AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y A Z A R L A R
Sahibinin sesi veya taşeron

Küçük bir ülkenin büyük gücü

Yunanistan 12 milyonluk bir ülke. Buna rağmen, Türkiye'nin tekeri önüne öyle bir taş koyuyor ki, bunu bir türlü aşamıyoruz. Birçok kimse, bunun Yunan diplomasisinin başarısından ileri geldiği yorumunu yapmaktadır. Olayların gerçek yüzünü iyi tahlil edersek, Yunan diplomasisinin başarılı olduğunu söylemek gerçeğe uymuyor. Bu gün Kıbrıs'ta Türkiye'nin kazançlarının tamamının temelinde, Yunanlıların beceriksizliği yatmaktadır.

Bu gün pekçok kişi kabul etmektedir ki, Yunanlılar Kıbrıs'ta Zürih ve Londra Anlaşmalarıyla kurulan devleti yaşatsalardı, Kıbrıs'ın tamamına sahip olurlardı. Çünkü Türkler, daha iyi şartlar buldukları için İngiltere'ye göç etmekteydiler.

Gene birçok kimse biliyor ki, Kıbrıs'ta EOKA tedhişi olamasaydı, Türk Mukavemet Teşkilatı kurulmazdı.. Samson darbesi yapılmasaydı, Türkiye adaya müdahale edemezdi. Başka bir ayrıntı olarak, Türkiye Kıbrıs'taki Birinci Barış Harekâtı sonrasında, Cenevre'de yapılan müzakerelerde, yüzde 15 toprağa razı olmuştu. Bunu kabul etmiş olsalardı İkinci Barış Harekâtı yapılamazdı.

Haber alıyoruz ki, AB üyelerinden 23 tanesi Türkiye'nin 3 Ekim'de üyelik müzakerelerine başlamasından yanadır. Durum bu olmakla beraber, Yunanistan ve onun bir uzantısı olan Kıbrıs Rum İdaresi, nasıl oluyor da tek başına diğer 23 üyenin kararlarının uygulanmasını engelliyebiliyor.

Bir yanılgı

Bu durumu Yunan ve Kıbrıs diplomasisinin zaferi olarak gösterenler yanılmaktadırlar. Avrupa Birliği'nin Yunanistan'a verdiği bir rol vardır. Türkiye'nin üyeliğini engellemek için bir taşeronluk görevi... Bizler ona bu görevi veren Fransa, Almanya gibi devletleri gözardı ederek olaya baktığımız için gerçekleri göremiyoruz.

Yunanistan, tarihi borunca Düveli Muazzama'nın taşeronluğunu yapmıştır. Düveli Muazzama, yani Fransa, Almanya ve Avusturya, Osmanlı İmparatorluğu'nu parçalamak için ona bir rol biçmiş ve o da bu rolü çok güzel oynamıştır. Birinci Cihan Harbi sonrasında ona Anadolu'yu işgal görevi verilmiş ve bu rolü oynamaya çalışmıştır. Şimdi de ona verilen görev, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne giden yolda arabasının tekerine taş koymaktır. Yunanistanın bu rolü oynadığını, Başbakan Mesut Yılmaz, Almanya Şansölyesi'ne açıkça söylemekten çekinmemiştir: "Siz Yunanistan'ın arkasında olmasanız onun bizi önlemeye gücü yetmez."

Gerçekleri itiraf edenler

Nitekim Yunanistan Başbakanı Karamanlis dahi, AB'de Türkiye'yi veto etmeyeceklerini söyledikten sonra şu itirafta bulunmuş "Bu güne kadar bizim arkamıza saklananlar ortaya çıksınlar" demiştir. Yunanistan Başbakanı, Lozan Konferansı sırasında kendisini Anadolu'yu işgal etmeye teşvik edenlerden yardım istemiştir. İngiliz delegesi Lord Curzon'un ona verdiği cevap çok çarpıcıdır: "Araya giren bir savaş var. Artık Sevr geride kaldı."

Türk Yunan ilişkilerinde başbakanlarımız zaman zaman bir araya gelerek dostluk gösterilerinde bulunuyorlar. Hatta düğünlerde şahitlik yapıyorlar. Kamuoyu bir ümide kapılıp, iki ülke arasındaki anlaşmazlığın çözüleceğini zannediyor. Bu konuda hem Yunanlılar ve hem de bizler yanılıyoruz. AB'nin büyük güçleri izin vermedikçe biz onlarla dost olamayız. Yani bir müteahhitle olan meselenizi onun taşeronu ile halledemezseniz.

Biz bu gerçeği göremiyoruz. Yunanistan ise, taşeronluk yapmak suretiyle bazı kazançlar elde ettiğini zannetmektedir. Ancak iyi düşünürse, Türkiye ile dost olmanın kendisine sağlayacağı ekonomik ve siyasi çıkarların farkına varması gerekir. Kıbrıs Cumhurbaşkanı Papadopulos'un her konuşmasında biz onun değil "sahibinin sesini" duyuyoruz.

AL SANA BİR KAYA

Eski bir hikâye
Avrupa Konseyi'nde görev yaparken Yunanlılarla sık sık tartışıyorduk. Hürriyet gazetesi muhabiri Zeynel Lüle, onlarla ilişkilerimizin nasıl olduğunu sormuştu. Ona şu hikâyeyi anlatmıştım:

Köylü ve saf görünüşlü bir delikanlı şehre gelmiş. Bir sigara içmek istemiş. Ateşi olmadığı için yoldan geçen bir delikanlıdan ateş istemiş. Şehirli delikanlı hemen cebindeki elektrik fenerini çıkararak ona uzatmış. Bir süre uğraşmışlar. Tabiatıyla sigara yanmamış. Şehirli delikanlı, gittiği kahvede olayı dostlarına şöyle anlatmış:

-Yolda ahmak bir köylü gördüm. Elektrik feneriyle sigarasını yakmak için uğraşıp durdu.

Köyüne dönen delikanlı ise olayı şöyle anlatmış:

-Şehirde ahmak bir gence rastladım. Elektrik feneriyle benim sigaramı yakmaya kalktı. İşi uzattım. Onun pilini bitirdim.

NEREYE DAYARSAN DAYA


3 Ekim 2005
Pazartesi
 
CEVDET AKÇALI


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu
Online İlan

ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi
Dünya
| Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon
Sağlık
| Arşiv | Bilişim | Dizi
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED