AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y A Z A R L A R
İslamofaşist..?

Amerikan yönetimi, daha doğrusu Neocon-siyonist ittifakı bugünlerde İslam'ı merkeze alan yeni bir kampanya başlattı. El Kaide'nin Kuzey Afrika'dan Endonezya'ya uzanan coğrafyaya Hilafeti getirmeye çalıştığını, dolayısıyla engellenmesi gerektiğini duyurdu. Ne kadar kutsal bir savaş verdiklerini açıklamaya çalıştı. Müslüman coğrafyaya yönelik saldırganlığını meşrulaştırmaya çalıştı.

Ardından aslında 'İslamofaşitler'e karşı savaş yürüttüklerini duyurdu. ABD politikalarına boyun eğmeyenler İslamcı faşistler olarak tanımlandı. Şer ittifakının öteden beri küresel düzeyde yürüttüğü savaşı kavramsallaştırma sıkıntısı vardı.

Bunu başaramadılar. Terörle savaş, İslamcı terörizm, küresel terör, El Kaide, sonsuz adalet ve daha bir sürü söylem. Ama Soğuk Savaş'ta olduğu gibi, dünyayı peşlerine takacak bir söylem üretemediler, bir kavram bulamadılar, yaptıklarını tanımlayamadılar, insanlığı ikna edemediler. George Bush ve ekibi, bir çok kez yaptıkları açıklamalarda savaşın yıllar alacağını, iyilik ve kötülüğün savaşı olduğunu, medeniyeti kurtarma mücadelesi olduğunu dile getirdi. Ama yine de beklenen etkiyi gösteremedi.

Son buluşları İslamofaşist olmalı. Buna sarıldılar. Her fırsatta dile getirip yaygınlaştırmaya, Müslümanların bir bölümünü bu kavramla tanımlayıp düşman safına itmeye çalışıyorlar. Neo-con tezlerin dini muhafazakarlıktan ziyade ırkçı/faşist tezlerden kaynaklandığını bilmeyen var mı?

Reagan yönetiminin Savunma Bakan Yardımcısı Frank Gaffney Jr. The Washington Times gazetesinde 27 Eylül'de çıkan "İslamcı Türkiye'ye hayır" başlıklı yazısında aynı ithamlar vardı. Bu kişi, "Avrupai değerlerden hızla uzaklaşan" Türkiye'nin, bir "İslamofaşist ülke haline dönüşmekte olduğu"nu, bu nedenle de AB'den uzak tutulması gerektiğini savundu.

Bu yazıdan sonra ABD Başkanı George Bush da tartışmaya katıldı. Türkiye için de "ılımlı İslam ülkesi" diyen Bush, ABD'nin "İslamofaşist tehdit altında olduğu"nu iddia etti.

İslamofaşizm kavramını ilk kez, aynı gazetenin editörü olan ve neo-conları destekleyen Tony Blankley "Batı'nın son şansı: medeniyetler savaşını kazanacak mıyız" başlıklı kitapta kullanılmış. İlk kez kimin kullandığı değil ama son günlerde kavram üzerinden yürütülen kampanya önemli. Washington Times'ın üslendiği rol, Bush'un aynı sözleri tekrarlaması ve son olarak geçenlerde Ankara'da Suriye ve İran pazarlıkları yapan Stephen Hadley'nin açıklamaları, ABD'nin İslam'la yaşadığı sorunun ne kadar derin olduğunu göstermesi açısından ibret verici.

Bakın ne diyor Bush'un Güvenlik Danışmanı Hadley:

"Terörle savaşı İslam'ın ruhunu kurtarmak için yapılıyor. Bu düşünceler savaşında 'Ilımlı İslamcılar'ı, teröristler tarafından ortaya atılan deforme olmuş İslam görüşüne karşı çıkmaları için cesaretlendirmeliyiz. İslam'ın ruhu için ideolojik bir savaş veriliyor. Bu Müslüman dünyanın destek ve bağlılığı için ideolojik bir mücadeledir. Bu mücadeleyi kazanmak, İslamiyet içindeki aşırı seslere doğru meydan okumayı içeriyor. Bu, dünya çapında ses vererek Müslümanların yapması gereken bir meydan okumadır. Teröristlerin çarpıttığı İslam versiyonu ile mücadelede, Irak ve Afganistan'da demokrasi inşa edilmesi 'şiddeti besleyen umutsuzluk için panzehir' sağlayacaktır…" (Radikal 20/10/2005)

Bush'un güvenlik danışmanı bile İslam, Müslümanlar ve İslam dünyası üzerinde bu kadar belirgin ayırımlar, tanımlamalar yapabiliyor. Kimin iyi Müslüman, kimin kötü Müslüman olduğuna dair fetvalar verebiliyor. Müslüman öncülerin ise sesi bile çıkmıyor. Irkçı düşüncelerini maharetle kamufle ettikleri yetmiyormuş gibi, dünyayı kana bulamaları yetmiyormuş gibi, Müslümanları sınıflara ayırıyor, tanımlıyor, mahkum ediyor, cezalandırıyor, ödüllendiriyor…

Bütün güvenlik doktrinlerini medeniyet düşmanlığı ön kabulüyle hazırlayan bu ideolojik çete, Türkiye ve bir çok Müslüman ülkeyi medeniyetler barışı için seferber etti. Temel tezleri hem İslam dünyasının direncini bir daha ayağa kalkamayacak şekilde kırmak hem de "İslam kendi içinde çatışacak" tezini gerçekleştirmek. Bunu Irak'ta başardılar. Şii-Sünni Arap-Kürt çatışması onlarca yıl kontrol edilemeyecek kadar derinleşti. Aynı tezi bütün bölgeye yayacaklar. Sırada Pakistan, Türkiye, Suriye, İran ve Suudi Arabistan var. Etnik çözülmenin, mezhep eksenli çözülmenin yakıcı örneklerini buralarda da göreceğiz.

Hadley, bir güvenlik uzmanı değil sanki Müslüman dünyanın yol göstericisi, öncüsü... Bu coğrafyanın siyasi öncülerinde, aydınlarında, dini liderliklerinde bu suskunluk devam ettiği müddetçe, bu ezik karakter etkili olduğu müddetçe, bu tembellik, sorumsuzluk, atalet, fırsatçılık, aç gözlülük, doyumsuzluk devam ettiği müddetçe Hadley'yi ya da bir başkasını bir gün İstanbul'a Halife bile tayin ederler.

Kim hayır diyecek ki..?


21 Ekim 2005
Cuma
 
İBRAHİM KARAGÜL


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu
Online İlan

ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi
Dünya | Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon
Ramazan | Arşiv | Bilişim | Dizi
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED