Bu sefer başka oldu. Ziyaretlerin her birinin kendine özgü özellikleri oluyor. Bu sefer sanıyorum bize manevî rehberler yol gösterdi. Daha önceki ziyaretlerimizde de elbette Hz. Mevlana'yı ziyarette ihmal göstermedik. Fakat bu sefer başkaydı. Bu sefer sanki başka her şey, onu ziyaret etmenin bahanesi gibi oldu.

Bu sefer, Konya'da Muhiddin Arabi (Karavan'ın müdavimi bir hoş meczup) ile tanıştık. O bizi tanıdı mı, bilemeyiz, ama biz onu tanıdık ve sevdik. Asıl, onun hamisi Karavan halı mağazasının sahibi Asım beyi tanımak gerçek bir saadetti. Ben, bunca yıllık ömrümde, gözlerinin içi onunki kadar sevgi ve şefkat dolu bir başkasına rastlamadım. Muhiddin Arabi'ye bakarken gözlerinin içi kocaman bir sevgiyle ve onu korumu hissiyle nasıl da gülümsüyordu! Mağaza, derin bir mağaraya benziyor. İçindeki meta belki antika değil, ama her şeyde bir tarih kokusu, Konya'nın tarihinden ve maneviyatından gelen bir koku, koridoru bir baştan ötekine yalayıp geçiyor. Bir kenarda oluşturulmuş kendiliğinden şark köşesinde oturanlar hem oranın maneviyatından, hem kendi taşıdıkları maneviyattan oraya göksel bir rayiha üflüyor. Orada yan yana oturduğumuz Mehmet efendi, özellikle bana dönerek, Konya'nın ruhsal sferdeki sahiplerinden Hacı Mustafa Kurucu (Hacıveyiszade) hoca efendi hazretlerini anlatıyor. Kendisinin ona bir nispeti olduğunu görmek için bakmak yeter. Dr. Şerafettin'in, bizi oraya niçin getirdiğini de bu sohbetle anlıyoruz: onun, maneviyat kokusunu anında sezen feraseti ve basireti, bizi, bir gün önce bir kır evine götürüp, orada daha önce görmediğimiz ikramlara mazhar kılmıştı. Orada, o köy evinin ocağında hazırlanmış ve cömert insanlar marifetiyle önümüze getirilmiş köy böreğini, köpüklü ayranı doyasıya ve kana kana yeyip içmiştik. Bir gün sonra, işte, bu halı mağazasında, bir başka ziyafete konuyorduk. Mehmet efendinin sohbetinden, bu kez, Hz. Mevlana'yı ziyaretimizde, bize, işte bu Hacıveyiszade Mustafa Kurucu'nun ruhaniyetinin rehber olacağını hissetmiştim. Onun öğrencilerinden Profesör Ali Osman Koçkuzu'nun tanıklığıyla ifade edersek, Hacı Mustafa Kurucu (Hacıveyiszade) hoca efendi hazretleri (1884-1960), imam-hatip, müderris, imam-hatip okulu meslek dersleri öğretmeni, Konya'nın son asırdaki dinî hayatında en etkili ilim ve ahlâk adamı, büyük mürebbi ve mürşid... Konya'nın tanınmış kıraat üstatlarından ve din alimlerinden, imam-hatip, Köprübaşı Zari Efendi medresesi müderrisi, ahlâk timsali insan Hacı Veyis efendinin (öl.1354) oğlu... O'ndan bahsedilirken, bu kez, Hz. Mevlânâ'yı ziyaretimize onun delalet edeceği nerdeyse belliydi. Öyle de oldu. Daha önceki ziyaretlerimizde yaşamadığımız bir ruh feyezanının girdabına girdik. Orada ancak Mehmet Harmancı'nın dostluğuna tutunarak sırtımı Mevlana'nın sandukasına en yakın sütuna dayayabildim. Ondan sonra olup bitenler meçhul... Nihayet, Mehmet Harmancı'nın öğrencileri ve bizim efradımızla Üçler Kabristanı'nı selamladık, orada medfun Hacıveyiszade'nin kabrini ziyaret ettik. Oraya iskemleler bırakılmış. Duadan sonra biraz oturduk, oranın havasına uygun, kısa bir sohbet esintisi tattık. Ve sonra, ver elini çay evi.. eskiden, orası vali konağıymış. Orada da, cümbüşlü bir sohbet... Çaylar, Konya'ya özgü birkaç çeşit börek, susamlı simit... Ve giderek sükûnet başladı, her şey yerli yerine oturdu... Ankara'ya doğru yola çıkmanın zamanı geldi. Ve Konya'da bir Pazar günü böyle geçti...

Teşekkür: Sille Şiir Günleri programı kapsamında Necip Fazıl üzerine konuşmak üzere bizi davet etme nezaketinde bulunan Konya Selçuklu Belediye Başkanı Doç. Dr. Adem Esen'e, yardımcısı Abdülkadir Gök'e, bize ve yakınlarımıza misafirperverliklerini esirgemeyen bütün dostlara, arkadaşlara, hassaten Doç. Dr. Şerafettin Demirci'ye, Prof. Nazmi Zengin'e, Mehmet Harmancı'ya, Seyit Mehmet Buga'ya, Prof. Memduh Gezici'ye, Ye-Do Dondurmaları sahibi Veli bey'e teşekkürlerimizi sunuyoruz.

RASİM ÖZDENÖREN

Künye

Temsilcilikler

Abone Formu

Mesaj Formu

Online İlan