AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y A Z A R L A R
Kudüs sınavı

İsrail, kurulduğu günden itibaren dünya kamuoyunda özellikle Batıda yaptığı propagandayı şu imajın oluşturulmasına dayanıyordu: yurtsuz bir halka halksız bir yurt. Yani dünyada ezilen, sürülen, soykırıma uğratılan, korumasız ve en önemlisi "yurtsuz" Yahudiler vardı. Bir de Ortadoğuda "insansız" vaat edilmiş(!) topraklar vardı. Yurtsuz Yahudilere insansız toprakların verilmesinden daha mantıklı ne olabilirdi. Siyonistlerin kendi efsanelerini insanileştirilerek, kurulan İsrail devletinin yayılma, işgal politikaları bu argümanlarla meşrulaştırılmaya çalışıldı. Fakat, bugün bütün dünya biliyor ki Filistin'de Filistinliler binlerce yıldır yaşamaktadır, soykırımdan kaçanların askeri işgali altında bir tür soykırıma uğramaktadırlar.

Ne var ki Filistin'de Arapların varlığı, işgal altında yaşıyor olmalarının tüm dünyaca bilinmesi ve bu nedenle İsrail'in işgal ettiği topraklardan çekilmesinin BM kararlarının ve uluslararası hukukun gereği olması yaşanmakta olanları değiştirmeye yetmiyor. Sonuçta uluslararası hukuk büyük ölçüde güçlü olanın dayattığı kurallar dizisine dönüşüyor. Kürselleşme efsanelerine rağmen adaletsiz ve ahlaki sorunlarla malül mevcut dünya sistemi kendi kurallarını dayatıyor.

"Yurtsuz ve insansız"lık temasının Ortadoğuda üretilen efsaneyi değil ama yaşanmakta olanları okumada hala geçerli olduğunu düşünüyorum. BM İnsan Hakları Komüsyonu gözlemcisi John Dugard'ın raporunda geçen ifade bu temanın ne kadar gerçek olduğunu bir kez daha hatırlatıyor: İsrail Kudüs'ü Filistinsizleştiriyor.

Bu saatten sonra Filistin'in "insansız toprak"lardan ibaret olduğu efsanesini yutacak kimse kalmadı ama kimi bölgelerin, 'Kudüs'ün Filistinsizleştirilmesi' pek ala mümkün! Dugard, yakınlarda BM Genel Kurulu'na sunduğu raporda, İsrail'in sistematik biçimde, şimdiden başkent ilan ettiği ve gelecekte diplomatik olarak tanınmasını istediği Kudüs'te yaşayan Filistinlilerin sayısını azaltmaya çalıştığını belirtti. Raporda buna karşın Doğu Kudüs'teki Yahudi nüfusun yoğunlaşmasına çalışıldığı belirtiliyor. Bu sütunlarda daha önce de dikkat çektiğimiz gibi, BM gözlemcisinin raporunda da İsrail'in Gazze'den çekilmesinin bu stratejik amaca hizmet ettiği özellikle vurgulanıyor. Filistinlilerin adeta Gazzeye hapsedilmesi Batı Şeria'da yeni Yahudi yerleşimlerinin kurulmasını, Kudüs'ün Filistinsizleştirilerek artan biçimde Yahudi nüfusla tahkim edilmesini meşrulaştırmaya yaramaktadır.

Kudüs'teki Müslüman ve Arap nüfusun mümkün olan her yöntemle uzaklaştırılması için 1967 beri sistematik bir çaba harcadığı biliniyor. Filistinlilerin basit gerekçelerle Kudüs'te ikamet haklarının ellerinden alınması, binlerce Filistinlinin bu nedenle Kudüslü/lük kimliklerinin iptal edilerek evlerine bile dönemedikleri sır değil. Özellikle tarihi Kudüs'ün büyük çoğunluğunu oluşturan Müslüman ve Arap nüfusun buradan uzaklaştırılması için yasal ve askeri her yola başvuran işgal yönetimi gerektiğinde Filistinlilere ait mahalleleri yerle bir etmekten çekinmemektedir. Tarihi Kudüs'te bile Yahudi işgalcilerin alanlarını her geçen gün genişlettiği raporda not ediliyor.

Kudüs'ün Filistinsizleştirlmesi stratejisinin en son aşaması olarak inşaatı hızla süren 'utanç duvarı' güzergahının Doğu Kudüs'ü Filistin'den ayıracak şekilde yükseltilmesi olduğu BM raporunda belirtiliyor. BM gözlemcisinin Genel Kurul'da sunduğu raporda utanç duvarının bu şekilde tamamlanması durumunda 55 bin kadar Filistinlinin Kudüs dışına atılmış olacağını belirtiyor. Yani Filistinlilerin yoğun olduğu bölgeler duvarla Kudüs'ten ayrılıyor. İnşaatın tamamlanması durumunda doğu Kudüs'te yaşayan 230 bin Filistinlinin yüzde 40'nın zarar göreceği rapora yansıyan çarpıcı gerçekler… Parçalanan ailelerin, tedirgin edilen fertlerin göçe zorlanmasıyla şimdiden mevcut Filistinli sayısı yarıya inmiş oluyor. Daha sonraki adımı tahmin etmek güç değil.

Kudüs işgal altındaki her hangi bir şehir değil. Kudüs Ortadoğunun tarihini ve geleceğini İslami kimliği ile belirleyen kilit taşıdır. Bosna'da özgürlük mücadelesi verenler nasıl "Saraybosna'da İstanbul savunması" yaptılarsa Kudüs'te Siyonizme karşı çıkmanın; İstanbul'un, Mekke-Medine'nin hatta İslam dünyasının geleceğini savunmak anlamına geldiğini unutmamalı.

Kudüs bilincinden uzat düşenler, Miraç'ta bile Mescid-i Aksa'yı hatırlamakta zorlananlar, hatta hatırlatılmaması için özel çaba gösterenler ne Bagdat'ı konuşabilirler ne İstanbul Boğazı'nı…

Küresel sermayeyi kutsarcasına paranın dini-imanı olmadığına ikna edilenler Filistin'de yaşananlara, Kudüs'ün işgaline ve kimliğinin değiştirilmesine karşı çıkamaz.

Kudüs'te tüm İslam dünyasıyla birlikte topyekün insanlık sınavdan geçiyor.


29 Eylül 2005
Perşembe
 
AKİF EMRE


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu
Online İlan

ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi
Dünya | Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon
Sağlık | Arşiv | Bilişim | Dizi
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED