AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y A Z A R L A R
Adaletin peşinde…

Gelişmeler ne istikamette olursa olsun, şu soru Türkiye'nin gündeminden, siyasi gözlemcinin düşünce hanesinden hiç düşmez:

Türkiye yeni bir krizler serisine doğru mu gidiyor?

İktidara, iktidarın kimliğine yönelik hazımsızlık, tedirginlik, güvensizlik, siyaset üzerinde oluşan vesayet diğer yanda bildik tartışmalara doğru mu sürükleniyoruz?

AB işi tökezlerse ne olur?

Türk-ABD ilişkileri gerilirse ne tür dengeler oluşur? Askeri Şura'da yeni komuta kademesi siyasi dengeler üzerinde ne tür sonuçlar yaratır?

Bu soruların varlığı bile siyasette normalleşmenin kolay olmadığının, siyasi alanın kolay genişlemediğinin göstergesidir…

Demoklesin kılıcı siyasi iktidarın, sistemin üzerinde sallanmaya dün olduğu gibi bugün de devam ediyor.

Tabii kimi farklar yok değil.

AKP'nin seçim başarısının çapı, TBMM'nin yapısı, bu kez "devletin siyasete doğrudan müdahale yöntemi" kullanmasını, "iktidar değişikliğini zorlayan" adımlar atmasını engelledi.

Hükümetin varlığına ilişmeden "iktidar alanını iyice sınırlamak, sürekli denetim altında bulundurmak", fiili işleyiş açısından "özerk, yarı özerk kuruluşları ve bürokrasinin kritik noktalarını iktidardan ayrıştırmak" ve "iktidara yönelik karşı ağırlık haline çevirmek" devlet-hükümet ilişkilerinin ana eksenini oluşturdu...

Bu ilişkilerdeki gerginlik dozu kâh yükseldi, kâh azaldı, ama ortadan hiç kalkmadı.

Sezer'in vetolardaki ve bürokrat atamalarındaki tavrı, Genelkurmay Başkanı'nın bir süre önce Harp Akademileri'nde yaptığı devlet başkanıvari konuşma ya da Genelkurmay 2. Başkanı'nın Erdoğan'dan önce Washington'da Türkiye'nin tavrını resmen açıklayan konferansı, YÖK Başkanı ve rektörlerin siyasi iktidara yönelik bitmek bilmeza meydan okumaları, çıkışları bu durumun tipik örnekleri arasında yer alıyor.

Türk toplumunda siyasi anlamda adalet fikrinin örselenmesi, bu örselenmeye bağlı siyasi davranışlar temel olarak bu gerginlikten, bu gerginliğin ürettiği haksızlıklardan, baskılardan kaynaklanır.

Adalet duygusunun tatmini sağlıklı bir toplumsal yapının önkoşuludur.

11. Yüzyıl Türklerinin devlet geleneklerini anlatan Kutadgu Bilig'de Yusuf Has Hacip şöyle yazar:

"Memleket tutmak için çok asker ve ordu lazımdır, askeri beslemek için de çok mal servete ihtiyaç vardır. Hazinenin bu malı elde edebilmesi için halkın zengin olması gerekir. Halkın zengin olması için de doğru kanunlar konulmalıdır. Bunlardan biri ihmal edilirse dördü de kalır. Dördü birden ihmal edilirse beylik çözülmeye yüz tutar..."

Adalet fikrinin önemini, adaletin toplumsal hayatiyetine vurgu yapan bir cümledir bu.

Farklı çıkarları ve grupları bir arada yaşatmayı, toplumsal yaşama kaçılmaz kurallar koyarak uygulamayı ve kollektif çıkarları temsili ifade eden "devlet fikrini"nin, yüzlerce yıldır "adalet fikri"yle özdeş kabul edilmesi boşuna değildir.

Dönemi değiştirin, ganimet yerine üretim, ordu yerine kamuyu koyun, formül dünden bugüne çok şey farketmez.

Bugün de siyasette, gelirde, ekonomide adalet bir toplumun gelişme damarlarıdır. Bunların daraldığı, tıkandığı her yerde hastalık ve kriz ürer.

Bugünün düzeninde siyasette adalet merkezi bir hale gelmiştir. Orada yaşanan kriz hemen diğer alanlara sirayet eder.

Türk resmi sistemi kendi geleneklerini bile göz ardı edecek bir körlük içinde.


11 Haziran 2005
Cumartesi
 
ALİ BAYRAMOĞLU
ALİ BAYRAMOĞLU


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu
Online İlan

ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Sağlık | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED