AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Avrupa'nın vicdanı, aklını yendi

Fransa ve Hollanda'daki Avrupa Anayasası referandumları, bu ülke halklarının, bir süre daha, 'millî' yönetimle yaşamayı tercih ettiğini gösterdi.

Felsefe-bilim tarihçisi İhsan Fazlıoğlu, geçen ocak ayı ortalarında Berlin'de "15. yüzyılda bilim ve düşünce hayatının tartışıldığı" bir uluslararası sempozyuma katılır. Sempozyumda, Papa II. Pius üzerine bir tebliğ sunan Alman akademisyenlerden biri, 15 ve 16. yüzyılların "Türk korkusu" yüzünden Avrupa'nın felaket çağları olduğunu, günümüzde de bu korkunun farklı renk ve içeriklerde tekrar nüksettiğini dile getirir. Fazlıoğlu ile tanışınca, özür dileyerek, Türklerle şahsî bir derdi olmadığını, yalnızca bir vakıayı tasvir ettiğini belirtme ihtiyacı duyar. Sonra, İhsan Bey'e Türkiye'nin AB üyeliği için ne düşündüğünü sorar. O da ünlü İngiliz tarihçi-sosyolog Michael Mann'ın Anlayış dergisinin o ayki sayısında (Ocak 2005) yer alan sözlerini aktarır: "Avrupa eliti Türkiye'yi istiyor." Cevap şudur: "Avrupa'nın aklı Türkleri isteyebilir, fakat vicdanı henüz buna hazır değil." (Anlayış, Mart 2005, s. 71.)

Fransa ve Hollanda'dadaki Avrupa Anayasası referandumları, Alman akademisyeni haklı çıkardı. Bu ülke halkları, hiç değilse daha bir süre, 'millî' yönetimler altında yaşamayı ortak Avrupa yönetimine tercih ettiklerini bildirdiler. Hollandalılar periferileşmekten zaten hep korkarlardı. Hatta denebilir ki, Fransa ve İngiltere dışındaki bütün diğer Avrupa halklarını AB'ye çeken, Alman korkusuydu. Fransız ve İngilizler bile, daha 2. Dünya Savaşı bitmeden, Almanları nasıl eder de "tek başlarına hareket etmekten alıkoyarız?" hesabı yapıyorlardı. Elli yıllık bir çabadan sonra, yarım bir Avrupa devleti çıktı ortaya. Parası, merkez bankası bile var; fakat ortak anayasası yok.

Devleti olmayanın parası olur mu? Doları bugün küresel bir para haline getiren, ABD ekonomisinden çok, Amerikan devletinin gücüdür. Geçen yıl sonu itibariyle, doların dünyadaki rezerv paralar içindeki ağırlığı yüzde 60, avronun ağırlığı yüzde 20, sterlinin ağırlığı ise yüzde 3 dolayındaydı. Bu tabloya bakıp da, şayet İngiltere Avrupa para sisteminin içinde yer alsa, avronun rezerv paralar içindeki ağırlığı yüzde 23 olurdu, demeyin! En az yüzde 43 olurdu. Çünkü o zaman, İngiltere'nin 'kaçak' bir Avrupa gücü olmadığı, ortak bir Avrupa devletine ve kimliğine omuz verdiği beyan edilmiş olurdu. Bu beyan avroyu, dolardan bile daha güçlü bir küresel para haline getirmeye yeterdi.

Anketlere inanacak olursak, Fransız ve Hollandalılara Avrupalılıktan geri adım attıran en önemli ikinci husus, Türklerin AB üyeliği meselesi imiş. Avrupalılar, Türkleri ne yapacaklarını, daha doğrusu Türklerle ne yapacaklarını kafalarında kararlaştırabilmiş değiller. Avrupa eliti şunu görüyor: Türklerin (ve/veya Rusların) ciddi katkı ve ortaklığı olmadan Asya'ya açılamazlar. Asya'ya açılamadan, küresel bir güç haline gelemezler. Ya minnacık kıtalarına mahpus kalmaya rıza gösterecek, yahut Türkiye ve Rusya'yla (üyelik ilişkisi olmasa bile) çok yakın dirsek teması içinde olacaklardır. Bunu yapabilmek için, önce kendilerini doğru tanımlamaları gerekiyor.

Avrupa'nın Asya'ya borcu

Biz Avrupalılar (nos Europai) ifadesini ilk defa 1623 yılında İngiliz filozof Francis Bacon'ın kullandığı söylenir. Asyalı, Afrikalı gibi sıfatların tarihi ise 19. yüzyılın ötesine gitmez. Avrupa kelimesinin kökeni kurmaca bir kaçırılma ve dönüştürme tarihine sahiptir. Europa, Sidon sahilindeki Tire kentinin kralı Agenor'un kızıydı. Güzel bir gün, beyaz bir boğa kılığındaki Zeuss tarafından kaçırıldı. Zeus, çocuklarına yurt olacak ve onun adını taşıyacak olan kıtanın sahilinde, Europa'nın ırzına geçti.

Ekmek Teknesi'ndeki Herodot Cevdet'in kulakları çınlasın! Herodot'un naklettiği rivayete göre, Girit tüccarı Europa'yı boğa biçiminde bir gemiyle kaçırıp kralları Asterius'la evlendirdiler. Sonraki nesiller Giritlilere Avrupalı dedikleri, Europa ise neticede Asyalı bir kadın olduğu için, bu kaçırılma işi Asyalılarca hep bir hakaret olarak algılandı. Bilahare Küçük Asyalı Truvalılar, Menelaus'un karısı Helen'i kaçırarak intikam aldılar. Menelaus'un kardeşi Agamemnon bir ordu kurup denizi geçti ve Avrupa tarihindeki en ünlü savaşı başlattı. Yunan-Pers Savaşları uzun bir kapışmanın girizgâhı oldu. (Herodot'un dilinde Pers, Asyalı demektir.) Truvalıları Fenikeliler, Osmanlılar ve Ruslar takip etti.

Avrupa mitinin iki sütunu daha var. Biri, Truva'nın enkazından kurtulup İtalya sahillerine ulaşan ve Roma'yı kuran Aeneas. Virgil, Roma'nın kuruluşunu anlatırken, Truva kimliği ile bağı devam ettiren bir hikâye nakleder. Yerli Latin halkı ile Truvalılar arasındaki kapışmada her bir tarafı tutan tanrılar sonunda savaşı bitirmeye karar verirler. Latin tarafını tutan tanrı Juno, iki halk arasında evlilik yoluyla yeni bir halk meydana getirilmesine rıza gösterir. Bir şartla: Bu yeni ırk Latinlere benzeyecek, Latinler gibi giyinecek, Latince konuşacak ve an'aneleri Latin olacak! Doğulu atalarından tek tevarüs edebilecekleri şey tanrıları olacak, çünkü bunlar aynı zamandaYunanlıların tanrılarıdır ve bütün insanlığa aittirler. Diğer (üçüncü) sütun, İsa Mesih'tir. Hrıstiyanlık bir Asya dini olarak ortaya çıktı ve Latin dünyayı dönüştürdü.

Hülasa edersek, Avrupa'ya adını, kaçırılıp ırzına geçilen Asyalı bir kadın; siyasî/kültürel kimliğini Asyalı bir sürgün; dinini ise Asyalı bir peygamber verdi.

NUH'UN GEMİSİ

Ünlü bir yönetici, "bilmem gereken her şeyi, Nuh'un Gemisi'nden öğrendim," diyor. Nelermiş öğrendikleri?

  • BİR: Doğru gemiyi kaçırma.

  • İKİ: Hepimizin aynı gemide olduğunu unutma.

  • ÜÇ: Vakit gelip çatmadan planını yap. Hz. Nuh, gemisini inşa ederken yağmur yağmıyordu!

  • DÖRT: Kendine hep iyi bak ve büyük günü bekle. Altmışına merdiven dayadığında bile, gerçekten büyük bir iş yapman için önün açılabilir.

  • BEŞ: Eleştirileri dinle, eleştirenlere kulak asma; yapılması gerekeni yapmaya devam et.

  • ALTI: Geleceğini zirveler üzerine kur; dalgalar sana ulaşamasın.

  • YEDİ: Ne olur ne olmaz, eşinle yola çık.

  • SEKİZ: Hız her zaman kazandırmaz. Yılanlar da gemideydi, çitalar da.

  • DOKUZ: Üzerinde aşırı baskı hissettiğinde, bir süre boşlukta yüz.

  • ON: Titanik'in profesyoneller, geminin ise amatörler tarafından yapıldığını unutma.

  • ONBİR: Fırtınanın gücü ne olursa olsun, eğer Allah'ın safındaysan, seni bekleyen bir gökkuşağı mutlaka vardır.


  • 5 Haziran 2005
    Pazar
     
    MUSTAFA ÖZEL


    Künye
    Temsilcilikler
    Abone Formu
    Mesaj Formu
    Online İlan

    ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği
    Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
    Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Sağlık | Arşiv
    Bilişim
    | Dizi | Çocuk
    Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
    © ALL RIGHTS RESERVED