|
|
|
Bugünkü Yeni Şafak |
|
|
|
|
|
|
Modernleşme olgusu, Osmanlı'nın son döneminde ortaya çıkan ve Cumhuriyet'le hız kazanan bir sürece dayanır. Modernleşme'den Osmanlı'nın anladığı ile Cumhuriyet'in başında anlaşılan ve bugün bizim anladıklarımız elbette tamamen aynı şey değildir. Ama ortak olan nokta, belli bir gelişim için kurumsal ve zihni bir dönüşümün amaçlanmasıdır. Fransız İhtilali'nin Avrupa'da köklü değişikliklere sebep olduğu yıllarda III. Selim, modernleşmeyi, imparatorluğun temeli olan ordudan başlatıyor ve 1793'te Nizam-ı Cedid denen "yeni düzen"e geçiyordu. II. Mahmut modernleşme sürecini devam ettiren ve aslında Tanzimat Fermanı'nın zeminini hazırlayan kişiydi. Asakir-i Mansure-i Muhammediye ismiyle yeni bir ordu kurup Yeniçeri Ocaklarını kapatan II. Mahmut döneminde ilk Türk gazetesi sayılan Takvim-i Vekayi yayına başlıyordu. İki padişah döneminde de kılık-kıyafetten devlet kurumlarına kadar bir dizi değişikler yapılmıştır. Osmanlı'nın gerileme döneminde başlayan "modernleşme" çabaları İmparatorluğu dağılma ve çöküşten koruma amacını taşıyordu. III. Selim, II. Mahmut ve II. Abdulhamit'in isteyerek veya istemeyerek attığı adımlar bir şekilde "değişim-dönüşüm" mahiyeti taşıyan reformist adımlardı. Cumhuriyet'in kuruluşuyla birlikte görülen "inşa" amaçlı köklü dönüşüm adımları da modernleşmenin ikinci, ama daha güçlü bir dalgasını oluşturuyordu. Menderes ve Özal'la birlikte yaşanan üçüncü dalga demokratikleşme ve liberalleşme üzerinden modernleşmeyi gerçekleştirmeyi amaçlıyordu. Erdoğan'ın AB ile entegrasyon hedefiyle başlattığı ve "sessiz devrim" olarak nitelenen reformist dönüşüm projesi ise modernleşmenin evrensel ölçeğe taşındığı yeni bir dalgasıdır. II. Abdulhamid Meşrutiyet'le anayasallığı, Atatürk Cumhuriyet'le halk yönetimi ve laikliği, Menderes çok partili hayatla siyasal demokratikleşmeyi, Özal serbest piyasa ekonomisiyle liberalleşmeyi getirmiştir. Erdoğan'ın AB'ye katılım sürecindeki reformlarla getirdiği ise evrensel demokratik temel hak ve özgürlüklerin sahici temellere ulaşması ve sivil siyasetin güç kazanmasıdır. Modernleşme projeleri Osmanlı'da "ihya ve koruma"yı, Cumhuriyet'in başında "kurtuluş ve kuruluş"u, Menderes'ten Erdoğan'a geçen sürede ise "gelişim ve kalkınma"yı amaçlayan bir mahiyet taşımıştır. Bu dönem modernleşmenin somut ayaklarını oluşturan "ileri teknoloji", "yüksek eğitim" ve "şehirleşme"nin hız kazandığı yıllardır. Osmanlı'da yaşanan modernleşme, İslam'ı yeniden topluma hakim kılabilmek ve imparatorluğu ayakta tutabilmek için Batı'da ortaya çıkan evrensel fikirlerin ve kurumların karşılıklarını İslam'dan devşirmek amacını taşıyordu. Bu dönemdeki yenileşmenin amacı, mevcudu koruyabilmektir. Cumhuriyet'le birlikte yaşanan modernleşmenin amacı, mevcudu değiştirerek, yeni bir "kurtuluş" ve "kuruluş" gerçekleştirmektir. Üçüncü modernleşme dalgasının amacı ise Cumhuriyet'i çağdaş ve evrensel standartlara kavuşturabilmek için dünyayla entegrasyonu hızlandırmak, şekilsellikle zayıf kalan yapının özünü güçlendirmektir. Bu süreçte yapılmak istenen lafta kalan değişimi sahici temellere oturtmaktır. Erdoğan'ın buna kattığı ise yerli ve yerel özellikleri koruyarak dünyayla bütünleşmeye çalışmaktır ki, bu aynı zamanda sağ ile solun modernleşmeden anladıklarının farklılığını ortaya koyan bir göstergedir.
|
|
![]() |
Dünya | Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon Ramazan | Arşiv | Bilişim | Dizi |
© ALL RIGHTS RESERVED |