AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y A Z A R L A R
Uçakta gazeteciler...

Başbakan Tayyip Erdoğan'ın, yurtdışı gezilerine bir grup gazeteciyi uçağına alarak çıkmasıyla birlikte bir tartışma başladı: "Gazeteciler Tayyip Bey'in uçağında içki içecekler mi?" İlk gezi ABD'ydi ve içlerinde bizim de bulunduğumuz sekiz gazeteciden hiçbiri, ikrama hazır bekletildiği halde, alkollü içkilere rağbet etmedi. Önceki gün haberi vardı, dün de uçaktaki gazetecilerin değinileri: Lübnan'a yapılan ikinci gezi 'alkollü' geçmiş; katılan gazetecilerden yarısı yola çıkar çıkmaz 'şarap' istemişler...

Acaba hangi grubun davranışı doğru? ABD yolcularının mı, Beyrut'a gidenlerin mi?

Türkiye'de her şey gerçekten 'simgesel'. Necmettin Erbakan'ın başbakanlığı sırasında, Konutta verilen resmî dâvetlerden birinde, Oramiral Güven Erkaya'nın, yalnızca meyve suyu ikram edilmesine tepki olarak, "Bana rakı getirin" dediği biliniyor; isteğinin yerine getirilmesinde ısrarcı da olmuştu komutan... Başbakan Erdoğan'la Beyrut'a giderken içki içen gazetecilerden bazısı normal hayatında alkole fazla yüz vermezmiş; ya kendileri ya da tanıyan başkaları bunu yazdı. Belli ki, onlar da, "Tayyip Erdoğan'ın uçağında içki içme" konusuna 'simgesel' yaklaşmışlar.

İçki içmeyi acaba neyin 'simgesi' saymalıyız.

Ertuğrul Özkök'ün öncülüğüyle şimdilerde medya dünyasının en popüler içkisi 'şarap'; fakat yakın zamanlara kadar, hiç değilse bazıları, 'rakı' içmeyi 'Atatürkçü' olmakla doğrudan irtibatlardı. Yıllar önce, önemli bir kitle kuruluşunun sonradan politikaya da giren başkanı 'Atatürkçü' olmamak ile itham edildiğinde, kendisine karşı kullanılan gerekçe 'rakı içmemesi' idi; konuyu burada ele aldığım için iyi hatırlıyorum. Yalnızca içkiye hoş gözle bakmamak değil 'rakı' içmemek bile bazıları için 'eksiklik' kabul edilebiliyor bugünün 'simge' yüklü Türkiyesi'nde...

Değerlerin tepetaklak oluşu evresini yaşıyor ülkemiz bugün; doğru olan ve yakışan davranışlar yerine simge yüklü tavırlar tercih ediliyor...

Dünyanın her yerinde 'içki' düşkünleri vardır; ancak dünyanın hiçbir yerinde 'içki' bizdeki gibi bir 'simge' işlevi görmez. Gazeteci, başka yerlerde de bizde de içkiyle arası iyi sayılan bir mesleğin mensubudur; ancak bu meslekte de içki ile fazla içli-dışlı olmak yadırganır. Kendini o hale düşürenlere acınır, daha mesleğin başında içkiyle yakın dost olanlar uyarılır. Bir yere kadar tahammül edilse de, ölçüyü kaçıran nice değer meslek dışına düştüğüne göre, medya da içki tutkunlarını uzun süreli içinde barındırmaz...

İşin özüne gelirsek: Gazetecilerin başbakan uçağına binmelerinin sebebi ne? Çıktıkları sosyal bir gezi değil; Tayyip Erdoğan'la görüşecek ve anlattıklarını not alacaklar. Kendilerinden beklenen aldıkları notları düzgün bir biçimde okurlarıyla paylaşmaktır. Ayrıca gidilen yerde yapılan temasları izleyecek, konuşmaları dinleyecek, göz ve kulaklarını çevreye verecekler... Kısacası, gazeteciler için sürekli bir 'görev başında' durumu söz konusu...

ABD'ye gidenler bu hassasiyete dikkat ettiler. 'Görev başında' olmadıkları sırada, katıldıkları yemeklerde veya serbest saatlerinde, herkes en doğal halinde davrandı; içen içti, içmeyen içene karışmadı... Başbakan Erdoğan'ın kimin bu anlamda ne yaptığıyla ilgilendiğini hiç sanmıyorum.

Gazetecilik mesleği itibar skalasında fazla yukarılarda yer almıyor; bunu doğrudan 'içki' ile irtibatlandırmak doğru değil elbette... Ancak, mesleğin en tepe noktalarında bulunan kişilerin, başbakan uçağını meyhane, refakat eden gazetecileri içki düşkünü insanlar haline dönüştürme gayreti, herhalde gazete okurları tarafından hiç hoş karşılanmamıştır.

Ne diyelim, "Şerefe..."


« Geri Dön

18 Haziran 2005
Cumartesi
 
FEHMİ KORU


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu
Online İlan

ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Sağlık | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED