AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y A Z A R L A R
Salak ve asalak: çünkü...

Türkiye'nin serencamını anlatırken "salak" ve "asalak" gibi aslında gündelik hayattaki kullanımda hakaret ifade eden nitelemeleri kullanmam bazı okuyucuları rahatsız edebilir. Ancak, ben bu nitelemeleri hakaret olsun diye değil, analiz yapmak için kullanıyorum.

Yeni bir şey söylemeye çalışıyorum: Türkiye'nin kendi kendini sömürgeleştirerek kendi kendini kendi elleriyle yok etme serüvenini "salak"laşma ve "asalak"laşma nitelemelerinin ve fenomenlerinin çok iyi açıkladığını düşünüyorum.

Türkiye'nin salakça gerekçelerle ve asalakça yöntemlerle kültür ve medeniyet değiştirmeye, yani laikleşerek Batılılaşmaya soyunmasından bu yana, ülkenin omurgası hızla çöküyor, temelleri sarsılıyor: Bu toplumu ayakta tutan değerler çözülüyor, bu toplumun ruhuna sahip çıkacak, bu topluma ruh verecek entelijansiyası yok ediliyor.

Bir millet yok oluyor! Tam da tarihin yeniden yapıldığı bir zaman diliminde tarihin yapımında kilit rol oynayabilecek tarihÎ bir tecrübeye, medeniyet tecrübesine sahip bir millet bu medeniyet tecrübesini kendi elleriyle reddetmeye kalkıştığı için yok oluyor.

Türk televizyonları, gazeteleri, Türkiye'deki laik eğitim sistemi sömürgecilerin keşif kolu gibi hareket ediyorlar. Türk toplumunun ruhunu çalıyorlar. Böylesi bir ülkenin olmayan enteijansiyası her türlü saldırılara karşı azıksız ve hazırlıksız, haritasız ve pusulasız bırakılıyor. Bunu yapan kim? Yine biziz; başkaları değil. Peki bu, salaklık ve asalık değil de ne?

Postmodern sosyal teoride "piçleşme teorisi" (bastardization theory) diye bir şey vardır: Büyük antropolog Levi-Strauss'un yaklaşık 50 yıl öncesinden tüm dünyayı bekleyen en büyük tehlikenin; Edgar Morin'in ise şu ân Avrupa'yı bekleyen en büyük tehlikenin kökeni olduğunu söyledikleri şeydir bu: Kültürlerin melezleşmesi, bütün kültürlerin birbirine karışması ve benze/ş/mesi, aslî özelliklerini yitirmesi, tektipleşmeyi dayatan hâkim söylemler tarafından hadım edilmesi, dolayısıyla piçleştirilmesi.

Şu ân bu "piçleştirme işlemi", İslâm'a ve Müslüman toplumlara da uygulanıyor. Amerika, İslâm'ı Protestanlaştırma projesini adım adım İslâm dünyasına uygulamaya çalışıyor: İslâm'ı sulandırma, omurgasızlaştırma ve ruhunu bitirme projesi bu.

Bir analiz yapıyorum; modernleşme tarihimiz süresince ve sürecinde ortaya çıkan "aydın" figürünün bugün geldiğimiz noktadan geriye doğru gidildiğinde ya salaklık, ya da asalaklık özelliklerine sahip olduğunu görüyoruz, diyorum.

Ayrıca benim yaptığım bu analiz ve ardından geliştirdiğim argüman ve tanımlamalar, şu ân şaşırtıcı, hatta şoke edici geliyor olabilir; ama benim ne şaşırtmak, ne de şoke etmek gibi bir amacım var. Tek amacım ve kaygım; şaşırtıcı, şoke edici bir duruma ve şaşırtıcı ve şoke edici bir figürün varlığına ve marifetlerine dikkat çekmek.

Durum hakikaten berbat. Enteijansiyası yok olmuş; entelijansiyasının beyni, zihni ve ruhu körleşmiş bir ülke burası. Öylesine tuhaf bir ülke ki, kendi entelijansiyasını kendi elleriyle, kendi ruhunu kendi elleriyle yok etmiş! Şimdi de bu nevzuhûr entelijansiya, kendi toplumunu, bu toplumun tarih yapmasını mümkün kılan değerleri, dinamikleri, ruhu, zenginlikleri yok etmeye, talan etmeye, tarumar etmeye soyunmuş durumda. Peki, bu, salaklık ve asalaklık değil de ne?

Bir ülke düşünün: 400 sene sizin küçük bir vilâyetiniz olsun. Sonra gün gelsin, devran dönsün, siz üç kıtanın tarihini yazan bir medeniyetin çocukları olarak o küçücük vilayetinizin bugünkü çocuklarına el açar, avuç açar, ağızlarına bakar hâle gelmiş olun! Evet, Yunanistan'dan sözediyorum. Türkiye'nin AB üyeliği meselesinde yarın bu vilayetimizle nasıl kedi fare oyunu oynayacağımızın tedirgin edici haberinden sözediyorum.

Ve Yabancı Damat dizisinden sözediyorum. Türkleri, şapsal, sarsak, aptal, ilkel, gelişmemiş, salak; Yunanları (Yunanlıları ifadesi yanlış, Yunanları) asil, kültürlü, ileri, gelişmiş, medenî olarak resmeden bir diziden!

Ben tesadüfen bir bölüm seyrettim; müthiş tedrigin oldum. Böyle bir diziden nasıl olur da rahatsızlık duymayız? Nasıl olur da, Yunanistan'da reyting rekorları kırdığından sözeden haberlerden tedirgin olmayız? Bize, bu ülkenin çocukları tarafından bu kadar hakaret eden, Yunanları bu kadar temize çıkaran bir dizi, elbette ki Yunanistan'da reyting rekorları kıracaktı! Hatta Yunanların, bu işe bir anlam veremediklerinden adım gibi eminim. Türklere küfür edecekseniz, hakaret edecekseniz, bunu en iyi, Türklere yaptırmalısınız!

Aslında Geceyarısı Ekspresi'nden daha berbat bir skandal var burada! Orada bu ülkeye hakaret edenler, yabancılardı. Yabancı Damat'ta Türkiye'ye hakaret edenler yabancılar değil, ilkel, şapsal, sarsak Türk, Türkiye, Türkiyeli portresi çizecek ve bunu da göğsünü gere gere dışarıya pazarlayacak kadar yabancılaşmış kişiler.

Ne var bunda demeyin? Sadece şu soruyu sorun: Acaba Yabancı Damat dizisini, aynen, şu hâliyle, hiçbir noktasına dokunmadan Türkler değil de Yunanlar yapmış olsalardı, bizim sömürgecilerin keşif kolu gibi çalışan medyamız ne yapardı acaba? Büyük bir rant getireceğini düşündüğü için ilkel bir şekilde çullanırdı bu işi yapanlara, değil mi?

Peki, şimdi neden bir şey yapmıyor? Aksine göklere çıkarıyor diziyi. Neden? Pusulasız ve haritasız da ondan!

Avrupalıların bir taraftan dünyayı sömürgeleştirirken, öte taraftan birbirlerini kıyasıya boğazladıkları bir zaman diliminde Avrupalılara farklı dinlere, kültürlere, dillere mensup toplulukların nasıl barış, adalet ve hakkaniyet düzeni içinde birlikte yaşatılabileceğini öğreten asîl bir ülkenin, asîl bir medeniyetin çocuklarının içine düştükleri şu bön ve berbat çukura bakar mısınız!


17 Ekim 2005
Pazartesi
 
YUSUF KAPLAN


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu
Online İlan

ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi
Dünya | Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon
Ramazan | Arşiv | Bilişim | Dizi
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED