi kurumlarının iyi işleyişini başarabilmeliyiz.
|
![]()
| ||||||||||||||
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
| Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |