AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
K Ü L T Ü R
"olabilmez", olurmuş!..

26 Eylül 2005 tarihli "Pazartesi Notları"nda "olabilmez" olamayacağını söylemiştim.. hemen akabinde Azeri şairlerinden aziz dostum Tevfik Muharremoğlu bir e-mail postasıyle bana bildiriyor ki Azerbaycan dilinde, yani Türkçe'nin Azeri lehçesinde "olabilmez" denirmiş, denmekte imiş.. ister galat eseri bir tezahür, isterse dil kaidesi haline gelmiş bir değişme veya gelişme nümunesi telâkkî edilsin, bu söyleyişin Türkçe'nin bir bölümünde şu anda yaşadığı ve kullanıldığı anlaşılıyor.. Türkiye Türkçesine de yayılırsa tabîi karşılamak gerekir!..

Bu dil denilen nesne şaşılacak, şaşırtacak bir hadisedir.. canlı bir varlık olduğu ve halk arasında nasıl yaşıyorsa öyle olduğu, öyle kabul edilmesi lâzımgeldiği, nasıl da her vesile ile kendini belli ediyor!..

Meselâ, son yıllarda "hayret bişey (birşey)" deyimi aydın dilinde olmasa bile halk dilinde pek sık kullanılan kelime haline gelmiştir.. doğrusunun, "hayret edilecek birşey" olması gerekir.. bir başka örnek, "ithal edilmiş" sıfatının yalnız "ithal" ismi alınıp, meselâ "ithal muz" denmeye başlanmasıdır.. ve bu kullanış da artık dilimize yerleşmiştir.. bu türlü değişme ve gelişmeler; dildeki kelime ve hecelerden bazılarını atarak, hazfederek (kaldırarak) yapılan bir lisan kanununa ait tezahürlerdir.. "kısaltma kanunu" diyebileceğimiz bu hadise, şive ve lehçelerin doğmasına da sebeb teşkil ediyor: yine meselâ "gidiyorum" fiili 4 hecelidir: gi+di+yo+rum.. bu kelime, bazı yerlerde kısaltılarak "gidiyom" şekline, bazı yerlerde de daha kısa "gidyom" "gidyon" hallerine girer.. halkın bir kısmı öyle söylüyor diye bu söyleyiş ve kısaltmaları doğru Türkçe'de, resmi ve edebî Türkçe'de elbetteki kullanamayız.

dilbilgisi ve yazı; aceleyi kaldırmaz!..

Cümleleri ve kelimelerin cümledeki vazifelerini semantik ve gramer kaideleri bakımından tahlil eder, hükme bağlarken acele etmemek gerekir.. bir dikkatsizlik, bir ihmalkârlık, unsurlardan birini hesaba katmamak yahut mukayesede yapılan bir yanlışlık; insanı yanlış neticelere götürebilir.. işin içine bir de uslub zevki karışınca; bana yanlış veya zevksiz gelen bir ibare veya ifade başka bir edibe veya yazara doğru ve sevimli gelebilir.. prensip olarak iki sâhada acele etmemek, kitaba lugata müracaat etmeden konuşmamak lâzımdır: birisi gramer yani dilbilgisi uygulama ve incelemelerinde, diğeri de kelime, tabir ve terimlerin mânâlarına dair soruları cevaplandırırken.. zan ve tahmin üzerine fikir yürütmek insanı daima yanıltabilir.. bildiğime inansam bile kitaba veya sözlüğe bir bakmalıyım; ondan sonra konuşmalıyım..

Kendine güvenmek insanı daima yanıltabilir.. günlük gazetelerde hergün yazan popüler kalemlerin fıkralarında birçok mısra ve beyit yanlışlığına rastlıyoruz.. yazıyı yazdıktan sonra bir kere o mısra ve beyitlerin yahut tarihî kayıtların aslına baksalar hataya düşmeyecekler.. köşe yazarlarına ve kalem efendilerine hatırlatmakta bir mahzur olmasa gerektir!..




17 Ekim 2005
Pazartesi
 
OSMAN AKKUŞAK


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu
Online İlan

ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi
Dünya | Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon
Ramazan | Arşiv | Bilişim | Dizi

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED