|
|
|
Bugünkü Yeni Şafak |
|
|
|
|
|
|
TCDD'de açılan "işletme" kurslarını yöneten uzmanların Başkanı Amerikalı Talifero'nun konuşmasından: "Dünyada her ulusun iyi ve kötü tarafları vardır. Biz Amerikalılar, hoşgörüyü seven insanlarız, insanlara iyilik etmesini severiz. İyilik etmesini ve gerekirse insanlara yardım etmesini de severiz. Fakat bir kötü tarafımız, her şeyi para ile ölçmemiz, ona çok değer vermemizdir. İngilizler çok değerli devlet adamı yetiştirirler. Bunu en zor zamanlarda bile gösterebilmişlerdir. Dizrael, Çörçil vd. Bence kusurları, bir parça, hatta fazlasıyla kendilerini beğenirler ve başkalarına yukardan bakarlar. Fransızlara gelince çok güzel dilleri vardır. Edebiyatta en ileri uluslardandır. Sanatta da öyle. Bir defa Paris'e giden bunu bilir. Fakat maalesef sözlerine pek güvenilmez. Siz Türklere gelince, Türklere nasıl ölüneceğini kimse öğretemez. Onu çok iyi bilirler. Yalnız, bu dünya yaşamak içindir ve insanların iyi yaşayabilme sanatını da bilmeleri gerekir. İki yıl içinde tanıdığıma göre siz; bonkör, merhametli, kendi yiyecek ekmeğini bile bir başkasına seve seve verebilen, yolda otomobilinin benzini biten ve aynı zamanda parasız kalan yabancılara, hiçbir çıkar beklemeden benzin deposunu dolduran insanlarsınız. Kore Savaşı ne kadar cesur olduğunuzu da dünyaya kanıtlamıştır. Yalnız benim acizane görüşüme göre sizin genellikle bir kusurunuz var. Maalesef bunun sebebini kesin olarak araştırmaya imkan bulamadım. Siz kolektif yaşamayı sevmeyen, kıskanç insanlarsınız, bu da takım halinde çalışmanıza engel olmaktadır. Bence bu, sizin gibi iyi insanların ilerlemesini geciktiren en büyük faktördür." Bu konuşmanın 1950 yılında yapıldığını belirtmezsek, pek çok şey noksan kalır. BAŞÖRTÜLÜ ANALAR
Günlerdir kafamı kurcalıyor... Erzurum'da okul birincisi oğlunun mezuniyet törenine başörtülü olduğu için alınmayan Sabire Karşı, aynı zamanda bir "şehit anası" olmasaydı, nasıl bir tablo çıkacaktı ortaya? Biz onun haklarını savunurken, elimizdeki argümanı kaybetmiş mi sayılacaktık? Yirmi yaşındaki oğlu Hasan, 1996'da şehit olmasaydı, diğer oğlunun mezuniyet törenine girememesini normal mi karşılayacaktık? Daha önce hiç bir oğlunu şehit vermeyen annelerin, çocuklarının mezuniyet törenlerine yahut orduevindeki düğünlerine, başları örtülüyken girememeleri karşısında susmak mı gerekecek? Bir çocuğunu şehit ver ki, diğer çocuğunun yanına başın kapalı girebilesin!.. Şart bu mudur? ÇANTANIN SAHİBİ
Bir kapkaççı, cadde ortasında bir kadının çantasını çalmaya çalışıyor. Kadın direniyor. İkisi de bir ucundan çekiştirirken kalabalık birikiyor. Kapkacı başaramayan kapkaççı başlıyor bağırmaya: - Bu kadın hırsız. Benim çantamı çalıyor! Etraftakiler basiretten, ferasetten nasibini almamış tipler olduğu için, çantayı alıp adama veriyorlar. Okurumuz Muhammet Avcı, bu olayı anlattıktan sonra, şöyle söylüyor: - İşte bu memlekette olan bitenin özeti... Çantanın gerçek sahipleri biziz. UZUN CÜMLE
Bazı yazarlar, uzun cümleler kurmayı tercih ediyor.
BAK ŞAŞ Raci şaşmaz diyorlar. Necati şaşar mı? O da şaşmaz. Ama yaptıklarını görenler, onlara şaşabilir. Gayet başarılı bu iki gencin işleri insanı şaşırtabilir çünkü. Ziyanı yok; Allah şaşırtmasın. SON 50 YILIN ŞİİRİ Ben darbeye darbe demem Darbe benim olmayınca
|
|
![]() |
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Sağlık | Arşiv Bilişim | Dizi | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |