|
|
|
Bugünkü Yeni Şafak |
|
|
|
|
|
|
Bu hafta başında İsveç'teydik. TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu olarak gittik. Başta Stockholm olmak üzere bazı şehirlerde çeşitli temas ve incelemelerde bulunduk. Süryani vatandaşlarımızın yoğun olarak bulunduğu İsveç'te geçirdiğimiz 4 gün boyunca imkan dahilinde vatandaşlarımız ve temsilcileriyle görüşmeye çalıştık. Resmi makamların yanı sıra, İsveç cezaevlerini ziyaret ettik, incelemeler yaptık ve mahkum vatandaşlarımızla görüştük. Bizde 1 Haziran itibariyle yeni TCK yürürlüğe girerken İsveç'te de kapalı mekanlarda tütün mamülleri kullanma yasağı yürürlüğe girmişti. Özel resmi bütün kapalı mekanlarda sigara puro ve diğer tütün mamülleri içilmiyor. Sorduk bir Türk esnafa, "Biri senin dükkanında sigara içerse ne olur?" "Derhal ruhsatımı iptal ederler onun için babam gelse içemez." dedi. Erzurum'da yaşanan tören skandalı rektörün özrü kabahatinden büyük açıklaması çevresindeki tartışmalar sürerken biz de İsveç'te bu tür sorunların nasıl çözüldüğünü tartışıyorduk. Bir defa gelişmiş ülkelerde olduğu gibi İsveç'te de kimsenin kılık kıyafetle uğraşmadığının, bu konuları tartışmanın bile abes olduğunun altını çizmem gerekir. Sakallı bıyıklı askerleri ve polisleri gördüğünüzde bile bu konuların ne kadar lüzumsuz tartışmalar olduğunu anlamanız mümkündür. İdarede bir insan hakkı ihlali yaşanırsa vatandaş hakkını nasıl arar ve nasıl korur sorusunun cevabı üzerinde kısaca durmak istiyorum bu yazımda. İsveç'teki uygulamadan yola çıkarak. İsveç'te insan hakları ihlalinde halkın avukatı diye açıklamanın uygun düşeceği bir ombudsmanlık kurumu var. Törene alınmayan başörtülü anne olayında olduğu gibi hakkı ihlal edilen vatandaş ücretsiz, aracısız ve avukatsız doğrudan ombudsmana müracaat ediyor. Ombudsman da gereğini yapıyor. İsveç'te iki türlü ombudsman var. Bir yerel yönetimlerde görev yapan ombudssman-ki yeni belediyeler yasasında benzer kurumu Türkiye de ihdas etmiştir- bir de parlamentonun seçtiği ombdusmlanlar var. Parlamento ombudsmanı vatandaşın idaredeki ihlallerini inceliyor, yerel yönetimlerdeki ombudsman ise özel sektördeki ihlalleri inceliyor. Örneklendirecek olursak üniversitede başörtüsü sebebiyle törene alınmayan vatandaş muhatap kamu görevlisi olduğu için parlamento ombudsmanına müracaat ediyor. Yok eğer sözgeli bir lokanta sahibi aynı ihlali yapmışsa bu kez yerel yönetimlerdeki ombudsmana müracaat ediliyor. Ombudsmsan deyip geçmeyin. Bizdeki cumhuriyet baş savcısına denk yetkilerle donatılmış. Parlamento ombudsmanı 4 yıllığına parlamentoda seçiliyor. Bakanlar ve milletvekilleri dışında kamudaki bütün görevlileri denetleme yetkisine sahip. Kamuda çalışan işçi memur, şef amir, müdür, genel müdür, hakim savcı subay ayrımı yok. Bir hak ihlal eden eğer rektörse onu denetliyor hakkında soruşturma başlatıyor, gerekirse dava açıyor ve davanın savcısı olarak hakkı ihlal edilen şahsı koruyor. Hak ihlal eden şahıs yargı üyesi bile olsa hatta genel kurmay başkanı bile olsa ombudsman hakkında işlem başlatıyor. Esas görevi denetim olan ombudsman idare ve yargıdaki tüm şikayetlerle ilgileniyor, resmi makamların icraatlarını yeri geldiğinde eleştiriyor ve tavsiyelerde bulunuyor. Hak ihlallerinde önce resmi makamları sorunu çözmeye çağırıyor, çözüme yanaşmayanlar hakkında doğrudan dava açarak vatandaşı koruyor. Ombudsman bizdeki Cumhuriyet başsavcısı gibi yetkili olduğu için kimse hakkında ombudsmana gidilmesini kolay kolay göze alamıyor! Tabii parlamento ve yerel yönetimlerdeki ombudsmanların dışında bu tür ihlallerle mücadele edene ve devletin finanse ettiği sivil toplum örgütleri de var. Diyelim ki vatandaş marketten alışveriş yaparken çalışanlar vatandaşa kötü davrandı. Bu durumda vatandaş hemen yerel ombudsmana koşmuyor önce yakındaki ilgili sivil toplum örgütüne müracaat ediyor. Bu örgütler tıpkı ombudsman gibi tarafları dinliyor ve aralarını bulmaya çalışıyor. Örgütler vatandaşın hakkını takip ediyor. İş yeri çalışanları ve sahiplerine yüklü para cezaları kesilebiliyor. Dolayısıyla sivil toplum örgütü de denetim ve hak ihlalleri konusunda son derece aktif rol oynuyor. Bu bağlamda Kista şehrinde ayrımcılığa karşı mücadele eden Eşit Haklar Merkezi'ni ziyaret ettik. Yöneticisi Mehmet Kaplan adında cevval bir genç. Merkezin tüm giderlerini devlet karşılıyor ve Kaplan'ın emrinde iki tane de avukat var. Yapılan müracaatları değerlendiriyor. Biz oradayken bir Süryani Türk vatandaşı kendisine ayırımcılık yapıldığı gerekçesiyle müracaat etti. Evet yazıyı daha fazla uzatmaya gerek yok. Hak ihlallerini engellemek için devletin gereken tedbirleri alması yetmiyor. Vatandaşın da duyarlı ve bilinçli olması gerekiyor. İsveç'te güzel örnekler gördük. Yaptığımız dört günlük gezide (www.resultosun.com) uygulamayı yerinde görmeye çalıştık. Tabii en anlamlı mesajı da yine kendi vatandaşlarımızdan aldık. Bizim İsveç'e geldiğimizi duyan bir vatandaşımız, haklı olarak, "İsveç'ten önce Türkiye'deki insan haklarını incelesinler!" diye bize ince bir mesaj göndermiş.
|
|
![]() |
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Sağlık | Arşiv Bilişim | Dizi | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |