|
|
|
Bugünkü Yeni Şafak |
|
|
|
|
|
|
"Ev"lenme yarışmasının evlere taşıdığı Ata Türk, "Kaynana Semra'nın oğlunun ölümü" olarak manşetleştirildi. Gencin ölümünün sayfalara ve ekranlara düşen izleri, magazine teslim Türkiye'nin, duyarsızlık albümünde yeni bir fasikül sadece. Bu fotoğrafın okunmasında herkes annenin baskın karakterini suçlu olarak görme eğiliminde. Anne şimdiye kadar yetirince suçlandığı için, onu suçlamak yerine aile karesinin içine girmeyen "baba modeli" üzerinde durmakta fayda var. Annenin ortaya koyduğu tavır ve davranışların ortak özelliğini "fazlalık sendromu" olarak isimlendirmek mümkün. Çocuklarına hem analık hem da babalık yapmak zorunda kalan kadınların, dirayetli davranışları, geleneksel kültürde "devlet gibi kadın", "devletlü kadın" gibi tabirlerle manalandırılıp onaylanmıştır. Ne var ki geleneksel kültürde çocuklarına hem analık hem babalık yapan kadınlar kocasını "yitirmiş" kadınlardır. 90 sonrası hızla artan boşanmalarda evini terk eden erkekler yitirilmiş erkekler değildir. Erkekler bedensel varlık olarak son derece sağlıklı oldukları halde yitirilen babalık mesuliyetidir. Ata'nın kadersizliği tv programına çıkıp "şeffaf sindirim malzemesi" olarak ekranlardan servis edilmesiyle başlamıyor. Çocuklarının mesuliyetini üzerine almayan babasından geriye kalan boşluk ile başlıyor. Gençlik çağlarında bir baba desteğinden mahrum olması yetmezmiş gibi kendisini, küçük erkek kardeşine babalık etme rolünün içinde buluyor. Üç çocuk ile hayatta yapayalnız kalmış olmanın acısını "olduğundan daha güçlü" görünerek yenebileceğini zanneden anne, oğlunu bir taraftan evlat, bir taraftan da evinin direği olarak görüyor. Ata annesinin kendisinden beklediği rolleri doldurmaya çalışırken, içindeki boşluk da büyüyor aynı zamanda. Onu "eve kapatılma" programı için cazip kılan, içindeki bu boşluk, bu arıza. Tv yapımcıları yarışmacı kişileri seçerken, sahip oldukları arızalara göre bir sıralama yapıyor. Yani arıza üzerinden emsal teşkil edilmesi bu programların can damarı. Yaralı insanlar için düzenlenmiş bir striptiz seansı: "Hadi aç,aç." Yaralı insanlar, hem kendilerini hem de ekran başındakileri yeterince yaralayamadıklarında formatlar değişiyor. İlham alınmış batı ekranları "bizi" yeterince yaralayamadığında ilaveler yapılıyor derhal. Annesiz başlayan yarışma "kaynanaların" dahil edilmesiyle keskin kıvamına kavuşuyor. Çünkü herkesin bir annesi var. Anneliğin dokunulmazlığı ,"kaynana" yı cezalandırabilmek için imha ediliyor. Beyazlar ve siyahlar ayırımından başka kategori tanımasına imkan verilmeyen tv seyircileri, Semracılar ve Sinemciler olarak ikiye ayrılıp "değer" bildirirken; yapımcılar tüketim için iyi bir marka olarak gördükleri Semra hanımı "değer"lendirdiriyor: Sunucu, yorumcu, köşe yazarı olarak. "Semra hanım"ın, oğlunu henüz yitirmiş bir kadın olarak küçük oğlunun kayıp olduğu haberiyle kendisini sokaklara attığı görüntüleri servis eden medya, "sırasız gelmiş ölümün" elinden yine de parsa toplamaya çalışmaktan vazgeçmiyor. Ölüm üzerinden "kurgulanmaya" çalışılan haberler, en çok ölümü öldürmek, ve mevtanın artık bu dünyada olmadığı için, kazanmış olduğu saygınlığı yok etmek üzerinden mesai veriyor. Onların bu mesaisine "oğlunun şehit "olduğunu söyleyerek son bir katkıda bulunuyor Semra Türk. "Benim oğlum şehittir." Şehit. Dini olanın muhtevası, popülerin enkazını yerleştirmek için boşaltılıyor. Böylece din dilini imha eden seküler zihniyet, yeni bir tanımla buluşuyor:"Magazin şehidi."
|
|
![]() |
Dünya | Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon Sağlık | Arşiv | Bilişim | Dizi |
© ALL RIGHTS RESERVED |