AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y A Z A R L A R
Bu, savaşa karşı Süperman

Dünya kamuoyu onu ilkin, ABD'nin yarım milyon Iraklı çocuğun hayatına mal olan BM'nin uyguladığı "açlıkla terbiye" ambargosunu yeterli görmeyip başlattığı sıcak savaşa karşı, canlı kalkan olarak gittiği Irak'ta görmüştü. Gerçi daha önce de U-Turn, The Falcon and The Snowman, Dead Man Walking, Carlito's Way ve bir solukta daha onlarcasını sayabileceğiniz filmlerindeki benzersiz karakter oyunlarından, New York Times'a verdiği, maliyetinin 135 bin dolara tekabül ettiği bilinen tam sayfa ilanla Irak Savaşı'nı eleştirirken de tanınmışlığı vardı.

Kapacağı film sayısının, cebine girecek yeşil dolarların hesabını yaparak kimselerin etlisine sütlüsüne karışmamayı bir kariyer şiarı edinmiş onca Hollywood yıldızı arasında, Hollywood'dan bir daha teklif almasının zor olacağını bile bile, The Guardian'a "bizim kültürümüz bir suç kültürü. Ve kimse bunu değiştirmek için rahatını bozmak istemiyor" diyerek ABD'de sürekli vizyonda olan o berbat kurgulu propaganda filminde oynamayacağını insanın kanına işleyen bir açıksözlülükle beyan eden bir aktör O: Sean Penn.

Şimdiye dek "yarış atı değilim" diyerek gitmeyi reddettiği törenlerden, sadece geçtiğimiz yıl yapılan Oscar törenine katılmayı o da Clint Eastwood'ın zoruyla istemeye istemeye kabul eden ve tören boyunca da izleyenlerin hemen farkedeceği memnuniyetsizliğiyle oturan Penn, Mystic River'daki rolüyle en iyi oyuncu ödülünü alırken de, savaş karşıtı politik dokundurmalardan geri kalmamıştı.

I went to Irak because I have children

Irak'tan döner dönmez ayağının tozuyla konuk olduğu Larry King Live'de: "Eşiniz Irak'a gitmenize karşı çıkmadı mı? En azından çocuklarınız için hayatınızı tehlikeye atmamanızı istemez mi?" sorusunu, "Gittim, çünkü benim de çocuklarım var!" diye cevaplıyordu Mystic River'ın "çocuğu tecavüze uğramış baba"sını oynayan aktör.

"Irak'ta bombalarla talan edilmiş şehirlerde camsız okullarda midesi boş çocukların kalabalık sınıflarda eğitim almaya çalıştığını gördüm" diyordu hemen ardından. Ve "Bu ziyareti bir baba, aktör, yapımcı ve yurtsever olarak kendi vicdanımın sesini bulmak için sorumluluğum gereği yaptım" açıklamasında bulunuyordu lafı hiç gevelemeden.

Muhalefeti dayanılmayacak noktaya gelmiş olacak ki, yapımcısı tarafından işine son veriliyordu bunu takip eden günlerde. Irak'a, tepeden bakan o oryantalist merakla gitmediği de, bir oyuncu için ağır sayılabilecek bu bedeli ödemekle kanıtlanıyordu işte.

Batılının en ufak bir insanlık belirtisini göklere çıkartan ve "çaresizlere uzanan uygar adam eli"ne öteden beri müthiş bir kıymet atfeden o tarihi aşağılık kompleksiyle yaftalanma ihtimali olsa da, Sean Penn'e insanlık değerleri ve erdem hakkında az çok fikir sahibi olan herkesin dikkat kesilmesi gerekiyor.

Çünkü Michael Moore'a gişe başarısı ve onlarca ödül olarak geri dönen Bush karşıtlığından henüz bir kazancı olmadı Sean Penn'in.

Dünyanın hangi ülkesinden olursa olsun, ünlü sanatçıların, herhangi bir "haksızlık" için tepki koymakta ne kadar cimri davrandığı düşünülürse, Penn'in pırıltılı doğruculuğunun kıymet-i harbiyesi ilmek ilmek çözülür önünüzde anlayacağınız.

Moore'a, Cannes'da ve birçok festivalde ödül getiren Fahrenheit9/11'in başlattığı, yarı kurmaca propaganda belgesellerinin sanat olup olmadığı tartışılırken, herhalde Penn'in eylemini "popülist propaganda" söylemiyle tartışmaya açmak da pek realist bir yaklaşım olmaz. Çünkü, görünen o ki, "Batılı fatih" rolleri Sean Penn'de hiç karşılık bulmuyor.

Sebep: Yükselen tansiyon

Şimdi de Tahran'da ünlü oyuncu. İran'da yarın yapılacak 9. Cumhurbaşkanlığı seçimini izlemek üzere, Bush karşıtlığıyla tanınan San Francisco Chronicle'ın muhabiri olarak seçimleri takip etmek üzere gelmiş Amerika'dan bakılınca, "doğunun, geri kalmışlığın" başkenti gibi görünen ülkeye. Gazetecilere yaptığı açıklamada geliş sebebini ise, "Tahran ve Washington arasında yükselen tansiyon" diye açıklayarak savaşın ihtimaline bile tepkisini koymuş kendince.

Bush'un "ya bizdensiniz, ya onlardan" sözü hatıra getirilecek olursa, bundan sonra Hollywood'da iş bulamazsa ve oyuncunun eski filmlerinin DVD'siyle idare etmek zorunda kalırsanız, hiç şaşırmayın...

Ne de olsa, ABD'nin, gazetecilik konusunda burnundan kıl aldırmayan medyasıyla kolkola yaptığı onca PR çalışmasına rağmen yine de, "insanlar ölmesin" diyerek, kendi kapısını dünyaya aralamakta ısrar eden, laftan sözden anlamayan bir asi o... Değil mi?


16 Haziran 2005
Perşembe
 
ÖZLEM ALBAYRAK


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu
Online İlan

ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Sağlık | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED