|
|
|
Bugünkü Yeni Şafak |
|
|
|
|
|
|
On Ağustos, yani bir ay önce. Yer Musul. Amerikan askerleri sekiz aylık (32 haftalık) hamile bir kadını kurşun yağmuruna tutar. Kurşunlardan bir kısmı karnına isabet eder. Silahını boşaltan ABD askeri ve yanındakiler umursamaz bile, kafalarını çevirip oradan uzaklaşırlar. Kadın, evinin önünde yığılıp kalır, etrafından küçük bir kan göleti oluşur. Ailesi kadını kaldırıp en yakın hastaneye ulaştırmaya çalışır. Musul Cumhuriyet Hastanesi'nin acil servisine gelirler. Doktorlar hemen kadını sezaryene alır. Bütün umutları, ağır yaralı annenin karnındaki sekiz aylık bebeği kurtarmaktır. Korkunç bir manzarayla karşılaşırlar. Annenin karnına isabet eden kurşunlardan biri çocuğun göğsünden girip sırtından çıkmış, sırtını parçalamıştır. Fakir anne, mucize eseri hem kurşunlardan hem de ağır yaralı olarak girdiği sezaryenden sağ kurtulur, ölmez. Ama anneyi kurtaran çocuktur. Doktorlar, karnındaki çocuğun annesi için kalkan görevi gördüğünü ve onu ölümden kurtardığını söylerler. Anne buradan kadın-doğum bölümüne sevkedilir. Çocuğun resimleri internet sitelerinde yayınlanır. Amaç; siyasetin, stratejinin ya da birtakım projelerin ötesinde yaşanan trajediyi anlatmaktır. Iraklı bir bireyin, bir kadının, bir çocuğun yaşadıklarını anlatmaktır. İşgalin, katliamın, aşağılanmanın, vahşetin her Iraklının evinde nasıl hissedildiğini, gaddarlığın, barbarlığın seviyesini göstermektir. Irak halkının içindeki acıyı, yangını dünyaya haykırmaktır. Bir isme bile sahip olmadan ölen, bu dünyaya gelmeden geri dönen çocuk, "en küçük şehid" olarak kaydedilir. Hiç birimiz o resimlere bakamayız, değil mi? Çocuklarımıza göstermeyiz. Gazete ve televizyonlarımızda yayınlamayız. Yanıbaşımızda yaşanan trajediye gözlerimizi, kulaklarımızı kapatırız. Vicdanlarımızla yüzleşmeye bile cesaret edemeyiz. Ama bu Irak halkının kaderi değil sadece. Bu, bu toprakların trajedisi. Hepimizin suskunluğu ile beslenen bir trajedi. Temmuz ayının ikinci haftası. Yer Bağdat. 32 çocuk katledilir. Yaşları beş ile on iki arasında 32 çocuk. ABD işgal otoritesi ve Bağdat'taki kukla yönetim, çocukları direnişçilerin öldürdüğünü açıklar. Felluce'de ve Tel Afer'de katliamlara imza atan Bedir Tugayları ile övünen Abdülaziz el Hekim, direnişçilerin peygamber soyundan gelen çocukları katlettiği yaygarasını koparır. Çünkü çocuklar Şii'dir. Bütün direnişçi gruplar bunu yalanlayan ve saldırıyı kınayan bildiriler yayınlar. Çünkü gerçek çok farklıdır. Çok acıdır. Sabahın sekizidir. Dört hamvy ile bir hummer sokağa girer ve sokağın iki çıkışını kapatır. Ölen 32 çocuktan Hüseyin'in babası anlatıyor: "Hüseyin alalacele eve girdi. Kardeşini alıp (Kardeşi yaralanır) Amerikan askerlerinin yanına koştu. Çünkü askerler çocuklara okul çantaları, şekerler ve pokemon oyunları dağıtıyordu. Sokağın bütün çocukları askerlerin etrafında toplandı. Aynı anda birkaç ABD askeri, onlara yakın bir yerde, daha sonra patlayan mavi bir Kia ile meşguldü. On beş dakika sonra Amerikan askerleri ellerindeki oyuncakları atıp hızla sokaktan ayrıldı. Çocuklar yerdeki oyuncakları kapışıyordu. Askerler çekildikten hemen sonra mavi Kia büyük bir gürültüyle patladı. Hiçbir ABD askeri yaralanmadı bile. Ama ABD işgal yönetimi, bu olayda kendi askerlerinin de öldüğünü açıkladı. ABD askerlerinin sokaktan ayrılmasıyla patlama arasında sadece bir dakikalık zaman vardı…." Yaşları beş ile on iki arasında tam 32 çocuk hayatını kaybetti. Onlarcası da yaralandı…. Felluce'nin, Bağdat'ın, Tel Afer'in.. Her Irak kentinin böyle yüzlerce hikayesi var, duymak istemediğimiz. Türkiye'nin hemen yanı başında günlerdir bombalanıp harabeye çevrilen Tel Afer katliamını "ABD Tel Afer"e saldırdı iddia iddiası" olarak olarak duyuyorsak, gazeteler, televizyonlar böyle duyuruyorsa neyi bilebiliriz ki… Oysa Felluce'de yaşananlar aynen Tel Afer'de tekrarlanıyor. Amerikan ordusu, Irak birlikleri, Kürt kuvvetleri, Bedir Tugayları, Felluce'yi harabeye çevirdiler. Kimyasal silahlar kullandılar, katliamlar yaptılar. Tel Afer'de yine ABD askerleri, Irak birlikleri, Kürt güçleri ve Bedir Tugayları aynı katliamı yapıyor. Yine kimyasal silahlar kullanılıyor, insanlar napalm bombalarıyla yakılıyor. Görgü tanıkları, sokaklarda insanların dışında yüzlerce ölmüş kuş, tavuk ve güvercin gördüğünü söylüyor. Magafonla meyvelerin yenmemesi çağrısı yapılıyor. Neden? Kullanılan zehirli gazlar yüzünden? Bizler neyi duyuyoruz hangi trajediyi ve bunlar gerçekten bizi ilgilendirmiyor mu? Amerikan askeri, Kürt birlikleri ve Bedir Tugayı, hangi kirli amaçla birlikte hareket edip bir seyri yok edebiliyor. Sünni Kürtler ve Şii Bedir Tugayları din kardeşlerini hangi amaç için yok edebiliyor? Kentte direnişçi yok. Kürt yok. Sünni Türkmenler var. Sebep bu mu? Evet, sebep bu. Bir harita değişimi için, nüfus planlaması için, ABD'nin yeni Ortadoğu tasarımı için yapılıyor bunlar… Musullu kadının karnına kurşun sıkan Amerikan askeriyle aynı safta Felluce'de ve Tel Afer'de katliamlara girişenler hangi değeri temsil ediyor? Müslümanlığı mı? Hayır.. Neyin intikamını alıyorlar? Saddam zulmünün mü? Tabiî ki hayır? Tel Afer halkı mı, Türkmenler mi onlara zulmetti? Onlar İslam'ı temsil etmiyor. Onlar adaleti temsil etmiyorlar. İnsanlığı, onuru, ahlaki değerleri… Hiçbir şeyi temsil etmiyorlar. Barbarlığı ve açgözlülüğü temsil ediyorlar sadece. Adı İster Bedir Tugayları olsun, isterse Uhud! Halepçe'nin intikamı böyle mi alınıyor? Kimse Saddam bizi katlederken neredeydiniz demesin: Saddam'ın yerinde onlar olsaydı çok daha büyük vahşetler işleyeceklerdi. Bunu göstermiyorlar mı? Acı çekenler, şimdi acıyı kat kat başkalarına çektiriyor. Bütün saygınlıklarını, bütün acılarını unutturuyor. Onların, Musul'daki sekiz aylık hamile kadını kurşun yağmuruna tutan, karnındaki çocuğu doğmadan öldüren Amerikan askerinden ne farkı var?
|
|
![]() |
Dünya | Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon Sağlık | Arşiv | Bilişim | Dizi |
© ALL RIGHTS RESERVED |