AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y A Z A R L A R
Federasyon ve hilafet

Bazı çevreler ısrarla Türkiye'de iki tehlikeden söz ediyorlar; irtica ve bölücülük. Bu tehlikeleri ortadan kaldırmak için gerekirse insan hak ve özgürlüklerinin kısıtlanabileceğini ve hatta demokrasinin askıya alınabileceğini de ilave ediyorlar. Buna karşı bazı gruplar da -sanki evet bu iki tehlike mevcut, temsilcileri de bizleriz, ne duruyorsunuz, hak ve özgürlükleri biraz daha kısın, demokrasi bizim neyimize dercesine- bazı Kürtler federasyon, bazı Müslümanlar da hilafet (şeriat düzeni) istiyorlar.

Bu durum karşısında taraflara gerçekçi olmaları, vehimlere, hayallere kapılmamaları için bazı şeyleri hatırlatmak gerekiyor.

Federasyondan başlayalım. Türkiye'de yaşayan Kürtlerin ülkedeki dağılımları ve Kürt meselesi ile Kürt kimliğine bakışlarındaki önemli farklılık göz önüne alındığında bu talebin bütün Kürtlere ait olduğunu söylemek doğru olmaz. Ülkede birlik içinde, kardeşçe yaşamak var iken federasyon diye bölünmeyi istemek hem iyi niyetle, hem de akıl ve basiretle bağdaşmaz. Kürt kardeşlerimizin bazı haklı talepleri varsa ki, var olduğu anlaşılmaktadır, bunları bölünmeden karşılamanın yolları vardır ve sorumluların bu yollara yönelmeleri elzemdir. Birçok ülkede farklı etnik aidiyetler var; bu gruplar hemen bölünme, ayrılma, federasyon isteseler kıyamet kopar; zaten -azı müstesna- kendileri de bunu istemezler, istemiyorlar. Büyük ve hakim kitle, kendini azınlıkta hisseden ve bazı haksızlıklara uğradığını iddia eden gruplarla -demokratik kurumlar aracılığı ile- diyalog kuruyor, aradaki -olmaması gereken- farkları kaldırmak, adaleti sağlamak için gerekli tedbirleri alıyorlar ve bunu yapanlar kazanıyorlar.

Devlet düzeninin İslam'a göre değişmesini isteyenler Müslümanların kaçta kaçı? Önce TESEV'in yaptığı araştırmadan bu konudaki gerçeği görelim:

"...Araştırmamız, bu varsayımın doğru olmadığını göstermiştir. Kişilerin ne ölçüde dindar olduklarını, kişisel yaşamlarında dinin gereklerini yerine getirip getirmediklerini irdelediğimiz sorulara verilen cevaplar Türk halkının genelinde dinine bağlı ve inançlı Müslümanlardan oluştuğu tezini doğrulamaktadır. Ancak dini inanç ve ibadet halkın büyük bir çoğunluğu tarafından kişisel yaşamla sınırlı görülmekte, dinin kamu yaşamını etkilemesi ve kamu yaşamında daha görünür bir yer edinmesi tasvip edilmemektedir. Örneğin Türk halkının % 67,2'si dinin devlet ve siyaset düzenini yönlendirmesini zararlı bulmakta, buna karşın bu görüşe katılmadığını belirtenler % 16,4 ile sınırlı kalmaktadır."

Demek ki, halkın büyük çoğunluğu (% 67,2), herkesi bağlayan kanunların ve düzenin şeriata dayanmasını değil, isteyenlerin Müslümanca yaşamalarının sağlanmasını istiyorlar. Geri kalan yüzde 16,4 ünün de önemli bir kısmı, "İslam'ın devlet ve siyaset düzenini yönlendirmesini", "herkese dayatılacak İslam" anlamında değil, Müslümanların kamusal alanda da -başkalarının hak ve özgürlüklerine zarar vermeden- var olmaları manasında istemektedirler.

Durum böyle olunca her iki tehlikeyi de abartmaya, vehim ve tahminlere dayanarak hak ve özgürlükleri ortadan kaldırmaya, demokrasinin kurallarını (siyaseti seçilmişlerin yapmaları, bürokratların durumdan vazife çıkarmamaları...) altüst etmeye gerek yoktur.

Bu topraklarda yaşayan büyük kitlenin ülkeyi böldürmeyeceğine ve halkın büyük çoğunluğunun şeriat düzeni istememesine rağmen bu sevdaların peşinde koşan, ortada böyle bir imkan varmış gibi ortalığı bulandıranların maksatları ne olabilir?

Bu sorunun cevabını gelecek yazıda arayalım.


23 Eylül 2005
Cuma
 
HAYRETTİN KARAMAN


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu
Online İlan

ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Sağlık | Arşiv
Bilişim
| Dizi |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED